Dünya liderlerinin COP26 iklim zirvesinde verdikleri sözler çoktan uçup gitti, bedelini de Hindistan ve Pakistan'daki yoksul halklar ödüyor.
Hindistan’da son 122 yılın sıcaklık rekorlarının kırıldığı bu günlerde, halihazırdaki gıda krizi şimdi bir de verimi azalan buğday nedeniyle biraz daha tırmandı.
Sıcaklıkların azalması beklenmiyor; aksine çok daha erken başlayıp hızla yükseliyor ve daha uzun sürüyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Gıda Krizine Karşı Küresel Ağ” yıllık raporu 2021’de 193 milyon insanın gıdaya erişim sorunu yaşadığını gösterdi. Bir önceki yıla kıyasla 40 milyon kişilik bir artış olduğu görülüyor. Etiyopya, Güney Madagaskar, Güney Sudan ve Yemen’de ise durum çok daha kötü; yarım milyondan fazla insan açlığa sürüklendi. Rapor, gıda krizinin bu aşamaya taşınmış olmasının başlıca sebeplerinin savaşlar ve iklim krizi olduğunu da vurguluyor: İklim felaketleri 23 milyondan fazla insanın gıdaya erişim sorunu yaşamasına yol açarken, gıda fiyatlarındaki dalgalanmanın bu hale getirilmesi yüzünden 21 bölgede 30 milyondan fazla insanın onlara eklendiği belirtiliyor.
Fosil yakıtlar ve emperyalist çıkarlar uğruna yaratılıp tırmandırılan bir savaş olarak Ukrayna işgali, zaten yaşanmakta olan küresel ekonomik krizi iyice içinde çıkılmaz hale getirirken bir de gıda krizini büyüttü, iklim krizine çözüm sunması “beklenen” liderlerin yeniden fosil yakıtlara yönelmesi için bahane olarak kullanıldı.
Yuri Prasad’ın Socialist Worker’da yayımlanan yazısı Hindistan ve Pakistan’da yaşanmakta olanları tüm netliğiyle gözler önüne seriyor:
Hindistan ve Pakistan'da bir milyardan fazla insan amansız bir sıcak hava dalgasıyla karşı karşıya kaldı. Tüm insanlık olarak, iklim değişikliği çağında nelerle karşılaşacağımıza dair dehşete düşürücü bir tabloya şahit oluyoruz.
Hindistan alt kıtasında rekor kıran sıcaklıklar, insanları günün büyük bir kısmında evde kalmaya zorluyor ve bu hafta sıcaklıkların daha da artması bekleniyor.
Çok az kişinin klima kullanabilecek refah düzeyine erişebildiği Kuzey Hindistan'daki Rajasthan eyaletinde termometreler artık düzenli olarak 44 derecenin üzerini göstermeye başladı. Pakistan'daki Jacobabad'ın ise 50 dereceye ulaşacağı ve Nisan ayı ortalamasından 11 derece daha sıcak olacağı tahmin ediliyor.
Her yıl yüzlerce kişi için kesilmiş bir ölüm cezası gibi gelip Güney Asya'da giderek ‘yeni normal’ olmaya başlayan sıcak hava dalgaları bölgenin en yoksul toplumlarını hedef alıyor. Triportör sürücüleri, sokak satıcıları, yevmiyeli işçiler ve evsizler sıcak çarpması ya da hipertermi riskiyle yaşamak zorundalar. Ve pek çoğu, vücutları böylesi yüksek sıcaklık değerlerine uyum sağlayamadığı için kalp veya solunum yetmezliğinden ölüyor.
Hindistan'ın 1992'den bu yana gördüğü en kötü sıcak hava dalgası 2015'te yaşanmış ve 2.081’den fazla kişinin ölümüne sebep olmuştu.
Bahçıvanlık yapan Prem Kishore gazetecilere verdiği demeçte, "Zengin insanların evlerinde ve ofislerinde klimaları varken benim gibi güneşin altında çalışmak zorunda kalanlara ne olacak?” diyordu; “Bu sıcakta nasıl hayatta kalacağız?"
Yakıcı sıcaklar iklimbilimcilerin “ısı kubbesi” dediği şey nedeniyle yaşanmakta. Atmosferdeki yüksek basınç günlerce hatta haftalarca aynı bölgede kalıyor, tıpkı bir tencerenin kapağı gibi davranıp sıcak havayı altındaki bölgeye hapsediyor.
Isı kubbesi fenomeni giderek yaygınlaşmaya başladı. Meteorologlar, Mart ayının Hindistan'ın bir yüzyıldan fazla süredir tanık olduğu en sıcak ay olduğunu bildirdiler. Dahası, Pakistan Meteoroloji Dairesi (PMD), aşırı ısınmanın dağ buzullarının bulunduğu bölgelerde “taşkın patlamalarına” yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu. Hızla eriyecek buzul göllerinin yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerini sular altında bırakabileceği söyleniyor.
2013’te Hindistan'ın kuzeyindeki Uttarakhand eyaletinde yaşanan sel felaketi köyleri haritadan silip birkaç bin kişinin ölümüne sebep olmuştu.
Ama dayanılmaz sıcaklar hayatı başka şekillerde de tehdit ediyor.
Hindistan nüfusunun yaklaşık yarısı geçimini tarımsal faaliyetlerden sağlar. Buğday yetiştiricileri bu yakıcı sıcakların mahsul verimini iyice düşürdüğünü bildiriyorlar. Rajasthan'dan bir çiftçi gazetecilere verdiği demeçte, buğdayın yüzde 15 ila 20'sinin yanı sıra kimyonda da mahsulün yarısının zarar gördüğünü, verimi artık bu oranda alabildiklerini söylüyordu.
Milyonlarca insanın hayatının buna bağlı olduğu bir ülkede, böylesi kayıplar vermenin kaçınılmaz sonucu, nüfusun önemli bir kısmının açlığa sürüklenecek olmasıdır.
Sıcaklıkların dayanılmaz hale gelmesi ayrıca temel hizmetleri de aksatmaya başladı. Örneğin, Hindistan'ın mega kenti Mumbai’nin bağlı olduğu Maharaştra’nın da içinde bulunduğu 10'dan fazla eyalette elektrik kesintileri yaşanıyor. Kesintileri Yeni Delhi'de başlayan katı atık sahası yangınları izledi. Yetkililer çöplerin ansızın alev aldığını bildiriyor, şehrin itfaiye müdürü Atul Garg, “Her an alev alabilecek durumdalar” diyordu.
Dünya liderleri ve çokuluslu şirketler harekete geçecekmiş gibi görünmüyorlar. Bilakis, geride bıraktığımız yıl gerçekleştirilen COP26 konferansında verdikleri sözler daha şimdiden uçup gitti. Üstelik Ukrayna'daki savaş da onlara yeniden fosil yakıtlara yönelmek için çok ihtiyaç duydukları bahaneyi vermiş oldu.
Tüm bunların sorumluları arasında Hindistan'ın aşırı sağcı başbakanı Narendra Modi de var elbette. Kömür kullanımını sona erdirme taahhüdünü "aşamalı olarak kaldırılması" yerine "aşamalı olarak azaltılması" yönünde güncelleyen, bu amaçla kampanya yürüten Modi yüzünden kömürden çıkış planları rafa kaldırıldı. Şimdi o kampanyanın bedelini Hindistan'ın yoksul halkına ödetiyor.