İstanbul'da ırkçılığa karşı eylem

22.03.2024 - 10:40
Haberi paylaş

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi ve Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu, 21 Mart Uluslararası Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Günü'nde Kadıköy'de sokağa çıktı.

Süreyya Operası önünde yapılan eylemde "Sınırlar açılsın göçmenlere özgürlük", "Dur de dur de ırkçılığa dur de", "Yaşasın halkların kardeşliği", "Faşizme karşı omuz omuza", "Sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya!", "Irkçılık öldürür, dayanışma yaşatır!", "Bir arada yaşamak, istiyoruz!", "Göçmen cinayetleri politiktir!, "Geri göndermeler derhal durdurulsun!", "Yabancı değil sınıf kardeşi!" sloaganları atıldı.

Basın açıklamasına Dem Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Dem Parti Kadıköy Belediyesi Eş Başkan Adayı Veysi Eski ve Dem Parti 
MYK Üyesi Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eş Sözcüsü  Murad Mıhçı da katılarak destek verdi.

Meltem Oral ve Gülyer Aktepe tarafından okunan ortak basın açıklamasının tam metni:

Irkçılığın karşısında; göç yollarında katledilen, GGM’lerde kaybedilen göçmenlerin yanındayız!

Bugün 21 Mart Uluslararası Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Günü. Öncelikle on yıllardır ırk ayrımına dayalı apartheid rejiminde yaşamak zorunda bırakılan, milyonlarcası topraklarından zorla sürülerek kamplarda yaşamaya veya göç etmeye zorlanan, hiçbir koşulda mücadele etmekten vazgeçmeyen Filistin halkının yanında olduğumuzu haykırıyoruz!

Irkçılık karşıtları ve göçmen dayanışma platformları olarak her yıl olduğu gibi bir kez daha Uluslararası Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Günü’nde sokaklardayız.

Geçen hafta Çanakkale Eceabat ilçesi açıklarında göçmenleri taşıyan bir lastik botun batması sonucu, yedisi çocuk yirmi iki kişi hayatını kaybetti. Tehlikeli göç yollarına mecbur bırakıldıkları için hayatlarını kaybeden binlerce göçmenin katili devletlerdir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü, Orta ve Doğu Akdeniz'de 2024’ün sadece ilk ayında, yani ocak ayında insanca bir yaşama kavuşabilmek için yollara düşenlerden 100 kişinin boğulduğunu ya da kaybolduğu açıkladı. Uluslararası Göç Örgütünün paylaştığı verilere göre ise 2023 maalesef en ölümcül yıl olarak tarihe geçti. Geçen yıl üç binden fazla göçmen Akdeniz'de öldü.

Akdeniz’deki en önemli göç yolları üzerinde bulunan Türkiye’de göçmenler için hayat çok zor. Sayıları dört milyonu aşan göçmenler sürekli ve sistematik olarak ayrımcılığa maruz bırakılıyor. Kayıtsız, güvencesiz sömürü koşullarında yıllar boyunca düşük ücretle hiçbir iş güvenliği önlemi alınmadan çalışmak zorunda bırakılan göçmenler, sermaye ve devlet işbirliğiyle iş cinayetlerinde katlediliyor. Tıpkı geçtiğimiz kasım ayında, Zonguldak’taki bir kaçak madende çalışan ve madendeyken fenalaşınca patronlar tarafından yakılarak katledilen Vezir Mohammad Nourtani gibi. Bu koşullarda hayatta kalmayı başarabilen göçmenler ise geçinemiyor, barınamıyor, hiçbir temel haktan faydalanamıyor, sürekli ırkçı saldırı ve sınır dışı edilme tehdidiyle yaşamak zorunda bırakılıyor.

AKP-MHP ittifakı bugün göçmenlerin maruz bırakıldığı ayrımcılığın ve insanlık onuruna aykırı yaşam koşullarının esas sorumlusudur. Sömürü koşullarının, ekonomik krizin ve tüm toplumsal sorunların faturası göçmenlere kesiliyor. Yükselen ırkçılık ve ayrımcılık nedeniyle doğrudan hedef gösterildikleri için yaşam koşulları her geçen gün ağırlaşan göçmenler; sağlık, barınma, eğitim gibi en temel haklarına erişemiyor, çalışma izni almaları son derece zorlaştırılmış olduğu için kayıt dışı çalışmaya zorlanıyor. Birçok ilde nüfus seyreltme adı altında devlet eliyle ayrımcılık yapılıyor, göçmenlerin kayıtlı oldukları illerin dışına çıkmaları engelleniyor. Göç İdaresi Başkanlığı tarafından kurulan mobil göç noktalarında yapılan hukuka aykırı keyfi işlemlerle Geri Gönderme Merkezleri’ne sevk ediliyorlar. Sevk sonrasında da sistematik hak ihlalleri Geri Gönderme Merkezlerinde devam ediyor. Türkiye’deki Geri Gönderme Merkezlerinde 20 bine yakın bir kapasite olduğu belirtilmesine rağmen bu kapasitenin kat kat üzerinde göçmen GGM’lerde insanlık dışı koşullarda tutuluyor. Aşırı kalabalık olan GGM’lerde fiziksel imkânların yetersiz kalması, işkence, kötü muamele, göçmenleri avukatlarıyla görüştürmeme, uzun süre su ve gıda vermeme, gönüllü geri dönüş belgelerinin zorla imzalatılması, devlet gözetiminde kaybetmeler gibi ihlaller açıkça tespit edilmiş olmasına rağmen Göç İdaresi Başkanlığı ve ilgili idari kurumlar bu iddiaları reddediyor. Kamu idareleri tarafından GGM’lerde her şeyin yolunda olduğu iddia edilirken bağımsız tarafsız kuruluşların içeri girmesi engelleniyor ve hiçbir denetim yapılamıyor.

İktidar ve işbirlikçileri eliyle göçmenler bu zor koşullarda yaşamaya zorlanırken başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partilerinin birçoğu göçmen düşmanı, ırkçı bir politik hatta seyrediyor. Seçim süreçlerinde göçmenleri geri göndermek bir vaat olarak topluma anlatılıyor. Hatta göçmenleri bir suçlu grubu olmakla itham ederek nefreti ve ayrımcılığı körüklüyorlar. Bu ırkçı siyasi söylemler; 6 Şubat depremlerinin ardından afet bölgesindeki göçmenlerin hırsızlık ve yağmacılıkla itham edilerek saldırılara uğramasına, arama-kurtarma çalışmalarına ve sosyal yardımlara erişimlerinin kısıtlanmasına ve ülke genelinde göçmenlerin türlü ayrımcılıklara maruz kalmasına neden oldu.

Bu manzara küresel gelişmelerin Türkiye’deki yansımasını da gösteriyor. Bugün tehlikeli bir ırkçı ve faşist uluslararası ittifaktan söz etmek mümkün. Batının ırkçı ve faşist partileri ortak konferanslar örgütlüyor, birbirleriyle dayanışıyor, birbirinden örnek alıyor. Çağımızın en büyük komplo teorisi haline gelen “Büyük Yerinden Etme” yalanını yaygınlaştırarak göçmenleri hedef haline getiriyor.

Aşırı sağcı ABD başkan adayı ve eski başkanı Donald Trump, seçim kampanyasında her yıl milyonlarca belgesiz göçmeni zorla sınır dışı edeceğini söylüyor. Trump destekçileri güney sınırında silahla nöbet tutuyor. Avrupa’da aşırı sağ yükseliyor, Almanya’da neo-Nazi grupların buluşmasında ana gündemin göçmenlere yönelik “yeniden geri gönderme” planı olduğu ortaya çıkıyor.

Buradan bir kez daha belirtmek istiyoruz ki sığınma ve iltica haktır, hiçbir temel hakka erişim devletlerin inisiyatifine bırakılamaz. Sığınmacıları sorun olarak tarifleyen sağcı siyaset ulusal düzeyde değil uluslararası düzeyde ele alınmalıdır. Göç, insanlık tarihinin olağan bir gerçekliğidir. Ekonomik sebeplerle, savaş gibi yıkıcı sebeplerle veya günümüzde artık iklim krizi kaynaklı felaketler nedeniyle milyonlarca insan göç etmek zorunda kalıyor. Hiçbir duvar göçü engelleyemez, engelleyemiyor. Sınır güvenliği adı altında yürütülen insanlık dışı politikalar göçmenlerin tehlikeli ve ölümcül göç yollarına mecbur kalmasına neden oluyor. Oysa ölümler durdurulabilir. Herkes için temel insan haklarına ve güvenli göç yollarına erişimi sağlayabilmek için daha büyük eylemleri örgütleyen bir mücadeleye; sınırsız, sömürüsüz, sürgünsüz bir dünyayı kurabilmek içinse enternasyonal dayanışmaya ihtiyacımız var. Irkçılık karşıtları olarak, göçmenlerin haklarının tanınmasını ve ayrımcılığa, ırkçılığa karşı somut politikaların hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

Göçmenleri Türkiye’ye hapseden, AB-Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması iptal edilsin!

Irkçılık öldürür, dayanışma yaşatır!

Sınırlar açılsın, göçmenlere özgürlük!

 

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi

Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu

22.03.2024

Bültene kayıt ol