İrlanda’da kadınların kürtaj hakkının oylandığı “Repeal” (yürürlükten kaldırma) referandumunun üzerinden neredeyse bir ay geçmiş olmasına rağmen sular hâlâ durulmuş değil.
Referandumda kürtaj yasağının “yürürlükten kaldırılması”na halkın %66.4’ü “Evet” demişti.
Bu sonucu nasıl yorumlamalıyız ve bundan sonra ne yapmalıyız?
Sosyalist haber sitesi Rebel’dan Becca Bor, önde gelen aktivistlerden Sinead Kennedy (Evet İçin Birlikteyiz oluşumunun lider üyelerinden), Adrienne Wallace (Kârdan Önce İnsan koalisyonu), ve Fiona Ferguson (Tercih Hakkı Zamanı gösterisinin örgütçülerinden) ile bir araya gelerek sonuçlarla ilgili düşündüklerini ve şimdi ne yapılması gerektiğini konuştu.
“Evet”in muazzam zaferinin ardından neler hissettiğinizi anlatır mısınız?
Sinead Kennedy: İlk olarak aşırı bir mutluluk hissi hakimdi. Bu zaferin boyutuna önce kimse inanamamıştı. Seçimden önceki son haftalarda kazanacağımızı düşünmeye başlamıştık ama kimse bu kadar dramatik bir zafer olacağını tahmin etmemişti. Herkes akıl almaz derecede duygusallaştı ve bazı medya yorumcuları bunun uygun bir tepki olmadığını söyledi. Ama bence bu, tepkinin neyle ilgili olduğunu anlamamak demek. Kimse kürtajı kutlamıyordu; yaptığımız, İrlanda’nın kadınlar için ne kadar zor bir yer olduğunu hatırlamak ve gerçekleşen muazzam bir olayı kutlamaktı. Yaşanan, bir dizi değişimin ardından sonuca ulaşılmış olmasıydı. İnsanlar “Hayatımda ilk defa özgür olduğumu hissediyorum” gibi şeyler söylüyordu. Bence bu yüzden pek çok insan çok duygusal ama aynı zamanda da çok mutluydu. Biz Dublin kalesinde beklerken insanlar “tarih yazdık” ve “sırada Kuzey var” diye bağırıyordu.
Fiona Ferguson: Sandık çıkış anketleri açıklandığında Belfast’ta bir açık hava konserindeydim. Yaklaşık % 70 Evet… Arkama dönüp baktığımda “Repeal” nedeniyle sevinçle zıplayan insanlar gördüm. Onlarca insan “Evet”i açıkça destekliyor, ağlıyor ve slogan atıyordu. Sınırın bu tarafında, yaşanan zaferin, Güney’deki yorulmak bilmeyen aktivistler ve burada bizim kendi mücadelemiz için olan önemini anında anladık. O zamandan beri Kuzey’deki ivme devam etmekte. Bir kısmımızın iki gün sonrası için çağrıda bulunduğu gösteriye yüzlerce insan katıldı. Önemli bir olay da, Drogheda, Donegal ve Dublin’den Evet İçin Birlikteyiz (Together for Yes) aktivistlerinin bize katılması ve dayanışma için geri döneceklerine dair verdikleri sözleri tutmuş olması. Bu aktivistler sadece birkaç hafta sonra, bu kez yüzlerce katılımla, Tercih Hakkı İçin Birlik (Alliance For Choice) oluşumunu desteklemek için geldiler ve bazıları Derry’deki bir protestoya katıldılar. “Repeal” zaferinden sonra Kuzey’deki aktivistler hareketimizin yeniden canlandığını hissettiler ve Evet İçin Birlikteyiz aktivistlerinin gösterdiği dayanışma bu duyguyu artırdı.
Adrienne Wallace: Geçen sene Derry’de katıldığım Solcu Düşün konferansını hatırlıyorum. Eamonn McCann, Rus Devrimi sırasında birinin söylediği sözlere atıfta bulunmuştu. Kimin söylediğini değil ama neyle ilgili olduğunu hatırlıyorum. Söz, devrimden sonra her şeyin ne kadar farklı göründüğüyle ilgiliydi. Sözlerin sahibi, bulunduğu yerlerin yapısal olarak aynı olmasına rağmen farklı göründüğünü dile getirmişti. Eamonn bu sözlerin Dublinli bir işçinin başarılı bir grevin ardından yaptığı tarifle benzerliğine dikkat çekmişti. İşçinin grevden kısa bir süre sonra Liffey Nehri’nden geçerken şehrin ne kadar farklı göründüğünü söylediğini belirtmişti. Bu sözleri pazar günkü referandum sonuçlarına kadar tam olarak anlayamamıştım. O gün ise, yatağıma oturup dışarı baktığımda binaların çatıları, şehrin caddeleri bir başka görünüyordu; hepsinin verdiği his bir başkalaşmıştı. Sonra anladım ki her şeyin görünüşü, her şeyin hissi farklıydı çünkü bir şeyler değişmişti; bu sadece 8’inci maddenin yürürlükten kalkmış olması (Repeal of the 8th) değil, benim dünyayla etkileşimimdeki bir değişimdi. Benim emeğim, çevremdeki aktivistlerin yoğun çalışması ve kolektif gücümüz ülkeyi resmen değiştirmişti. Genelde emeğimiz üzerinde kontrolümüz hiç yoktur. 8, 10, 12 saat işe gideriz. Nerede oturacağımız, ne yapacağımız, ne zaman yemek yiyeceğimiz bize söylenir – bu kurallar bize karşı kullanılır. Cuma gününün bir an önce gelip acımızı sonlandırmasını sabırsızlıkla bekleriz. Fakat burada, kampanya sırasındaki emeğimiz çok, çok büyük bir değişim yaratmıştı. Kontrolü patronlarda değil de bizde olan emeğin devrimleri ateşleme, gasbedilmiş hakların geri kazanılmasını sağlama ve eşitsizliği alt etme potansiyeli vardır. Marx emeğimize yabancılaştığımızdan ve bunun doğurduğu etkilerden söz eder. Sanırım sonunda bu etki alt edilince yaşanabilecek hissi deneyimledim ve her ne kadar kısa süreli de olsa, bu durum, daha iyi bir dünyada yaşanan bir hayatın nasıl olabileceğini bir an için görmemi sağladı. Yani evet, bu zafer nedeniyle oldukça iyi hissediyorum!
“Tercih” kampanyasında çalıştığınız yıllara şöyle bir dönüp baktığınızda, öne çıkan bir şeyler var mı? Çıkardığınız dersler oldu mu?
Fiona Ferguson: “Repeal” kampanyasında gözüme çarpan, sıradan insanların ve aktivistlerin hareketinin politikacılardan çok daha ileri olduğu. Bernadette McAliskey’in (Tercih Hakkı İçin Yürüyüş 2017 (March for Choice 2017) sahnesinden Mary Lou McDonald’u göreve çağırdığını ve coşkulu bir alkış aldığını hatırlıyorum. Bu olay beni çok etkilemişti. Ve tabii ki artık böyle bir baskının ne kadar etkili olabileceğini biliyoruz. Pek çok politikacı, örneğin Varadkar ve Martin, hareketin baskısı ve değişim isteyen daha geniş İrlanda halkı yüzünden “Evet”i desteklemek zorunda kalmıştı. Tek başlarına bu desteği verdikleri için gerekenden fazla puan topladılar, ama beni asıl ilgilendiren kürtaj meselesinde politikacıları ilerici bir pozisyona çeken aktivistlerin yeterince fark edilmemesi. Başka ülkelerde İrlanda halkının bilhassa muhafazakâr olduğuna dair bir görüş mevcut. Umarım “Repeal” bu görüşü değiştirmiştir.
Sinead Kennedy: 1983’ten sonra pek çok aktivist için zor bir dönem başladı; 8’inci maddenin yürürlükte kalmasının dışında boşanmayı yasallaştırma çabası yenilgiye uğramıştı ve aşırı sağ, kürtaj hakları konusunda bilgi edinmeye engel olmak için çalışmalara başlamıştı. Öğrencileri mahkemelere götürerek terörize etmeye başlamışlardı. Kapkara bir dönem olan 1980’lerde aktivist olmak çok zordu. Aktivistler çoğu, zamanlarını halkın kürtaj bilgisine erişimini sağlamakla uğraşarak geçiriyordu. Bence bilgiye erişime yönelik mücadele çok önemli; eskiden bunun ne kadar zor olduğunu bazen unutuyoruz. Şu anda ihtiyacınız olabilecek her şey gerçekten de telefonunuzda mevcut; birkaç tuşa basıyorsunuz, oluyor. Ama o zamanlar böyle değildi. İnsanların telefonu yoktu, internet yoktu, bu nedenle bilgiye erişim çok zordu. Bu yüzden bu kara dönemlerde pek çok kadının ve aktivistin tek mücadelesi kadınların bilgiye erişimini sağlamak ve onlara Britanya’ya yolculuklarında finansal veya duygusal olarak destek vermekti. Bu emeği hatırlamak önemli.
Her şeyi değiştiren bir başka şey de X davası.* Bu vakadan çıkarılması gereken bazı dersler var, çünkü bunun sayesinde kürtajın soyut bir ahlaki, yasal, tıbbi bir sorun olduğu algısından uzaklaşarak insanların ilk defa 8’inci maddenin sonuçlarıyla yüz yüze kaldığı düşüncesine yaklaştık. Burada canlı, yaşayan, 14 yaşında tecavüz mağduru bir kadın var ve bu kadın yolculuk etmesini engellemeye çalışan mahkemelerde sürünüyor. İnsanlar dokuz yıl önce 3’te 2 çoğunlukla 8’inci madde için “evet” oyu kullanmıştı, ama bu hikaye patladığında binlercesi kendiliğinden sokaklara dökülerek İrlanda’nın uzun zamandır gördüğü en geniş katılımlı gösteriyi gerçekleştirmişti. Buradaki ders, insanların somut vakalarla karşı karşıya kaldıklarında, kadınları her zaman bütün güçleriyle desteklemiş olduklarıdır. Tam da bu nedenle kampanya sürecinde hikayelerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. 1992’den sonraki değişim az da olsa, 2012 yılında, Savita Halappanavar öldüğünde binlerce insan kendiliğinden sokağa çıkarak eylem yapmıştı. Ve bu vaka, 1992, 1997 ve 2012’de cini şişeye geri sokmayı başaran hükümetin bu sefer aynısını yapamadığı bu tarihi anla buluştu. Hükümet, Hamilelik Döneminde Çocuğun Korunması yasası ile bunu başarabileceğini düşündü ama bu plan işlemedi, çünkü bu çok kısıtlayıcı bir yasaydı. Ve insanlar örgütlenmeye, kampanyalar yapmaya, protestolar gerçekleştirmeye ve büyümeye devam ettikçe hareket de büyüdü ve güçlendi. Hükümet, halk meclisi (citizens assembly) aracılığıyla hareketi yavaşlatmaya çalıştı; hareket içindeki bizler halk meclisine karşı oldukça eleştirel yaklaşıyorduk. Ama geriye dönüp bakıldığında bence bu önemli bir olaydı, çünkü bu mecliste insanlar gerçeklerle, tarafsız fikirlerle ve kadınların hikayeleriyle karşılaşmışlardı ve meclistekiler bu konuyu devlet yetkililerinin istediğinden çok daha ileriye götürmüşlerdi. Ve bundan sonrası bir domino etkisiydi. Parlamento (Oireachtas) komitesi raporluyor, 12 haftayı alıyoruz, ve sonra geri kalan tek şey referandum gününü beklemek oluyor. Ama en önemli nokta kampanyanın olağanüstü oluşuydu, gerçekten de öyleydi.
Adrienne Wallace: Ezici zafer sayesinde, İrlanda’nın sandığımızdan çok daha ilerici olduğu sonucuna varabileceğimizi düşünüyorum. Çok uzun yıllar kilise ve devlet yönetti, ama bu kurumlar geri itilince insanlar çok daha aydınlık, daha ilerici yollarda ilerlemeyi başardılar; kürtaj, su hakkı ya da eşcinsel evliliği konularında olduğu gibi. Ayrıca bu süreçte radikal solun aşırı büyümesinin bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Sırada ne varsa, bunun bir parçası olmak heyecan verici.
Size göre sıradaki en önemli adımlar neler?
Adrienne Wallace: Bence şu anda kürtaj hakkı ve eşcinseller için evlilik eşitliği mücadelesini Kuzey’e taşımamız çok büyük öneme sahip. Donegal’deki komşusunun erişebildiği sağlık hizmetlerinin Derry’de bir kadına yasak olması saçmalık. Bu ülkede iki tane çürük devlet var, ama yangın başladı ve eşitlik mücadelesinde kadınlar ile erkekler birleşiyorlar – bu süreçte yeşil ve turuncunun (ç.n. Katolikler ve Protestanlar) mezhepçi politikasını eziyorlar. Bence Güney’de kilise ve devleti birbirinden ayırmaya, Katolik kilisesini okullardan ve hastanelerden çıkarmaya odaklanmalıyız. Ayrıca ücretsiz çocuk bakımına ve çocuklarımızı yoksulluk tehdidi olmadan büyütme özgürlüğüne ihtiyacımız var. Şu anda yeni bir İrlanda yaratılıyor ve bu İrlanda ışıl ışıl görünüyor.
Sinead Kennedy: Bence şu anda masada çok fazla konu var. Sadece üç hafta oldu ama bu sonucun kürtaj dışında daha uzun vadeli etkilerinin olacağına inanıyorum. Böyle olduğunu “sırada Kuzey var” sloganıyla anında gördük. Kilise ve devletin ayrılığıyla ve Katolik kilisesinin okul ve hastanelerdeki etkisinin sıfırlanmasıyla ilgili bazı sorular var. Bence olay sadece kampanyanın tarihi değiştirmiş olması değil, ki değiştirdi, ama aynı zamanda insanları da değiştirmiş olması. Çünkü insanlar zaferin kendilerine ait olduğunu hissettiler. Bu sadece Dáil’de (İrlanda parlamentosu) yaşanan bir şey değildi, çok daha büyük bir şeyler oluyordu. Bence bunun sonuçlarının ne olacağını söylemek için henüz çok erken, ama insanlar başka değişimleri kabul etmedikleri bir seviyede bu zaferi sahiplendiler. Radikal değişimler kitlesel hareketlerin eylemleri sayesinde görülür - Repeal’da da böyle oldu – ve bunların o anda göremediğimiz önemli sonuçları olur. Bence bu önemli bir olasılık anıdır. Ve bence şu andaki zorlu iş bu olasılığı nasıl ele alacağımız, bunun etrafından nasıl örgütleneceğimiz, bu enerjinin muhafazakâr bir politik gündemde yok olmaması için nasıl bir mücadele yürüteceğimizdir; ayrıca Kuzey’de de mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğidir.
Fiona Ferguson: Sırada Kuzey var. Şu anda gerici yasası nedeniyle Kuzey’in üstünde parlak bir spot ışığının olduğu çok açık ve sıradaki adımımız “Repeal”in ivmesi kaybolmadan bizim yürüttüğümüz koordineli bir kampanyaya dönüştürülmesini sağlamak. Stormont’ta mecliste konu tartışılmayınca dikkatler Westminster’a, Birleşik Krallık’ta insan haklarından sorumlu olan yere kaydı; Anayasa Mahkemesi yargıçlarının çoğu, Kuzey’deki kürtaj yasası nedeniyle bu hakların ihlal edildiği doğrultusunda karar verdi. Fakat Theresa May ve dışişleri bakanı, kürtaj meselesinin Stormont’a devredilmiş olduğunda ve bu nedenle Stormont’u beklememiz gerektiğinde ısrarcı. Eğer kürtajı gündemde tutmayı başarmak ve politikacıların kafalarını kuma gömmelerini engellemek istiyorsak, “Repeal” gibi bir harekete ihtiyacımız var. Stormont yarın canlanıp harekete geçecek olsa hemen kürtaj hakkını verir gibi bir hayale kapılmamalıyız. Yüksek sesli, sürekli bir kampanyaya ihtiyacımız var. Ve eğer Stormont rafa kaldırılacak olsa, ki bu giderek daha fazla mümkün gibi görünüyor, sesimizin ta Westminster’dan duyulacak kadar yüksek çıktığı bir harekete ihtiyacımız olacaktır.
(Marksist.org için Türkçe’ye Özge Karakale çevirdi)
* X Davası: 1992’de İrlanda’da kadınların kürtaj için yurt dışına çıkışının yasallaştığı dava. Daha fazla bilgi için: http://www.platform24.org/yazarlar/3079/irlanda-da-kurtaj-referandumu