Syriza'nın kemer sıkma politikaları muhafazakârlara kapı araladı.
Muhafazakâr Başbakan Kiriakos Miçotakis, "siyasi deprem" olarak nitelendirdiği Yunanistan genel seçimlerini, oyların yaklaşık yüzde 40.8'ini alarak kazandı. Alexis Çipras’ın bir zamanlar radikal olan Syriza partisi ise yüzde 20.1 ile onun gerisinde kaldı.
Bu sonuç, köklü bir değişimi, var olan sistemin içinde ve parlamento yöntemleriyle sağlamaya çalışmanın temelinde yatan sorunları ortaya sermektedir. Sosyalist İşçi Partisi'nin Yunanistan'daki kardeş örgütü SEK'ten Petros Constantinou, Socialist Worker'a verdiği demeçte, Miçotakis liderliğindeki muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi'nin (YDP) kazandığı seçimleri yorumlarken, "Bunun Yeni Demokrasi'ye geçişle ilgisi yoktur" dedi; "Oyları açısından değerlendirirsek, bir öncekine nazaran yüzde 1 daha fazla almış oldular. Yaşadıkları kriz bu seçimle de sona eremeyecek – istikrarlı bir hükümet kuramayacaklar, çünkü söyledikleri yalanlar hızla açığa çıkıyor."
Petros, bu seçime özgü tek farkın "Syriza'nın çöküşü" olduğunu ekliyor; "Neredeyse yüzde 12 civarında, yani yaklaşık 600,000 oy kaybetti."
"Syriza alenen sağa kaydı çünkü merkezdeki oyları da istiyordu. Böylece kendi içindeki sol seslere saldırarak kendini yeniden biçimlendirmeye girişti ki bu da fiilen tabanını susturmak anlamına gelir."
Miçotakis’in Yeni Demokrasi Partisi (YDP) [300 sandalyelik] mecliste 146 sandalye kazandı, ancak meclis çoğunluğunu sağlayabilmesi için 151 sandalye gerekiyordu. Dolayısıyla şimdi bir koalisyon hükümeti kurmak yerine çoğunluğu elde edebilmenin peşinde ve 25 Haziran'da yeniden bir seçim yapılması çağrısında bulunuyor.
Yunan parlamentosu, bu şekilde tekrar bir seçime gidildiğinde birinci sıradaki partiye fazladan 50 sandalye daha kazanma şansı tanır. Dolayısıyla eski bankacı Miçotakis’in parlamentoda elde etmek istediği güce erişmesi için aynı oy oranını tekrar kazanması yeterli olacak.
YDP 2019'da iktidara geldiğinden bu yana halkına tek bir şey bile sunabilmiş değildi ki bu gerçek, 2023’ün Şubat ayında yaşanan ve özelleştirmenin neden olduğu bir tren kazasında 57 kişinin hayatını kaybetmesiyle yeni bir boyuta taşındı.
YDP’nin bütçe kesintileri, personelin azaltılmasıyla sonuçlandı, güvenlik uyarıları göz ardı edildi ve demiryolu ulaşımı çok daha da tehlikeli bir hal aldı. Bunun üzerine bir de YDP’nin şirketlere sunduğu vergi kesintileri eklendi, toplumun değil büyük işletmelerin ihtiyaçlarına öncelik verildi ve hükümetin bu politikalarına tepki gösteren öfkeli bir kitle hareketi oluştu.
Çipras, Syrizia'nın seçimde elde ettiği sonucun "son derece kötü" olduğunu söylüyordu. Geçmişte gücünü genel grevler, işgaller ve öğrenci mücadelelerinden almış olan Çipras, 2015 seçimlerini radikal sol vaatleri sayesinde kazanmıştı. Ancak göreve gelir gelmez finans dünyasının taleplerine boyun eğmeye başladı. Bankacıların şart koştuğu kurtarma paketlerini kabul etti ve beş yıl süren yıkıcı kemer sıkma politikalarının bedelini halkına ödetti.
Petros, "Seçimlerden bir ay önce yaşanan tren kazası nedeniyle YDP'yi hedef alan kitlesel bir öfke patlaması gerçekleşti” diyor; “Yunanistan nüfusunun yüzde 30'u gösterilere katıldı ve bu da 8 Mart'taki genel greve uzanan yolu açtı. Ne var ki Syriza bu mücadeleyi büyütmek yerine durdurmaya çalışıyordu.”
"Demiryolunun yeniden kamulaştırılması talep ediliyordu ki buna da karşı çıktı. Sokağa çıkan bu insanların öfkesi dinmiş değildir ama maalesef sandıkta bu partilerin karşısında yer alabilecek güçlü bir alternatif de mevcut değil. Ve bu gerçek pek çok kişinin oy kullanmamasına sebep oldu."
Sağa karşı kitlesel mücadele
Sol partiler içinde yer alan PASOK Partisi de oyların yüzde 11,46'sını alarak bir önceki seçimde yüzde 8,10 olan oranını artırmayı başardı. Partinin lideri Nikos Androulakis'in YDP ile bir koalisyona girmesi beklenmiyor, çünkü o da nihayetinde lider sol parti konumunu Syriza'dan almak isteyecektir.
Syriza patronlara teslim oldu, meclisi muhafazakârlara bıraktı.
Alexis Çipras’ın Syriza'daki geleceğinin de sorgulanacağı ortadadır.
Yunanistan'daki kardeş örgütümüz SEK (Sosyalist İşçi Partisi) yeni hükümete karşı kitlesel mücadele çağrısında bulundu.
SEK’in açıklamasında şöyle deniyor; "Haziran ayında hastanelerde, belediyelerde, su hizmetleri ve demiryollarında grevler düzenlenmelidir. İkinci bir seçim yapılacaksa, bu döneme işçi hareketiyle girelim, sokaklarda olalım ve ölüm saçan özelleştirmeleri nasıl durduracağımızı gösterelim."
Çeviri: Tuna Emren