ABD’nin Suriye’deki bombardımanında İran hedef alındı

26.08.2022 - 14:46
Haberi paylaş

Daha büyük bir savaşı kışkırtan bu bombardıman, Suriye'yi parçalayan emperyalist rekabetin bir kez daha iş başında olduğunun açık bir göstergesidir.

Suriye'deki ABD güçleri, Suriye'ye iki gün boyunca devam edecek olan bombalı saldırılar düzenledi. Bu saldırılarda, hasmı konumundaki İran da hedef alındı.

Başkan Joe Biden’ın onayıyla Salı günü gerçekleştirilen ilk saldırı, ABD ile İran arasındaki göstermelik barış anlaşmasını yeniden canlandırma girişimlerinin ortasında yaşandı. 

Rusya’nın bu bombardımanı takiben yaptığı açıklamalarda, ABD'nin başlıca müttefiklerinden İsrail'in de saldırılara dahil olması kınanıyordu.

ABD'nin başlıca hedefleri Rusya ve Çin gibi görünse de, Ortadoğu'yu da bırakmıyor, oradaki hakimiyetini sürdürebilmek için de yeni bir savaşı daha körüklüyor.

ABD, İslamcı grup IŞİD'le savaşma bahanesiyle 2015'te Suriye'ye yaklaşık 2 bin asker yığmıştı ki bu hamle, o zamanki başkan Barak Obama'nın askeri birlik gönderilmeye son verileceğine dair sözlerine rağmen gerçekleştirildi.

IŞİD'in yenilgisinden sonra bile ABD, ülkenin kuzey doğusundaki askeri birliklerini geri çekmedi, hatta geri çekilmeyeceğini açıkça belirtti. Sebebi de, son derece net bir biçimde açıklanmış olduğu üzere, Suriye'deki iç savaşı kullanıp kendi askeri gücünü bölgeye yaymak isteyen İran'ın bölgedeki varlığına karşılık verme çabasıydı.

ABD Salı günkü bombalı saldırıların İran'la bağlantılı milisleri hedef almış olmasıyla övünüyordu - ve İran da bunun doğru olmadığını iddia etti. 

ABD'den yapılan açıklamada, kendi askeri güçlerini İran’la bağlantılı grupların roket saldırılarından "korumak" istedikleri, bombardımanın bu nedenle başlatıldığı söyleniyordu.

Ertesi gün ABD, İran’ın desteklediği silahlı grupların aynı günün akşamında iki ABD üssüne roket saldırısı düzenlediğini de açıkladı. Buna da en az üç kişinin öldüğü belirtilen bir helikopter saldırısıyla karşılık verdiklerini söylediler.

Diktatör Beşar Esad, 2011 demokratik devrimine karşı askeri bir ayaklanma gerçekleştirip Suriye’yi bir iç savaşa sürükledi. Onun bu karşı devrimi sokaktaki isyanın militarize olup silahlanmasına yol açtı. Böylece bu silahlı gruplar desteklenip birbirlerine karşı kışkırtıldı ki emperyalist güçler buradan yakaladıkları avantajı bölgede kimin hakimiyet kuracağı üzerine girişebilecekleri bir rekabete dönüştürebilsin. 

Suriye şimdi, bir yandan Rusya tarafından desteklenmekte olan rejimin kontrolü altındaki bölgeler, diğer taraftan ABD, İran ve Türkiye gibi rakip güçler tarafından desteklenmekte olan silahlı grupların bulunduğu bölgeler olmak üzere parça parça bölünmüş durumda. Bu ülkelerin her biri Suriye'yi Ortadoğu'da tutundukları sağlam bir zemin haline getirmeye çalışıyor, rakiplerinin de aynı şeyi yapma yönündeki girişimlerine engel olmak istiyorlar.

ABD'nin bu hafta gerçekleştirdiği saldırıların da göstermiş olduğu gibi, bölgedeki istikrarsızlığı daha da tırmandırıp bir kez daha büyük bir çatışmanın yaşanmasına yol açabilecek tehlikeli teşebbüslere tanık olmaya başladık.

Bu ataklar karşısında, Rusya da ABD'nin başlıca müttefiki olan İsrail'i, Suriye'ye düzenlediği bombalı saldırıları nedeniyle kınadı.

Aslında İsrail’in bölgedeki saldırıları yıllardır sürüyor. 

Suriye'de ayrıca İran destekli güçleri de hedef alan yüzlerce hava saldırısı düzenledikleri biliniyordu. Fakat Suriye rejimini desteklemek üzere askeri güçlerini kullanan Rusya, İsrail'in önceki saldırılarına göz yumdu. Çünkü zaten bu saldırıların hepsi İsrail’in Rusya’yı öncesinde bilgilendirmesiyle gerçekleşiyordu ve bu danışıklı dövüşle, birbirlerine karşı doğrudan çatışma içine girme ihtimalini bertaraf etmiş oldular.

Ancak bu hafta işler değişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "İsrail'in Suriye topraklarına yönelik tehdit içeren saldırılarını şiddetle kınadığını" belirtti. Neticede İsrail, Ukrayna'daki savaşta Batı güçlerinin yanında yer aldığını göstermişti.

Altemperyalist ülkeler tarafından girişilen bölgesel rekabetler ya da küresel emperyalist güçler tarafından yönlendirilenler olması fark etmeksizin tüm emperyalist çekişmelerde egemenliğin mümkün olduğunca yayılması hedeflenir ki bu da halkların sefalete sürüklenmesiyle sonuçlanıyor.

Nick Clark

Tuna Emren Socialist Worker'dan çevirdi.

Bültene kayıt ol