Küresel İklim İstihdamı Konferansı: “İklim krizi, sınıf mücadelesidir”

21.09.2022 - 16:05
Haberi paylaş

17-18 Eylül tarihlerinde düzenlenen ve dünyanın her yerinden iklim aktivistleri, kampanyacılar, sendikacılar ve araştırmacıları bir araya getiren Küresel İklim İstihdamı Konferansı’nda (Global Climate Jobs Conference) iklim krizi mücadelesinin bir sınıf mücadelesi olduğu vurgulandı, birleşik mücadelenin önemine değinildi.

 

Z Yayınları’ndan Türkçeye çevrilen “Söndür Ateşi” (Fight the Fire) kitabının yazarı, ABD’li Marksist yazar ve iklim aktivisti Jonathan Neale’in kurucusu olduğu Küresel İklim İstihdamı Kampanyası’nın ilk uluslararası konferansı geçtiğimiz hafta sonu tamamlandı.

Konferansta “Enough is Enough” (Artık Yeter) hareketinden çeşitli ülkelerdeki sendikaların sözcülerine, Yokoluş İsyanı (XR) temsilcilerinden direnişteki fosil yakıt işçilerine, “Halkın Yeşil Yeni Düzeni” kitabının yazarı Max Ajl’den Pakistan Haqooq-e-Khalq Partisi'nin kurucusu Ammar Ali Jan’a, Fridays For Future ve “Just Stop Oil” (Petrolü Durdurun) hareketlerinden aktivistlere kadar, iklim adaletinin sağlanması konusunda birbirinden değerli çalışmalara ve kampanyalara imza atan 30’dan fazla konuşmacı yer aldı.

Konferansın Stratejik Oryantasyon başlıklı açılış oturumunda Leonor Canadas, Jeremy Brecher ve Andreas Ytterstad geleceğimizi tehdit eden iklim kaosunun karşısında, bunun üstesinden gelebilecek çok büyük bir harekete ihtiyaç duyulduğunu vurgularken böyle güçlü bir hareketin yaratılabilmesi için iklim işleri gibi büyük ölçekli ve küresel bir kampanyaya ihtiyaç duyulduğuna değindiler. XR Bilim İnsanları grubundan Oslo Metropolitan Üniversitesi profesörü Andreas Ytterstad bu krizin tek başına ele alınamayacağını, diğer krizlerle iç içe geçmiş olduğunu, tüm bu krizlerin birbirini besleyip büyüttüğünü, dolayısıyla böyle bir tablo karşısında tüm mücadelelerimizin birleşip büyümesi gerektiği gerçeğini öne çıkaran konuşmasında, iklim istihdamı kampanyalarının tüm bu mücadeleleri bir araya getirebileceğine değindi.

İlk günün oturumları, ilginin yoğun olduğu dört toplantıyla devam etti; İklim İstihdamı Kampanyaları Oluşturma, Gıda, Tarım ve İklim, Ekofeminizm, İklim Politikaları, Irkçılık ve Göçmenler.

İklim İstihdamı Kampanyaları Oluşturma başlıklı toplantıda çeşitli ülkelerden aktivist ve kampanyacılar, birbirinden farklı siyasi iklimlerde, farklı ülkelerde iklim kampanyaları oluşturma deneyimlerini paylaştı. Paul LeBlanc, Tabitha Spence, Mette Haugen ve Chris Baugh’ın konuşmacı olduğu toplantıda yerel ve ulusal kampanyaların arka planı, odak noktası ve yapısı tartışıldı, deneyimlerden çıkarılabilecek derslere değinildi.

Max Ajl’in de konuşmacı olduğu Gıda, Tarım ve İklim toplantısında ise çiftçilik ve gıda üretimindeki zorluklar tartışılırken, çiftçilerin iklim değişikliğinin hafifletilmesi ve adaptasyonundaki rolü ele alındı, toplumlarımızda gerçekleştiğini görmek istediğimiz geçişe dair son derece bilgilendirici konuşmalar yapıldı.

Ekofeminizm toplantısında ise bu alanda çok değerli çalışmaları bulunan Ines Teles, Joana Bergolat, Stefania Barca ve Faeza Meyer konuştu. Feminist mücadele ile iklim ve çevre mücadelesi arasındaki bağlantıya değinen konuşmacılar, bunun bir sınıf mücadelesi olduğunu vurgulayarak, ekofeminist bakış açısının iklim çöküşünü ve ekososyalist bir topluma geçişi durdurmadaki rolünü gündeme taşıdılar.

Günün son oturumu olarak gerçekleştirilen İklim Politikaları, Irkçılık ve Göçmenler toplantısında konuşan Suda Sim Meriç (Antikapitalist Öğrenciler), Türkiye’de iklim kriziyle mücadele adına kayda değer bir adım atılmadığını dile getirdiği konuşmasında sokaktaki mücadelenin büyütülmesinin önemine değinirken, psikolog Claire Cohen ve belgesel yapımcısı Rehad Desai de iklim krizinin, modern küresel ekonominin tarihi ve yapısı bağlamında yol açtığı eşitsizlikleri hatırlatarak, Küresel Güney'in halkları üzerinde oluşturduğu yıkımdan bahsettiler. Üç konuşmacı da ırkçılığın, iklim afetleri söz konusu olduğunda “kabul edilebilir kurban bölgelerini” haklı çıkarmak adına kullanıldığının altını çizdi ve bu bölgelerden kaçan iklim göçmenlerine yönelik ölümcül düşmanlığın da ırkçı tutumlarla yükseltildiğine değindiler.

İkinci günün toplantılarıysa (18 Eylül) Direnişten Adil Geçişe oturumuyla başladı. Küresel ölçekte, çevre mücadelelerinin deneyimleri ve iklim işleri kampanyalarını nasıl büyütebileceğimizin tartışıldığı ilk oturumda Fridays For Future aktivisti Bianco Castro, İngiltere’den sendikacı Clara Paullard ve Hindistan’dan Yeni Sendika Girişimi Kurucu Genel Sekreteri Ashim Roy konuştu.

Ardından Emisyonları Nasıl Azaltacağız? başlıklı toplantıda konuşan İklim Değişikliğine Karşı Kampanya Yöneticisi (CCC) Suzanne Jeffery, Filipinler’den sendikacı Benjamin Alvero, Massachusetts Amherst Üniversitesi Yenilenebilir Enerji Araştırmaları uzmanı Shouvik Chakraborty ve ABD’den Enerji ve Çevre Politikaları Uzmanı Dr. Patricia De Marco, “Küresel ısınma, küresel kirlilik ve dünyadaki yaşamı destekleyen ekosistemlerin kaybındaki krizlerden sorumlu karbon emisyonlarını nasıl azaltabiliriz?” sorusuna odaklı sunumlar yaptı.  İklim krizini ele almak için bilimsel çözümlere başvurulması gerektiği, ancak aynı zamanda siyasi sorunları da keskin bir şekilde ortaya koyduğu için bunları göz ardı edemeyeceğimiz gerçeğini dile getiren konuşmacılar, odağımızın ‘iklim adaleti’ olması gerektiğini hatırlattı.

Günün bir diğer ilgi çekici toplantısı ise Fosil Yakıt İşçileri ve İklim İşleri oldu. “Just Stop Oil” hareketinin sözcülerinden emekli fosil yakıt işçisi Neil Rothnie’nin de konuşmacı olduğu oturumda, işçileri ve sendikaları adil bir geçiş için nasıl bir araya getirebileceğimiz sorusuna yanıt aranırken bir kez daha bunun bir sınıf mücadelesi olduğu ve birleşik mücadeleyle karşılık verilmesi gerektiği vurgulandı.

Konferansın kapanış oturumunda Sonraki Adımlar başlığı altında konuşan Jonathan Neale, Tuna Emren ve Ammar Ali Jan ise bu büyük kampanyanın ileride atacağı adımlardan bahsederken, iklim krizinin ‘iklim adaleti’ bağlamında ele alınması gereken bir sorun olduğu ve bu varoluşsal krizi yaratan kapitalizmin kendi yarattığı krizlere çözüm bulmak şöyle dursun, bilakis onlardan kâr etmeye odaklı ilerlediğini anlatan konuşmalar yaptılar. DSİP’ten Tuna Emren konuşmasında “umudun yeniden tazelendiğini, dünyanın her yerinden yükselmekte olan isyan dalgasının giderek büyüdüğünü” ve tüm bu isyanlar, grevler, mücadelelerin yalnızca otoriter liderler ya da hayat pahalılığı odağında kalmayıp diğer mücadeleleri de içine alarak kitleselleştiğini belirtirken, atılması gereken adımların daha fazla ertelenemeyeceğini, hemen şimdi harekete geçmemiz gerektiğini söyledi.

İki gün süren konferansın son konuşmacısı olarak konuşan Jonathan Neale, “Bu, sonun başlangıcıdır” diyordu; “Bu, dönüşümün başlayacağı andır.”

“Pakistan’da 30 ila 50 milyon kişi [sel felaketi nedeniyle] göçe zorlandı. Bu insanlar evsiz kaldı, geçim kaynaklarını yitirdiler.”

“Bu seviyedeki kayıplar, var olan tüm gücümüzün bir araya getirilmesini gerektirir.”

“Bugün burada bulunan her birimiz bu konuda çok önemli işler üstlendi, her birimiz kendi etki alanında çalıştı. Artık küresel ölçekte düşünmeli, iklim işleri ağlarını örmeye başlamalıyız.”

Küresel İklim İşleri konferansı oturumlarını çevrimiçi izleyebilirsiniz.

 

Bültene kayıt ol