Resmi verilere göre Türkiye’de Kasım itibariyla 5 milyon 200 bin civarında göçmen ve mülteci var. Bunların 3 milyon 700 bini geçici koruma statüsünde olan Suriyelilerden oluşuyor ancak Türkiye’de, resmi verilerde yer almayan kişilerle birlikte 10 milyondan fazla mültecinin bulunduğu tahmin ediliyor. Kendi ülkelerindeki yönetimlerden, savaşlardan ve yoksulluktan kaçan insanlar, geldikleri kentlerde de birçok hak ihlali ve işkenceye maruz kalıyor. İktidar ise sorunları çözecek bir göç politikası yürürlüğe koymak yerine göçmen ve mültecileri bir seçim malzemesi olarak kullanıyor.
İktidarın bir yılda göçmenlere ilişkin yürüttüğü politikalar uluslararası raporlara da yansıyor. Uluslararası Af Örgütü’nün Dünya’da İnsan Haklarının Durumu 2021/22 Raporunda, Türkiye’deki mültecilerin birçok keyfi uygulamaya maruz kaldığı ve sınır dışı edildiği bilgileri yer aldı. Yıl boyunca birçok mülteci, tacize, tecavüze, işkenceye, kötü muameleye uğrarken, onlarca mülteci ise hem iş cinayetlerinde hem de nefret cinayetlerinde hayatını kaybetti. Sınırlarda yakalanan mültecilerin işkenceye uğradıklarına dair ise neredeyse her gün farklı görüntüler ortaya çıkıyor.
Mülteciler uluslararası koruma hakkına ulaşamıyor
Mültecilerin yaşadığı sorunları değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu üyesi Hamdi Bayhan, mültecilerin Uluslararası Koruma Prosedürüne ulaşamamasının, yaşadıkları sorunların başında geldiğini söyledi. Bayhan, “Şubat 2022’de Göç İdaresi Başkanlığından yapılan açıklamada 16 ilde Uluslararası korumayla ilgili başvuru alınmayacağı söylendi. Gerekçe olarak ise 700’ün üzerindeki mahallede göçmenlerin sayısının toplam nüfusun yüzde 25’ini aşmasını gösterdiler. Daha sonra bu 700 olan bölge bini geçti dolayısıyla sınırı geçen mültecilerin büyük çoğunluğu uluslararası korumaya ulaşamadılar. Türkiye, 2018’de Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’yle ortak yürüttüğü anlaşmadan çekildi. BM ile birlikte başvuruların alındığı yıl, 72 binin üzerinden uluslararası koruma verildi ama 2019’da Göç İdaresinin tek başına anlaşmayı yürüttüğü yılda ise sadece 5 bin kişiye uluslararası koruma verildi. Arada korkunç bir fark var. Bu durum, aslında hükümetin iltica hakkını keyfi uygulamalarla ihlal ettiğini gösteriyor” diye konuştu.
Hem iktidar hem muhalefet suç işliyor
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçtiğimiz haziran ayında mültecilerle ilgili açıklamasını hatırlatan Bayhan, “Soylu 2 milyon 600 bin kişinin ülkeye geçişine izin verilmediğini söyledi. Birkaç ay sonra Göç İdaresi Başkanlığı yaptığı açıklamayla bunun 234 bin kişi olduğunu söyledi. Açıklanan veriler bize şunu gösteriyor; hükümet kendi günlük politikaları için insanların iltica haklarına ulaşmasına izin vermiyor. Hükümet mültecileri iç siyasette kullanıyor. Hükümetin yanı sıra 6’lı masanın da göçmenleri iç siyaset için kullandığını görüyoruz. Bu yapılanlar hem ulusal kanunları hem de uluslararası kanunların çiğnendiğini gösteriyor. Burada suç işleniyor” dedi.
Yasadışı şekilde sınır dışı ediliyorlar
Mültecilerin kayıt altına alınmaması nedeniyle uluslararası sözleşmelerle kendilerine verilen haklara da ulaşamadığını kaydeden Bayhan, mültecilerin güvencesiz bir şekilde burada yaşadıklarını vurguladı. Bunun doğurduğu bir sonucun ise sınır dışı edilmeleri olduğunu ifade eden Bayhan, “2022’de bunu çok yoğun bir şekilde yaşadık. Bu toplu olarak sınır dışı edilmeler zaten uluslararası anlaşmalarla yasaklanmıştı ama yine de yapılıyor. Geri Gönderme Merkezlerinde mültecilere işkenceler yapılıyor ve zorla ‘gönüllü dönüş belgesi’ imzalatılıyor. Bu belgenin imzalanmasıyla birlikte sadece 44 binden fazla kişi zorla Afganistan’a gönderildi. Mültecilere mutlak olarak işkence yapılıyor ve geri itme olayı ihlal ediliyor. Türkiye’nin çeşitli kentlerinde toplanan mülteciler arabalarla sınırlara götürülüyor ve burada sanki yeni gelmişler gibi gösterilerek sınır dışı ediliyorlar” şeklinde konuştu.
İşkence uluslararası raporlara yansıdı
Uluslararası Af Örgütü raporunda, mültecilerin işkenceye uğradıklarının belirlendiğini hatırlatan Bayhan, “Türkiye bütün uluslararası sözleşmeleri ve kendi iç kanunlarını ihlal ediyor. Türkiye mültecileri ucuz iş gücü, ihtiyaç duyduğunda Avrupa’ya karşı bir siyasi malzeme, yine ihtiyaç duyulduğunda iç siyasete malzeme olarak kullanıyor” diye konuştu.
İktidar sorunların baş sorumlusu
Mültecilerin sağlıktan yaşam hakkına varıncaya kadar birçok noktada sorun yaşadığını ve bunun sorumlusunun ise iktidar olduğunu söyleyen Bayhan, “Mültecilerin hiçbiri sağlığa erişemiyor, uluslararası koruması olmayan zaten yok hükmündeler. Burada hükümetin çözüm olarak yapacağı tek şey ise imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymasıdır. Mültecilere yönelik her türlü hukuksuzluk var. En son Afgan mülteciler Suriye sınırından sınır dışı edildiler. Yani Afganların Suriye’ye sınırdışı edilmesinin bir mantığı yok ki. Türkiye’nin uyguladığı politika; ‘Ben nasıl istersem, hatta oradaki memurum nasıl isterse öyle hareket eder’ tarzıdır. Hukuku yok sayarak her türlü adımı atıyorlar” dedi.
Mülteciler siyasi malzeme yapılıyor
Hem Millet İttifakının hem de Cumhur İttifakının mültecileri siyasi bir malzeme olarak kullandığını söyleyen Bayhan, “6’lı masa ‘Biz geri göndereceğiz’ diyor, diğeri ise ‘Biz zaten sınırdan almıyoruz, 2,6 milyonunu sınırdan almadık’ diyor. Oysaki bahsettikleri kişiler insan. Bugün yürüttükleri bu siyaset, nefret söylemleri aynı zamanda da toplumda mültecilere karşı şiddet olarak dönüyor. Bunu Ankara’da, İzmir’de yakılan, öldürülen mülteciler ya da zaman zaman ucuz iş gücü olarak çalıştırılan mültecilerin yaşadığı sorunların kökeninden görebiliyoruz. Bunun tek nedeni siyasetçilerin hoyratça kullandıkları söylemlerdir. Toplumda mültecilere karşı işlenen her suçun her nefretin temeli bu siyasi söylemlerdir” diye konuştu.