İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi'nde mültecilere yapılan baskıları karşı İHD, ÇHD, ÖHD, Halkların Köprüsü Derneği, İzmir Mültecilerle Dayanışma Platformu ve Mülteciler Medyası Alsancak'ta ortak basın açıklaması yaptı.
Protestoda okunan açıklamanın tam metni:
Ülkemiz her geçen gün artan hayat pahalılığına, işsizliğe, ulaşım ve fatura zamlarına, esnek ve güvencesiz çalıştırma ile belirginleşen, sendikasızlaştırma ile perçinlenen emek sömürüsüne, işçi cinayetlerine, intiharlara, kadın cinayetlerine, nefret cinayetlerine sahne oluyor. Artan bu saldırılara karşı kadınlar, LGBTİ+ bireyler, öğrenciler, işçiler, emekçiler, ezilen halklar; sokaklarda meydanlarda binler olarak, fabrikalarda greve, işgale çıkarak, üniversiteleri özgürleştirme mücadelesi vererek, direniyor.
En ufak bir meşru hak arayışını dahi gölgeler içinden korku ile izleyenler ise halkın tüm bu öfkesini göçmenlere yöneltmeye çalışıyor.
Her kurumu ve başta yargı eli ile kadınlara saldıran devlet, kadınlara yönelik saldırıların artmasını, tacizin, şiddetin sorumluluğunu göçmenlere yıkmaya çalışıyor. Her gün yeni bir kadın cinayeti haberi ile uyandığımız, kadın örgütlerinin kapatılmaya çalışıldığı, faillerin cezasız bırakıldığı, Pınar Gültekin’in katilinin haksız tahrik indirimiyle ödüllendirildiği, valilik kararları ile Onur Yürüyüşlerinin yasaklanıp polisleriyle LGBTİQ+’lara saldıran bu düzende sorumlular lanse edilmeye çalışıldığı gibi göçmenler değil erkek egemen ideolojidir.
Yine; göçmen karşıtlığını perçinlemek için;
Göçmenleri, mültecileri yüzer ellişer otobüslere uçaklara doldurup savaş coğrafyalarına bırakınca yaşanan tüm sorunların çözüleceği yalanını pazarlıyorlar.
23 Haziran’ı 24 Hazirana bağlayan gece, kimi sosyal medya hesaplarına düşen görüntülerde, İzmir Harmandalı Geri Gönderme merkezinde yangın çıktığı ifade edilmekte ve yüzlerce metre uzaklıktan alınan videoda Geri Gönderme Merkezinden yardım çığlıkları atıldığı duyulmaktadır. Öncelikle, İzmir İli Valiliğine bağlı olan bu kurum bir cezaevi değildir, içeride barındırılan yabancı uyruklu kişiler hukuken kesinleşmiş bir mahkumiyet kararına dayalı olarak suçlu sayılan kimseler değildir. Bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyetinin Ceza Yasası yabancılar için de bağlayıcıdır. Geri Gönderme Merkezleri idari gözetim kurumudur ve kamu otoritesi bu kurumda tutulan şahısların can ve mal güvenliğinden sorumludur.
Kamu kurumlarının idari işlemlerini hukuka uygun yürütmeleri temel bir zorunluluktur. İdari yetkililerin keyfiyeti benimseyen yasakçı davranışları, hukukun gereği gibi uygulanmasını talep eden avukatlara karşı bir saldırı malzemesi haline getirilemez. İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde istihdam edilen kamu görevlileri yetkilerini keyfiyete göre değil kanuna göre kullanmakla mükelleftir. Tanık olunan ve kamuoyuna gerçek dışı bir biçimde yansıyan olaylar açık bir insan hakları ihlalidir, bu ihlale karşı durmak savaştan ve felaketten kaçarak buraya gelen göçmenlerin ve mültecilerin haklarını savunmaktan başka bir şey değildir.
Gecenin bir yarısı çok sayıda jandarmanın intikal ettiği ve çığlık seslerinin yükseldiği bir kamu kurumunun görevlileri içeride neler yaşandığını, niçin avukatların müvekkilleri ile görüşemeyeceğimizi açıklayamamışlardır. Avukatları oyalamakla, kandırmaya çalışmakla, özel güvenlik görevlilerini postacı gibi kullanarak görüşmek istemediklerini sözlü olarak beyan etmekle yetinebilmiş, böylelikle yaptıkları hukuka aykırılıkları saklamaya çalışmışlardır. Geçerli bir hukuki mazeret bildiremeyen idarecilerin bu tutumu karşısında durumu emniyet güçlerine bildirerek avukatlık mesleğini yapmanın hukuka aykırı şekilde engellenmesinin yasada suç sayıldığı hatırlatılmasına rağmen emniyet güçleri de hiçbir şekilde olay yerine intikal etmemişlerdir.
Bunun karşısında Geri Gönderme Merkezi bahçesi içinde bekletilen otobüslere göçmenler bindirilmiş, bu kişilerin akıbetinin ne olacağını sorulduğunda hiçbir açıklama yapılmamıştır.
Hareket haline geçen otobüsler için kapının açılmış ve otobüsteki jandarma komutanlarının talimatıyla araç kasten avukatların üstüne sürülmüştür.
Tüm bu olaylara ilişkin İzmir Valiliği 24.06.2022 tarihinde bir açıklama yayınlanarak İzmir'de 226, Ankara'da 78 göçmenin sınır dışı edildiği bilgisi vermiş ancak kolluğun hukuk tanımaz ve saldırgan davranışlarına ilişkin bir açıklama yapma zahmetinde dahi bulunmamıştır.
"Yasa Dışı Göçmen" veya "Düzensiz Göçmen" gibi hukukta yeri olmayan terimler uydurularak göçmenleri sınır dışı eden ve topluma nefret aşılayan anlayışın asıl amacının, emperyalist ülkelerin sınır güvenlikleri için ödedikleri fonlara layık olmak olduğunu bizler çok iyi biliyoruz. Savaştan ve ülkelerindeki türlü felaketlerden kaçan göçmenlerin sığınma ve yaşama haklarının siyasi saikler uğruna hiçe sayılmasını hiçbir şekliyle kabul etmiyoruz.
Tüm bu yaşananlardan sonra, orada sığınma hakkı ihlal edilen göçmenleri savunmak için bulunan avukatlara yönelik, ırkçı gruplar tarafından sosyal medya üzerinden faşist saldırılar ve linç kampanyası başlatılmıştır.
Irkçı ve faşist gruplar, avukatlara yönelik türlü hakaretler ve aşağılamaların yanı sıra arayarak tehdit etme cesaretini de kendilerinde bulmuşlardır. Yaşananlar göçmen krizini yönetemeyen yönetmek de istemeyen fakat işine geldiği gibi kullanacağı bir oyuncak haline getiren iktidar ve muhalefetin varolan krize ilişkin gündemi değiştirmek için aylardır göçmenler üzerinden yaratmaya çalıştıkları nefretin bir sonucudur. Göçmenleri kazanç kapısı haline getirenler avukatlar değil, siyasi otoritedir. Avukatları linç ederek yıldıracaklarını, korkutacaklarını sananlar hatasından vazgeçmeli yasalarının onlara da bir gün lazım olacağını hatırlamalıdırlar.
Hukuka aykırı olarak, kanunsuz emri uygulayan ve zorla sınırdışı etme zorbalığına katılan tüm personellerden, avukatların üzerine otobüs sürerek onları ezme emri veren kolluk amirinden, şoför ve güvenlik personellerine kadar bu suça ortak olan herkes hakkında derhal soruşturma başlatılması için tüm sürecin takipçisi olacağımızı bildiririz.
Son olarak unutulmamalıdır ki; “Bizi soyanlar göçmenler ve yoksullar değil, buralı zenginlerdir”