Muhafazakarların başbakanı Liz Truss sadece 1,5 ay dayanabildi.
Bir Muhafazakar daha nalları dikti, bir zamanlar düzen bağı ve seçim kurnazlıklarıyla meşhur olan bir partinin kalbine bir kazık daha saplandı. Liz Truss, bankacılar ve finansörlerden güven oyu alamayınca Muhafazakar milletvekillerinin desteğini yitirdi ve [20 Ekim] Perşembe günü istifa etti.
Çarşamba gecesi Muhafazakar milletvekillerinin, dediğim dedik bir üslupla dayattıkları kaya gazı çıkarma planlarına destek oyu versinler diye “çalışma arkadaşlarına” zorbalık ve tacizlere varacak şekilde baskı uyguladıkları o kaotik sahneler, mecliste yaşanmakta olan kargaşanın boyutlarını açığa serdi.
6 Eylül'de göreve başlayan Truss, İngiltere tarihinin en kısa sürede istifa eden başbakanı oldu. Şimdi bu yozlaşmış güruhtan kurtulabilmemiz için bir genel seçime ihtiyaç var. Tabii Muhafazakarlar da tek bir oylamada bozguna uğrayacaklarının farkında. Ana muhalefet olarak kalabilme şanslarını bile yitirebilirler, zira İskoçya Ulusal Partisi'nin milletvekili sayısını dahi [56] aşabilecek durumda değiller.
Dolayısıyla şimdi bir kez daha, başbakanı kendileri seçmek gibi tümüyle antidemokratik bir sürece yöneliyorlar. Nitekim, Truss son fiili eyleminde 1922 Komitesinin başkanı Graham Brady ile, “Önümüzdeki hafta içinde tamamlanacak bir liderlik seçimi gerçekleştirileceği” konusunda mutabık kalmıştı – (Komite, Muhafazakar Parti içindeki en önemli organlardan biri sayılıyor).
Daha önce de (2016) Theresa May, Muhafazakarların kendi içlerinde gerçekleşen bir seçimle David Cameron'un yerine gelmiş, Boris Johnson da May'in yerini aynı şekilde almıştı. Truss da Johnson’ın yerini alırken bu karar yine Muhafazakar Parti üyelerine bırakıldı. Bu kez bir genel seçim yapılmalı, ancak bu seçimi kazanıma çevirmek için de kitlesel bir basınç uygulamamız gerekiyor.
Şu sıralar tüm sendikal örgütlenmelerin, sol siyasetin ve kampanyacıların aklında aynı önemli soru var: Çürüğe çıkmış bu ‘hiç kimseler’ hükümetinin böyle devam etmesine izin mi verilecek? Bu sermaye yardakçıları ve dolandırıcılar koltuklarında oturmaya devam mı edecek?
İşçi sınıfına yönelik saldırılara, giderek daha fazla yoksullaşmaya, yetersiz beslenmeye, hastalıklara ve erken ölümlere haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca katlanmaya mı çalışacağız? Sonuçta bir sonraki genel seçimin Ocak 2025'ten önce gerçekleştirilmesi beklenmiyor.
Bunun anlamı, tiksinti verici ırkçılıklarına, sınır dışı etmelere, göçmenlere yönelik saldırılara, mültecilerin ve Müslümanların günah keçisi ilan edilmesine en az iki yıl daha dayanmak demektir. İklim kaosu ataletinin başımıza açacağı işleri de hesaba katarsak, bundan çok daha fazla zaman kaybetmiş olacağız.
Muhafazakarlar, tam da Truss'un gittiği gün, parlamentoya yeni bir sendika karşıtı yasa sunmaya hazırlanıyorlardı. Sendikalar bunun da yanlarına kâr kalmasına izin verecek mi?
Üstelik Truss dibi boylarken Muhafazakarların bir maskesi daha düştü: Meğerse Şansölye Jeremy Hunt, “acı verici bir zorunluluk” olarak tabir ettiği, ancak ziyadesiyle kendilerine özgü tipik bir yaklaşım olan bir kemer sıkma ve kesinti programı hazırlamış.
Önlemleri arasında, doğal gaz ve elektrik faturalarını iki yıl boyunca sabitleme taahhüdünün geri çekilmesi de var. Yerine de – önümüzdeki birkaç ay içinde başlayacak şekilde– milyonlarca insanın sırtına yüklenecek muazzam ölçekli zamlara geri dönülmesini öneren bir "değerlendirme" planı sunuldu.
Bu, aynı tas aynı hamam devam edebileceğimiz bir süreç değildir.
Sendika liderleri hemen bu hafta sonuna veya en geç önümüzdeki haftaya kitlesel miting çağrıları yapmalı, protestolar büyüyerek devam etmeli. Mücadeleyi başlatmış olan her bir sendika tüm üyelerine süresiz grev çağrısında bulunmalı, henüz başlamamış olanlarsa hemen greve gitmeli ve bu grevler, sendika karşıtı yasalarla örülmeye hazırlanan tüm o duvarlar yıkılana dek durmamalıdır.
İngiltere müesses nizamının tepesinde bundan daha garip bir siyasi kriz yaşanamazdı. Muhafazakarların – daha önce de yaptıkları gibi– bu fırtınayı da atlatmalarına müsaade edilemez.
Charlie Kimber
Socialist Worker’dan çeviren: Tuna Emren