Sığınmacı Hakları Platformu, son aylarda artan Suriyeli sığınmacıların zorla geri gönderilmesine karşı basın toplantısı düzenledi.
İstanbul’da yapılan toplantıyı sığınmacılarla dayanışma içinde olan, bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları, partiler ve çok sayıda basın kuruluşu izledi.
Açılış konuşmasını Prof. Dr. Bekir Berat Özipek yaptı
Seçimlere doğru ivmesi artan bir ayrımcılıkla karşı karşıya olduğumuzu belirten Özipek, son yıllarda bu ayrımcılığın kamu politikasını da belirlemeye başladığını ifade etti.
Geri gönderme uygulamalarının ihlal üretici ve hoyratça devam ettiğini ve bunun bazen uluslararası öğrencileri bile içerebilecek biçimler alabildiğini de dile getiren Özipek, basın açıklamasının bu soruna dikkat çekmeyi amaçladığını söyledi.
Basın açıklaması Türkçe ve Arapça okundu
Basın açıklamasında, son dönemlerde sığınmacılara yönelik hak ihlallerinin arttığı, ilk sırada ise zorla geri göndermelerin yer aldığı belirtildi.
Platformun basın açıklamasının Türkçesini Yıldız Önen, Arapçasını Taha Elgazi okudu. Geri gönderilen ailelerden kişiler, başlarına gelen hukuksuzlukla ilgili konuşmalar yaptı. Avukat Ümit Kudbay hukuki bilgiler verdi.
Geçtiğimiz günlerde sınır dışı edilen Suriyeli Ömer Hamud’un eşi ve engelli iki çocuğu da açıklamaya katıldılar, yaşadıkları mağduriyeti dile getirdiler.
Toplantıya katılan kurumlar: Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, DSİP, EMEP, Enab Baladi, Hak İnisiyatifi, Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu, Mazlumder, Özgürder, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Suriye Dernekler Federasyonu, Suriye Evi Derneği, Suriye Nur Derneği, Suriye Toplum Derneği, Ümran Derneği.
Sığınmacı Hakları Platformu tarafından yapılan ve son aylarda yoğunlaşan geri gönderme uygulamalarını konu alan basın açıklaması metni:
Zorla Geri Göndermeleri Durduralım, Sığınmacılara İnsanca Yaşam Olanağı Sağlayalım
Son aylarda sığınmacılara yönelik hak ihlalleri artarak devam ediyor. Bu ihlallerin başında da zorla geri göndermeler geliyor.
Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin zorla geri gönderilmesi konusu giderek korkunç bir hal almaya başladı. Yaşananların ne kadar acı verici olduğunu anlamak için, son iki ayda yaşadığımız iki örnek şöyle:
8 Aralık 2022 tarihinde, Ankara iline bağlı Kahramankazan ilçesinde ikamet eden ve geçici koruma kimlikleri olan 15 Suriyeli sığınmacı aile, Göç İdaresi Başkanlığı tarafından gözetim altına aldırılıp sınır dışı edildiler (Gaziantep Karkamış sınır kapısından). Aileler 6 Aralık Salı günü sabah namazı saatlerinde emniyet ekipleri tarafından gözaltına alındılar. Ankara Akyurt Geri Gönderme Merkezinde 2 gün kaldılar, sonra sınır dışı edildiler. Sınır dışı edilen ailelerin içerisinde kadınlar, çocuklar, 2 aylık bebekler de vardı. Aileler sınır dışı edilmeden önce herhangi bir adli makama ya da mahkemeye götürülmediler. Ayrıca sınır dışı edilen kişiler Suriye'nin kuzeyine gönderildiklerinden; kişilerin Türkiye'deki iş yerleri, dükkânları, arabaları, malları kimsesiz ve belirsiz bir durumda kaldı.
22 Aralık 2022 tarihinde, Ankara iline bağlı Çubuk ilçesinde ikamet eden ve geçici korumak kimlikleri olan 50 Suriyeli aile gözaltına alındı. O tarihten bugüne kadar ailelerin bir kısmı Ankara Akyurt Geri Gönderme Merkezinde, bir kısmı da Gaziantep iline bağlı Oğuzeli Geri Gönderme Merkezinde tutuluyorlar. Gözaltına alınan ailelerin içinde kadınlar, çocuklar, öğrenciler var. Bu ailelerin neden gözetim altına alındığı konusunda Göç İdaresi tarafından bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmadı.
Bunlar Sığınmacılar Platformu olarak bize intikal eden, şahit olduğumuz olaylar. Gerçekte yaşananlar ise elbette bunların çok daha fazlası.
Zorla geri göndermeler bütün toplumda, özellikle Suriyelilerde büyük bir kaygı uyandırıyor, umutsuzluğa yol açıyor. 10 yıldır bu topraklarda bir hayat kurmaya çalışan, ellerinden geldiği kadar üzerlerine düşeni yapmaya çalışan; iş yeri açan, işyerlerinde çalışan, okula giden, öğretmen, doktor, mühendis, tamirci, terzi, berber, tatlıcı olarak topluma hizmet vermeye çalışan milyonlarca insan şimdi umutsuzluk içinde. Yarınının ne olacağını bilmiyor, her an zorla geri gönderilebileceğinin korkusunu yaşıyor.
Oysa bu insanlar uluslararası koruma yasalarının güvencesi altında, kendilerine Türkiye devleti tarafından verilen kimliklerle burada yaşıyorlar.
Suriye güvenli bir ülke değil
Pek çok Birleşmiş Milletler ve Sivil Toplum Kuruluşları raporunda da net bir şekilde belirtildiği gibi, Suriye'nin kuzeyi güvenli değil.
Daha iki ay önce, 6 Kasım 2022 tarihinde, Esed rejim güçleri sabah saatlerinde İdlib'in kuzeyindeki zorla yerinden edilen sivillerin yaşadığı Maram Kampı'na misket bombalı saldırı düzenledi. Saldırıda 6 sivil hayatını kaybetti, en az 75 sivil yaralandı. Vefat eden kişilerinden Amîr ELALİ vefat etmeden 2 ay önce Türkiye'den sınır dışı edilmişti.
Bu raporlara rağmen Türkiye’nin geri göndermelere devam etmesi uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Suriye savaş bölgesi olduğu için oraya Suriyeliler sınır dışı edilemezler. Ancak yetkililer bunun da bir formülünü bulmuşlar: “Gönüllü geri gönderiyoruz” diyorlar.
Oysa pek çok durumda, rıza belgelerinin baskıyla imzalatıldığı biliniyor. Elleri kelepçeli bir şekilde parmak izi alınanlar veya uzun idare gözetimde tutma tehdidiyle imza atmaya zorlanan insanlar var.
Bu insanlar neredeyse 10 yıldır buradalar, burada bir düzenleri var. Bazı örneklerde yetişkin erkekler Suriye’ye gönderiliyor, fakat aileleri ve çocukları burada kalıyor, aileler bölünüyor.
Şu olay 10 gün önce oldu:
23 Ocak 2023 tarihinde, Hatay il Göç Müdürlüğü'ne bağlı Apaydın Geçici Barınma Merkezinde bulunan 600 civarı Suriyeli sığınmacının içerisinden 50 kişilik bir grup sınır dışı edildi. Sınır dışı edilen kişilerin çoğu geçici koruma kimliğine sahiplerdi. Kimisinin aileleri, çocukları Türkiye'de farklı illerde ikamet etmekteydiler. Ancak şimdi bu aileler ve çocuklar yalnız kaldılar.
Son zamanlarda uluslararası öğrenciler de “belgelerindeki eksiklikler” nedeniyle polis tarafından gözaltına alınıp sınır dışı edilmek üzere Göç İdaresine bağlı Geri Gönderme Merkezlerine gönderiliyor. “Süpürme” adı verilen toplama ve geri gönderme amaçlı kontrollerin oluşturduğu mağduriyet, ailelerinin izniyle ve devletlerinin onayıyla ve kendi paralarıyla ülkelerinden Türkiye’ye üniversite öğrenimi için gelen uluslararası öğrencileri de içine alacak ölçüde genişlemiş durumda. Acil önlem alınmadığı takdirde, uluslararası öğrencilerle ilgili olarak bugüne kadar sarf edilen tüm çabalar, telafisi güç biçimde zarar görecek.
Hukuka aykırılık boyutu
Geri gönderme, Türkiye’nin de taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne ve iç hukukumuzda düzenleme getiren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na doğrudan aykırı.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. maddesi, ülkesinde zulüm ve/veya ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalma halinde insanların geri gönderilemeyeceğini söyler.
Bu Cenevre Sözleşmesi’nin temel yapıtaşıdır. Bunun ihlali insanların temel haklarını ihlal edildiği anlamına gelir. Suriye hala savaş bölgesidir. Kuzeyinde hala çatışmalar devam etmektedir. Rusya uçaklarla sivil hedefleri vurmakta ve can kayıpları yaşanmaktadır. İnsanların savaş bölgesine gönderilmesi insanlık suçudur.
Hukukun evrensel ilkelerinin ve uluslararası anlaşmalar gereğince, kişi ağır bir suç işlemiş olsa bile, savaş bölgesine geri gönderilemez, cezasını sığındığı ülkede çeker.
Türkiye’de zorla geri gönderme politikası devam ederse, insanlar güvenli bir ülkeye ulaşmak için çok daha zor ve tehlikeli yolları denemek zorunda kalırlar.
Avrupa ülkeleri de hem Suriyelilere hem de diğer sığınmacılara karşı büyük bir ayrımcılık yapıyor. Sınır kapılarını kapatıyor. Oysa sığınmacıların bütün ülkelere dengeli bir şekilde dağıtılmaları sağlanmalıdır.
Şu anda insanlık büyük bir suç işliyor. Bu insanları bir değer olarak görmek yerine siyasi bir koz olarak kullanmak, bunun üzerinden siyaset yapmak büyük bir suç.
Türkiye’de kardeşlik söylemiyle başlayan bu süreç, bugün ayrımcılığın ve mültecilere karşı hukuksuzluğun yaygınlaştığı bir duruma dönüştü. Bunun ahlaki anlamda başlıca sorumlusu, on yıldır ırkçı söylemlerle kamuoyunu ve dolayısıyla hükümeti sıkıştırmaya çalışan ve ayrımcılığı ve hak ihlalini bir politika olarak önerip bunda ısrar eden muhalefet partileridir. Hukuki ve siyasi sorumlusu ise, onların ayrımcı propagandalarına karşı etkili bir bilgilendirme yapamayan ve zaman içinde onların önerdiği ayrımcı politikaların yörüngesine girerek mültecilere yönelik hak ihlallerine sebep olan uygulamalar yapan hükümettir.
Genel seçimler yaklaştıkça siyasi partilerin çoğunun, başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılara dönük negatif söylem kampanyalarının yörüngesine girdiği görülüyor. Bu negatif söylem ve tutumlar gündelik hayatın içinde ayrımcılığa, ırkçılığa ve şiddete, hatta yer yer linç girişimlerine varan ürkütücü hadiselere sebep oluyor.
Sığınmacılara dönük negatif söylem ve kampanyalar, günlük hayatta yaşananlar, zorla geri göndermeler ve geri gönderme merkezlerinde yaşanan olaylar, temel insani hassasiyetlere sahip herkesin harekete geçmesi gereğine işaret ediyor.
Çözümün yolu adaletten ve hukuktan geçiyor
Sığınmacılar, bir an önce sınır dışı edilmesi gereken insanlar değil hak sahibi kişilerdir, hukuken tanımlanmış statüleri vardır.
Zorla geri gönderme hiçbir işe yaramaz. Sınır, mutlaka aşılır. Sadece daha fazla acı ve hak ihlalleri yaşanır.
Seçim sürecine doğru, daha fazla telafisi imkânsız zararların ortaya çıkmaması ve gündelik hayatın anlama ve adalet temelinde dönüştürülmesi için, Türkiyeli ve Suriyeli STK’lar olarak bizlere ağır bir sorumluluk düşüyor.
Zorla Geri Göndermeleri Durduralım, Sığınmacılara İnsanca Bir Yaşam Olanağı Sağlayalım.
Sığınmacı Hakları Platformu