Toplumsal destek ve bakımın krizde olduğu ve sendikaların milliyetçilik içinde debelendiği bu dönemde Nick Clark, göçmen işçilerin neden suçlu olmadığını açıklıyor.
Bazı sendika liderlerin, ücretler, işler üzerinde tavır aldıklarını göstermek istediklerinde “yumuşak” bir milliyetçilik biçimine düşmeleri çok kolaydır. Örneğin Britanya’daki GMB sendikasının bakıcı ücretlerinin çok düşük olduğu için işçi bulma sıkıntısına sebep olduğu bakım işlerindeki krize yakın zamanda verdiği yanıtı ele alalım. Bakım evlerindeki işçilerin yarısı süpermarkette yeni çalışmaya başlayanlardan daha az maaş aldığı için bu sektörde çalışan açığı 165.000 kişiyi buluyor.
GMB, geçen ay bir basın açıklamasında "PERSONEL AÇIĞINA UYGUN ÇÖZÜM DÜZGÜN MAAŞ - YURT DIŞINDAN İŞÇİ İSTİHTAM ETME ÇILGINLIĞI DEĞİL" diye haykırdı. Çünkü sağlık sekreteri Steve Barclay kış gelmeden önce açığı kapatmak için "yurtdışından işe alım merkezi" için planlar yapmıştı.
GMB genel sekreteri Gary Smith, “Hükümet, bakım işindeki 165.000 kişilik boş kontenjanı doldurmak için dünyayı dolaşmak yerine, hâlihazırda burada çalışan bakıcılarımızın, saatte en az 15 sterlinden başlayarak yaşayabilecekleri iyi bir ücret almalarını sağlamalı” dedi.
Smith ve GMB'ye göre, yurtdışından işçi almakla işçi ücretlerinin arttırılması birbiriyle çelişmek zorunda. Smith, göçmen işçilerin kazanabileceklerini düşündüğü grevleri desteklemesine rağmen bu son açıklamanın en büyük tehlikesi, bölücü olması ve daha da kötüsü ırkçıları teşvik etmesidir.
Bu durum, 2009 yılında sendikal hareketin bazı bölümlerine sızan “İngiliz işçiler için İngiliz işleri” sloganının “daha yumuşak” bir versiyonu. Dönemin İşçi Partisi başbakanı Gordon Brown tarafından yapılan bir konuşmayla başlayıp bir dizi inşaat grevinin talebi haline gelmişti ve faşist parti BNP içindeki Nazileri cesaretlendirmişti. Smith açıklaması aynı olmamakla birlikte daha az tehlikeli değil.
Göçmen işçiler ücret artışlarının önünde bir engel olarak sunulursa, bir ücret kampanyası onları dışarıda tutma talepleriyle sonuçlanabilir. Buna rağmen, sendika liderleri bazen göçmen işçinin maaşları düşürdüğü fikriyle oynamayı seviyor. Bu doğru değil. Oxford Üniversitesi'ndeki Göç Gözlemevi'nden ve UCL ve LSE üniversitelerinden yapılan tekrarlanan araştırmalar, son on yılda göçün ücretler üzerinde küçük bir etkisi olduğunu veya hiç etkisinin olmadığını ortaya koydu.
Patronlar, işçi sıkıntısı çektiklerinden ücretleri artırmadılar. Bu, düşük ücret ve kâr ile patronların ücretleri sıkıştırmak için kullandıkları yöntemlerin ardındaki asıl soruya işaret ediyor. Bakım işinde ücret ve personel krizinin çok daha derin kökleri var.
Bu işler, kâr amacı güden, tüm çalışanlarına asgari ücret ödeyen şirketlere taşeron olarak verilen bir sistemin içine yerleştirilmiştir. Bakım işinde çalışanlarının ücretlerinin, işgücü sıkıntısına rağmen bu kadar düşük kalması, göçmen işçi eksikliğinin ücret artışına yol açmadığını kanıtlamalıdır. Sektörleri ciddi bir krizle karşı karşıya olsa bile, bakım işi patronları hala ücretleri artırmıyor.
Bu patronlar için kar marjları her şeyden önce gelir. Göçmen işçiler haklarını almak için mücadelenin ön saflarında yer alıyor. Barts NHS Trust tarafından bu yılın başlarında Londra'nın doğusundaki hastanelerde istihdam edilen taşeron göçmen işçilerin grevleri sadece bir örnek.
2021, işgücü kıtlığının otomatik olarak daha yüksek ücretlere yol açmadığını kanıtladıysa, 2022 mücadelenin yapabileceğini göstermeye başlıyor. Bu mücadele en iyi şekilde işçiler birbirlerine karşı getirildiğinde değil birleştiğinde işe yarar. Birleşik ve kitlesel grevler için göçmen işçilerle birleşelim.
Socialist Worker'dan Sibel Erduman çevirdi.