Bilim insanları, iki orta büyüklükteki depremin Büyük İstanbul Depremi'nin öne çektiği konusunda hem fikir. Yönetenler ise deprem sonrası olası yıkım üzerine bir takım planlamalar yaparken, suni bir tartışmayı sürdürüyor.
1999 depreminden 20 yıl sonra meydana gelen iki orta büyüklükte deprem üzerine saygın bilimciler TV kanallarına çıktı ve birçok açıklama yaptı.
"Sona doğru yaklaşıyoruz", "kritik bir noktadayız", "öne çekildi" vurgularıyla yapılan açıklamalara göre İstanbul'u 7'den büyük bir deprem bekliyor. Bu depremin maksimum büyüklüğü 7.6'ya kadar ulaşabilir. 10 yıl içinde olma ihtimalinin yüzde 65 olduğu söyleniyor.
Sarsıntılarla birlikte bu şok edici gerçeği öğrenenen İstanbullular, kendi imkanlarıyla koruma önlemleri alıyor. Olası bir felaket sonrası devletin günlerce yardıma gelmeyeceği fikri, 20 yıl önce yaşanan son büyük depremin derslerinden biri olarak hafızalarda yerini koruyor.
Son büyük deprem
7 üzerinde büyüklüğe sahip bir depremin yoğun nüfusun yaşadığı ve yüksek yapılaşmanın olduğu bir yerde yaratacağı sonuçları 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde görüldü.
1999'da Marmara'yı vuran deprem 7.4 büyüklüğündeydi. Resmi rakamlara göre 15 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. On binlerce kişi yaralandı. Yüz binlerce kişi evsiz kaldı. İletişim çöktü. Devlet günlerce buharlaşırken, insanlar kendi başlarına bırakıldı. Binlerce gönüllü, devletin yardım etmediği yüz binlerce kişiye insani yardım için deprem bölgelerine gitti. Deprem için toplanan yardım paraları akıbeti hakkındaki yolsuzluklar ayyuka çıktı. Evlerini ve sevdiklerini kaybeden on binlerce insan ise yıllarca zor koşullarda yaşadı.
20 yıl sonra gelen 5.8'lik sarsıntı ile görüldü ki 1999 depremi sırasında hükümette olan ve 2001'e kadar Türkiye'yi yöneten DSP-MHP koalisyonları verdikleri sözlerin hiçbirini tutmamış. 18 yıl boyunca iktidarda bulunan ve İstanbul'u da yöneten AKP hükümeti, olası bir büyük depremde hayatları korumak için hiçbir şey yapmamış.
Oysa yıllardır böyle bir depremin geleceği biliniyordu. Dünyada ve Türkiye'de bir çok üniversite bu konuda bilimsel araştırma raporları ve makaleler yayınladı. Son bir yıldır bir çok konferans ve makale ile depremin gelmekte olduğu fikri yayılmaya başlandı. Çünkü uzmanlar geciken İstanbul depremine yaklaşıldığı konusunda hem fikirdi. İki sarsıntı ile beklenen öne çekilmiş oldu.
Beklenen ne?
İstanbul'un jeolojik zemini ve bu zeminlere göre ilçelerdeki binaların dayanıklılıklarını gösteren haritalar, uzun zamandır İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin elinde mevcut. yani depremin nerede nasıl bir yıkıma yol açağı genel olarak biliniyor.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan'ın aktardığına göre "Resmi raporlarda İstanbul’da 7 ve daha büyük bir deprem olduğunda nelerle karşılaşacağımız belli. Nüfusun yüzde biri ağır yaralanacak ve vefat edecek, binalarında yüzde 10’u 15’i ağır hasar alır. Bu senaryolar zaten yapılmış."
15 milyondan kişinin yaşadığı İstanbul'da 150 bin kişinin depremde öleceği tahmin ediliyor. 2001 öncesi yapılmış ya da sonra yapıldığı halde depreme dayanıklı olmayan binalar bilindiği halde buralarda yaşayanların hayatını korumak için hiçbir önlem alınmıyor.
Devletin afete karşı örgütlenmesi AFAD, sosyal medya hesaplarından deprem öncesi, sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler hakkında videolar yayınlıyor.
Birçok İstanbullu deprem çantaları hazırlayıp, evlere yaşam üçgenleri kurmaya çalışırken, devlet tüm imkanlarını hayat kurtarmak için seferber etmiş değil.
Toplanma alanları tartışması
Büyük bir deprem sonrası olacaklar hakkındaki senaryolar, en az depremin kendisi kadar korkutucu.
İstanbullulara e-devlet'e girmeleri ve deprem toplanma yerlerini öğrenmeleri öneriliyor. Bunu yapanlar, çok sayıda kişinin yaşadığı mahallerinde az sayıda ve kısıtlı alandaki noktalarla karşılaşıyor. Toplanma yeri olarak gösterilmiş çok sayıda nokta ise binalarla çevrili.
Cumhurbaşkanı Erdoğan göreyse "On binlerce deprem toplanma alanı var." Demokratik kitle örgütleri ve meslek odaları, İstanbul'da 407 olan Afet Toplanma Alanı sayısı 77’ye düştüğünü duyuruyor.
Depremden kurtulup evlerini terk edecek ve günlerce sokakta yaşabilecek insanları barındırabilecek açık alanlar kalmadığı gibi okul, hastane, spor salonu gibi kamuya da özele ait binaların ne derece güvenli olduğu bir tartışma konusu.
Krizle birlik konut satışları düştüğü için İstanbul'da çok sayıda boş bina mevcut. Özellikle kıyı şeridinde yıkıcı sonuçlar yaratması beklenen depremin yaklaştığını söyleyen yetkililer, risk altındaki insanları güvenli boş konutlara taşımayı düşünmüyor. Onların gündeminde siyasi kutuplaşma ekseninde yürüyen dışlayıcı tartışmalar var.
Davet tartışması
İstanbul'da Perşembe günü meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremin ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında Cuma günü yapılan Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısı hakkındaki tartışma sürüyor.
Toplantıda yer almayan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, davet edilmediğini söylüyor. İstanbul Valiliği ise iki açıklama yaparak bunu reddetti. Cumhurbaşkanı Fuat Oktay ise bu toplantıya İBB başkanının katılımının bir "devlet geleneği" olduğunu belirterek, özel bir davete gerek olmadığını söyledi. Oktay, İBB'ye bağlı bazı müdürlerin de toplantıda olduğunu belirterek İmamoğlu'nu "devlet geleneğine aykırı davranmakla" suçladı.
Ekrem İmamoğlu ise "Ben devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim. Suskunluğumun iki sebebi var. Birincisi bu depremin önüne geçmemesi için ısrarım, ikincisi de devlet terbiyemdir. Herkesin bu hassasiyetle davranmasını beklerdim ama olmadı" dedi.
Peki günlerdir süren bu tartışma deprem tehdidine hazırlık açısından gerekli miydi? AKP'liler İmamoğlu'nu resmen davet etmeyerek dışlamaya çalışırken, İmamoğlu da bildiği halde gitmeyip bunu bir siyasi malzeme konusu haline getirdi. Ne İBB ne de devleti yönetenler tüm imkanlarıyla felakete karşı hazırlığa girişmiş değil. Konuştukları, deprem sonrası yapılacaklar, büyük yıkımın ardından dağılması beklenen devlet mekanizmasını hızla toparlama planları...
Afet değil cinayet
Sosyalistler, 1999 depremine "afet değil cinayet" demişti. Çünkü yüksek deprem riski olan Marmara'daki sanayi bölgeleri etrafında kurulmuş çok sayıda bina, müteahhitlerin kar hırsı sebebiyle dayanıksız olarak inşa edilmişti. Deprem gerçeği halktan saklanmış, buna karşı herhangi bir hazırlık yapılmamıştı.
Sonrasındaysa devlet binalar için yeni bir deprem şartnamesini ve zorunlu Doğal Afet Sigortası'nı (DASK) getirdi. Beklenen bu sigorta kapsamında biriken paraların yıkılma tehdidi altındaki binaların güçlendirilmesi amacıyla kullanılmasıydı. DASK'ta biriken paralar AKP eliyle yol ve kavşak yapmak gibi başka amaçlar için kullanıldı. 2001 sonrası yapılan binalarının kaçının yeni deprem şartnamesine uygun inşa edildiği de tam olarak bilinmiyor. İnsanların hayatı bir kez daha müteahhitlerin insafına bırakılmış durumda.
Ne istiyoruz?
- Büyük İstanbul depremine karşı acil eylem planı şeffaf olarak hayata geçirilsin. Bilimcilerin dedikleri yapılsın.
- Tehdit altındaki konutlarda yaşayanlar güvenli boş konutlara yerleştirilsin.
- Hastaneler, okullar, işyerleri denetlensin. Devlet tüm binaları ücretsiz olarak depreme dayanıklı hale getirsin.
- Kamuya ya da özele ait tüm açık alanlar ve sağlam büyük yapılar, afet toplanma alanı ilan edilsin.
Fotoğraf: 1999 Marmara Depremi