Harmoon Araştırmalar Merkezi tarafından İstanbul’da düzenlenen Türkiye’deki Suriyeliler, Gerçekler ve Gelecek Senaryoları başlıklı panelde Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin sorunları ve çözüm önerileri tartışıldı. Suriyeli göçmenler panele yoğun katılım sağladı.
Panelde Gülden Sönmez, Yıldız Önen, Ufuk Uras, Taha El Gazi, Aydoğan Asar ve Samir Alabdullah konuşma yaptı. Panelden kısa notlar şöyle:
Gülden Sönmez:
Suriye’de ağır savaş suçları işlendi. Beşar Esed ve diğer sorumluların bu suçlardan yargılanması gerekir. Bizlerin bu yargılamayı nasıl yapacağımızı konuşmamız gerekirken geri göndermeyi konuşmak zorunda kalıyoruz. Bu savaş suçluları şu anda Suriye’de görevde, suç işlemeye devam ediyorlar. Böyle bir ülkeye hiçbir sığınmacı gönderilemez. Savaş, baskı vs sorunları çözüldükten sonra ancak gönüllü geri dönüşten söz edilebilir. Son dönemde maalesef olumsuz örnekler yaşıyoruz. Suriyeliler üzerindeki baskı, resmi kurumlardaki özensiz davranışlar yüzünden insanlar bezip “gönüllü geri dönüş” beyanı veriyorlar, ailesi burada olduğu halde “gönüllü geri dönmek istiyorum” diyenler var. Bu davranışlara izin vermemek gerekir.
Sürekli özellikle sosyal medyada nefret ve ayrımcılık suçları işleniyor. Savcıların bu suçları resen soruşturması gerekir.
Göçmenler konusunda toplumda, siyasette olduğu gibi bir ayrışma kutuplaşma yok. Komşuluk dostluk ilişkileri gelişiyor, evlenenler, dünür olanlar var ve bundan mutluluk duyuyorlar. Böyle pek çok iyi örnek var, ama biz bunları yeterince anlatamıyoruz, gösteremiyoruz. Özellikle sosyal medyada köpürtülen bir ayrımcılık var. Sivil toplum kurumları bu noktada yetersiz kalıyorlar, bu konuda daha çok çalışmamız lazım.
Aydoğan Asar:
Göçmenlere sınır kapılarında en çok “niye geldin” diye sorulur, bu yanlış bir soru. Doğru soru “ülkeni neden terk etmek zorunda kaldın“ olmalı. Göçmenler ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlar. Maalesef bu insanlar sürekli geri göndermekle tehdit ediliyor, halbuki hem uluslararası kurallar hem de ulusal yasalarımız açısından göçmenleri geri gönderme yasağı vardır.
Suriyeliler, 2013 yılında çıkarılan 6458 sayılı yasa gereği geçici koruma statüsüne sahip göçmenlerdir. Bu statü mülteciliğe yakın haklar içerir. Yasanın 4. Maddesi geri gönderme konusunu kesin olarak yasaklamaktadır, istisnası yoktur.
Göçmenlerin demografiyi bozacağı iddiası gerçek değildir. Anadolu 1492 yılından beri çeşitli dini, etnik grupların göç ettiği bir bölgedir, bir sıkıntı olmamıştır.
Ufuk Uras:
Küresel ölçekte bir iyiler kötüler mücadelesi var. Irkçılık yukardan dayatılıyor. Seçimlere doğru popülist politikacılar ırkçılığı köpürtüyor. Ortak paydamız insan hakları olmalıdır. İnsan hakları sayısallaştırılamaz, “göçmenlerin sayısı çok” diyenler hangi sayıdan sonra göçmenlerin insan haklarının askıya alınacağını söylesinler.
Asıl olan temel insan hakları değerlerinin güvenliğidir, sınır güvenliğini savunurken bunu unutmamalıyız. Kavmiyetçiliğin, ırkçılığın karşısında olmalıyız. Sınır güvenliği bahanesi ile botları delip insanları ölüme terk eden Yunanistan’ı haklı göremeyiz. Bugün dünyada sermaye ve kapitalistler, parası olanlar istediği gibi dolaşıyor ama yoksullar, işçiler, emekçiler dolaşamıyor. Ben bir sosyalist olarak sınırların kaldırılmasını, bütün insanlar için sınırsız dolaşım özgürlüğünü savunuyorum.
Batıdan gelenlere mültecilik hakkı verilmesi ama Doğudan gelenlere mülteci olabilme hakkı verilmemesi, oryantalizmdir, batıcılıktır. 1950’li yıllarda koyulan bu kuralın mutlaka değiştirilmesi, tüm göçmenlere mültecilik için başvuru yapma hakkı verilmesi gerekir.
Siyasette pat durumu var, göçmenler konusunda çabalarımıza devam etmeliyiz. Muhalif siyasi partilerle de ilişkileri geliştirmek, bu meseleyi onlara sürekli anlatmak lazım.
Yıldız Önen:
Göçmenlere dönük düşmanlık 2019 yerel seçimlerinde yükselmeye başladı. Şimdi de oy almak isteyen siyasiler göçmen düşmanlığı yapıyorlar. Sivil toplum olarak sesimizi daha fazla yükseltmeliyiz. Göçmenlerle birlikte yaptığımız olumlu işlerimizi paylaşalım. Sosyal medyadaki ırkçılığın havasına kapılmayalım. Birlikte yaşamak isteyen insanların sesini yükseltelim.
Göçmen düşmanlığının önemli bir sebebi de yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz. Bu krizin sorumluları işverenler, patronlar, kapitalistler kendi sorumluluklarını gizlemek için bizde ve bütün dünyada suçu göçmenlere atmaya çalışıyorlar. Özellikle işsizliğin sorumlusu olarak göçmenleri hedefe koyuyorlar. Bu büyük bir yalan. Göçmenler zaten sayısal olarak toplumun küçük bir kesimi ve en ağır işleri, başkalarının yapmak istemedikleri işleri yapıyorlar. Göçmenler ekonomik krizin de işsizliğin de sorumlusu değil, mağdurlarıdır.
Biz Hepimiz Göçmeniz Platformu olarak sürekli bu konuda yayınlar yapıyoruz, basın açıklamaları düzenliyoruz. Doğru Bilinen Yanlışlar konusunda videolar hazırladık, yayınladık. Sesimizi daha fazla çıkarmalıyız, ırkçılıkla, göçmen düşmanlığı ile sürekli mücadele etmeliyiz.
Siyasetçilere çağrıda bulunuyorum, göçmenlere mülteciliğe başvuru hakkı verilmesi vaadini seçimlerde dile getirsinler. Geçici koruma statüsü ile bir on yıl daha gidemeyiz. İnsanların geleceklerini planlayabilmeleri için mutlaka mülteci statüsünü alabilmeleri gerekir.
Taha El Gazi:
Türkiye’de anti Arap bir bakış açısı var, bu mülteci düşmanlığına evriliyor. Suriyeliler şeriatı getirecekler diye bir anlayış var. Suriyelilerin hepsi Ak Partili olarak lanse ediliyor. Bütün bu düşünceler gerçek değil. Mülteciler bir partiye bağlı değiller, şeriatçı değiller.
Suriye’de savaş devam ediyor. Biz bu savaşın mağdurlarıyız. Hükümet de muhalefet de bizi kullanıyor. Hükümet Avrupa ile olan pazarlıklarda kullanıyor, muhalefet seçimlerde oy almak için kullanıyor.
Pek çok hukuksuzluk yaşıyoruz. Solingen’de yakılarak öldürülen Türkler hatırlanıyor, ama Güzelbahçe’de yakılarak öldürülen 3 Suriyeli hatırlanmıyor, yakan kişi suçunu itiraf etmese olay kapanıp gidecekti.
Mültecilerin sorunu, insanlığın sorunlarıdır, Türkiye’nin sorunudur. Biz iktidar muhalefet ayrımı yapmadan herkese sorunlarımızı anlatmaya devam edeceğiz.
Samir Alabdullah:
Suriye’de siyasi çözüm konusunda henüz bir gelişme yok. Savaş ortamı devam ediyor, bu koşullarda kimse geri dönmek istemez. Muhaliflerin kontrolündeki bölgeler de dönüş için uygun değil. İnsanlar evlerine, yaşadıkları bölgelere dönmek istiyor. Yoksa çevresi sarılmış, Gazze’ye benzeyen bir toprak parçasına kimse dönmez. Esad rejimi baskıcı bir diktatörlüktür, Rusya ve İran’ın kontrolündedir.
Nefret suçuna dönük yasalar işletilmelidir. Seçimler var, ırkçılık giderek artıyor. Nefret suçları konusunda birlikte çalışabiliriz, insan hakları ortak paydamız. Mülteciler olarak siyasi kutuplaşmanın tarafı olmak istemiyoruz.
Sosyal medyadaki kutuplaşma sokakta yok. Pek çok tweeti trol hesaplar, yurt dışı hesaplar atıyor. Her şey çok düzgün demek istemiyorum, ama sorunları kaşıyanlar var, bunlara karşı dikkatli olmalıyız. Birlikte el ele çalışmamız çok önemli.
Toplantı salondan soru ve cevaplarla devam etti.