Ukrayna işgalinin 100. gününe yaklaşıyoruz. Bir yandan Rusya’nın saldırıları, diğer taraftan NATO'nun bu savaşı tırmandıran politikaları… Her ikisi de korkunç bir yol haritası izliyor. ABD yetkilileri birkaç gün önce yaptıkları açıklamada, 40 milyar dolarlık yardım paketinin içinde Ukrayna'ya gönderilecek uzun menzilli roket sistemlerinin de bulunduğunu söylüyordu.
Bu yeni silah sevkiyatı Himars adı verilen uzun menzilli roketatar sistemlerini ve 80 km menzile sahip hassas güdümlü mühimmatı da içeriyor. ABD başkanı Joe Biden, New York Times gazetesindeki köşe yazısında, "Ukraynalılara gelişmiş füze sistemleri ve mühimmat sağlamaya karar verdim" diyordu; "Bu sayede belirlenen hedefleri hatasız bir doğruluk payıyla vurabilecekler." Üst düzey bir yetkilinin bildirdiği kadarıyla, Ukrayna'dan, Himars füzelerini Rusya topraklarına saldırmak için kullanmayacaklarına dair güvence alındı.
Buna gelişmeye ek olarak, Şansölye Olaf Scholz da Almanya'nın en yeni taktik saldırı füzeleri olan Iris-T hava savunma sistemini Ukrayna'ya gönderebileceğini açıkladı ve beraberinde Rusya’nın topçu birliklerinin yerini tespit edebilen bir radar sistemi de verebileceklerini ekledi.
Ukrayna savunma bakanı Oleksii Reznikov’un birkaç gün önce yaptığı açıklamada, ABD'den gelecek olan, Danimarka üzerinden gerçekleştirilecek bir sevkiyatla teslim alacakları Harpoon gemisavar füzelerini beklediklerini söylüyordu. Ayrıca ABD'nin doğrudan teslim edileceği zırhlı M109 Paladin kundağı motorlu obüsler de sevkiyata hazırlanıyor. Uzun menzilli M109’lar 45 kg ağırlığındaki top mermileriyle 40 kilometrenin üzerindeki mesafeleri bile vurabilen bir bombardıman sistemidir.
Diğer taraftan, Rusya savunma bakanlığı da bu hafta Yars balistik füzelerinin kullanıldığı bir nükleer tatbikat yaptıklarını açıkladı. Rusya'nın iç bölgelerindeki İvanovo'da düzenlenen tatbikatlara füze sistemlerinden sorumlu olacak 1.000 kadar asker katıldı. Yars termonükleer füze sistemlerinin menziliyse 10 bin km kadar. Kamuya açık bilgilere bakılırsa, bu füzelerle gerçekleştirilmiş olan bir önceki askeri tatbikat 19 Şubat’ta yürütülmüş ki bu tarih, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlandığı zamana denk geliyor.
Bütün bunlar olup biterken, Ukrayna birlikleri de Donbas bölgesindeki hedeflerden biri olan Severodonetsk'i tahliye etmeye başladı. Doğu Luhansk valisi, Rusya’nın Severodonetsk'in yüzde 70'ini ele geçirdiğini duyurdu. Yerle bir edilen ve artık büyük ölçüde boşaltılmış olan şehrin savaş öncesindeki nüfusu 100 binin üzerinde seyrediyordu.
The Wall Street Journal gazetesi, "Amerika'nın Avrupalı müttefikleri ile giderek şiddetlenen bir ayrışma yaşamasının sonucunda Batı cephesinde bazı fikir ayrılıkları oluşmaya başladı" diyor ve Fransa ile Almanya'nın başını çektiği bir grup ülkenin, Ukrayna'ya gönderilen saldırı sistemlerinin giderek daha güçlü olmasının maliyeti ve tehlikeleri konusunda endişe duyduklarını vurguluyor.
Bu siyasi yönetimlerin hissetmeye henüz başladıkları baskıyı toplumun, hayat pahalılığı krizi iyice şiddetlendiği ve fiyatlar yükselmeye devam ettiği için artmakta olan öfkesi oluşturuyor. Geçtiğimiz ay yapılan bir anket, Almanya’da nüfusun yüzde 46'sının gerginliğin giderek tırmanmasından endişe duyduklarını, ağır silah sevkiyatının bu savaşı Ukrayna sınırlarının ötesine yayabileceğini düşündüklerini gösterdi. İtalya ve Fransa'da gerçekleştirilen anketler de benzer sonuçlar veriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da 12-19 Haziran'da gerçekleştirilecek olan seçimler nedeniyle tedirginlik yaşamaya başladığı anlaşılıyor.
20 Mayıs'ta, üye sayısı açısından ‘küçük’ fakat diğerlerinden daha radikal olan sendikalar bir grev düzenledi. Bu grevde bir yandan NATO'nun savaşa müdahil olmasına karşı sloganlar atılıyor, diğer taraftan hayat pahalılığı mücadelesinin talepleri dile getiriliyordu.
Ne var ki Biden ve Boris Johnson'ın güç birliği sonlanmış değil. The Wall Street Journal’a göre, her ikisi de Ukrayna'yı “Rusya'nın Batı ile olan rekabetinde daha geniş ölçekli bir savaşa geçişin cephe hattı” olarak görmeye devam ediyor.
ABD’nin geri çekilmeye niyeti yok. Bazı fikir ayrılıkları yaşanmaya başlamış olsa dahi Avrupa Birliği de, artmaya devam eden petrol, gaz ve elektrik maliyetlerine rağmen Rusya'dan enerji arzını sınırlama planlarından vazgeçmedi.
Batı cephesi, Irak ve Afganistan'da kırılan gururlarını şimdi Rusya'yı küçük düşürerek telafi etmenin ve ardından Çin'e geçip ona da aynı şeyleri yapmanın peşinde. Putin ise Donbas'ı ele geçirmeyi başarabilirse zaferini ilan edip içerideki gücünü göstermeyi umuyor ki diğer sınır ülkelerine de gözdağı verebilsin.
Ukrayna halkı bu ikisi arasında, her birinin kendi emperyalist çıkarları doğrultusunda sürdürdükleri bir vekalet savaşına çekildi.
Savaş trajik bir dönüm noktası olarak görülen 100. gününe yaklaşırken hem Rusya'da hem de Batı'da yükselmesi gereken yeni bir direniş dalgasına ihtiyacımız olduğu çok açık. Bu emperyalist kıyıma karşı yürütülen savaş karşıtı hareket ile işçi sınıfını usandıran hayat pahalılığına karşı başlatılan mücadeleyi birleştirmek gerekiyor.
Charlie Kimber
Socialist Worker’dan çeviren Tuna Emren