Dünya bir süredir bazı yorumcuların “yeni soğuk savaş” dediği bir dizi gelişmeyi yaşıyor ancak Ukrayna, Tayvan, Belarus üzerinden yaşanan bu askeri gerilim soğuk savaşın sıcak savaşa dönüşme ihtimali taşıyan Küba krizine de oldukça benziyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, önceki aylarda ABD-Çin arasında yeni bir soğuk savaş riski olduğunu söylemiş ancak Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki eski soğuk savaş dönemine kıyasla “Şimdi bugün her şey daha istikrarsız ve geçmişte kriz yönetmek için var olan tecrübe bile artık yok” diye eklemişti. Kazakistan’da son haftalarda yaşanan olayları bu yeni emperyalist kamplaşma üzerinden açıklamak gerekiyor.
Kazakistan’da halk isyanı ve rejim baskısı
Ocak ayının ilk haftasında Kazakistan’da Tokayev yönetimi gaz fiyatlarında artış yapınca ekonomik sebeplerle eylemler başlamıştı. SSCB’den ayrıldıktan sonra eski ‘komünist’ bürokrasi, daha doğru bir tanımlamayla eski devlet kapitalizmi rejiminin egemen sınıfı, yeni kapitalist ulus devletin başına geçmişti. Önceki başkan Nazarbayev’in hala perde arkasından ülkeyi yönettiği söyleniyordu.
Ekonomik taleplerle başlayan halk isyanı hızla politik taleplere de evrildi. Özgürlük, sosyal adalet ve demokrasi talebi sadece Kazakistan rejimi için değil benzer rejimlerin hâkim olduğu tüm Orta Asya için bir tehdit oluşturuyordu. Bu da bölgenin hâkim güçleri olan Rusya ve Çin için kabul edilemez gelişmelerdi.
Bu nedenle Kazakistan rejimi bir haftalık bir ‘tahammülden’ sonra eylemlere saldırdı. 225 kişi hayatını kaybetti ve 10 bin kadar kişi gözaltına alındı. Rusya ve Çin’in ağız birliği ederek “bölgede renkli devrimlere” izin vermeyeceğiz açıklamasının ardından Kazakistan, Rusya liderliğindeki askeri ittifak olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) Barış Gücü yollaması için yardım istedi. Sınırlı sayıda da olsa çoğu Rus askerinden oluşan birlikler Kazakistan’a yerleşti. Rusya ile birlikte asker gönderen diğer ülkeler de Belarus, Ermenistan, Kırgızistan ve Tacikistan oldu.
Kazakistan’daki halk isyanı böylece şimdilik ezilmiş oldu ancak Kazakistan örneği bize emperyalist kamplar arası rekabetin nasıl çevre ülkelere etki edebildiğini gösterdi. Artık her ülke içeriden gelişen isyanları dış güçlere bağlıyor ve emperyalist kamplardan birini desteğe çağırıyor.
Bu gelişmeleri Rusya’nın daha önce “renkli devrimler” denilen halk isyanları döneminde nasıl Gürcistan’ı işgal ettiği, Ukrayna’da iç savaş çıkarıp Kırım’ı ilhak ettiği, Suriye’de rejimi destekleyerek nasıl savaşa müdahil olduğu ve Çin’in nasıl Hong Kong’taki özerkliği yerle bir ettiği ve Tayvan’ı işgalle tehdit ettiği gibi gelişmelerle yan yana okumak gerekiyor.
Yeni soğuk savaş
ABD uzun zamandan beri dünyanın gerileyen ama hala açık ara en büyük askeri gücü olmayı sürdüren ülkesi durumunda. Dünya Bankası verilerine göre ABD, 1960 yılında 1,4 trilyon dolarlık dünya ekonomisiyle tek başına 543 milyar dolarlık üretim yapan bir güçtü. Çin ise sadece 60 milyar dolar üretim yapan bir ekonomiydi. 2020 yılında ise dünya GSYH miktarı 84 trilyon dolara çıktı. ABD yine birinci konumdaydı 21 trilyon dolarlık bütçesiyle ama bu sefer Çin 15 trilyon dolar ile hemen arkasında yer almıştı. Yani ABD üretimdeki hegemonyasını hızla Çin’e kaptırmakta. Rusya ise ekonomik açıdan ABD’yi tehdit etmekten çok uzak.
Askeri harcamalara bakıldığında ise ABD hala uzak ara önde ama Çin o alanda da ABD’ye yaklaşmakta. Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü’ne (SIPRI) göre ABD’nin 2021 yılındaki askeri harcamalar bütçesi 778 milyar dolar. İkinci sıradaki Çin ise bu sefer 252 milyar dolarla çok çok geride. Üstelik bu uçurum uzun yıllardır böyle devam ediyor. Ama yine de ABD’nin ekonomik üstünlüğü kaybetmekte olması sebebiyle bu açık da kapanma eğiliminde. Rusya ise 60 milyar dolarlık askeri bütçeyle oldukça geriden geliyor.
Fakat bu tabloda dengeleri değiştiren bir etken var. ABD’nin 10 binin üzerinde nükleer silahı varken Çin’in sadece 400 civarında nükleer silahı olduğu tahmin ediliyor. Öte yandan Rusya sahip oluğu 8.600 nükleer başlık ile ABD’ye yakın olan tek nükleer güç konumunda. Yani Çin ile Rusya’nın oluşturduğu askeri ve ekonomik kamp ABD ve Batı kampını her alanda tehdit eder konumda.
ABD uzun süredir gerçek rakip olarak Çin’i görüyor olmakla birlikte Çin ile yeni bir emperyalist kamp kurmakta olan Rusya kendi bölgesinde yayılmacı bir dış politika izliyor. Bu agresif dış politika yeni değil ama giderek daha da agresifleşiyor.
Rusya, 2008’de Gürcistan’daki halk isyanından sonra askeri olarak Gürcistan’a saldırmış ve fiilen Güney Osetya ile Abhazya’yı işgal etmişti. 2011’de tüm dünyayı saran ‘işgal et’ eylemleri sırasında da Ukrayna’daki Rus azınlığın silahlı isyanını destekleyerek Kırım’ı ilhak etmişti. Yine Suriye’deki rejime destek vererek bir iç savaş yaşanmasına neden olan ülkelerden birisi olmuştu.
Rusya, 2020 yılında tüm rakiplerini hapse atarak yeniden seçilen Belarus diktatörü Lukaşenko’yu halk isyanına karşı desteklemişti. Lukaşenko geçtiğimiz aylarda NATO’nun eski SSCB ülkelerine doğru genişlemesi durumunda Rusya’dan nükleer silah alabileceklerini açıkladı. Şubat ayında ise Rusya, Belarus ordusu birlikte ülkenin Ukrayna ve Litvanya sınırında askeri bir tatbikat yapacak.
İki emperyalist kampın arka arkaya gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar yeni soğuk savaş denmesinin ana nedeni. Nisan ayında ABD, Ukrayna’ya destek olmak için Karadeniz’e iki savaş gemisi göndereceğini söylemiş ancak Rusya’nın sert tepki göstermesi üzerine vazgeçmişti. Ardından Haziran ayında Rusya Savunma Bakanlığı karasularını ihlal ettiği iddiasıyla İngiltere Kraliyet Donanması’na bağlı “HMS Defender” isimli İngiliz savaş gemisine uyarı ateşi açtı. Tehlikeli gerginlik Kırım’ın Rusya’ya ilhakını tanımayan İngiliz donanmasının Kırım’ın karasularına girmesi sonucu yaşanmıştı.
Haziran’da “Deniz Meltemi 2021” tatbikatı için 31 NATO ülkesi ve Ukrayna donanması Karadeniz’de bir araya gelmişti. Rusya, bu tatbikata provokasyon demişti. Eylül ayında ise ABD, Ukrayna’nın batısında Ukrayna ordusuyla birlikte bir tatbikat gerçekleştirmişti. Aynı günlerde yaklaşık 20 Rus savaş gemisi, Karadeniz’de hakiki mühimmat kullanılan geniş kapsamlı atış tatbikatı gerçekleştirdi.
Bu gelişmelerin ardından Temmuz’da bu sefer Güney Çin Denizi’nde benzer bir gerilim yaşandı. Çin, ABD savaş gemisini karasularını ihlal ettiği gerekçesiyle bölgeden uzaklaştırdığını açıkladı. Ağustos ayında Çin ve Rus ordusu Çin’in özerk Ningksia Huy bölgesinde 10 bin askerin katıldığı bir tatbikat gerçekleştirdi. Wall Street Journal bu tatbikatın şimdiye kadarki en kapsamlı tatbikat olduğu yorumunu yaptı. Buna göre, Rus-Çin ortak komuta ve kontrol düzenini kullanılan ilk tatbikattı bu ve iki ülke ABD’ye karşı muhtemel bir eylemde koordine yeteneğini artırmıştı. Ardından da Ekim ayında Rusya ve Çin, Japon Denizi’nde “Deniz Etkileşimi – 2021” ortak askeri tatbikatını gerçekleştirdi.
Hong Kong’un özerkliğini uluslararası anlaşmalara rağmen ihlal eden Çin Aralık ayı sonunda da açıkça Tayvan’ın Çin’e ait olduğunu söylemişti. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin’in tanımadığı Tayvan için “Tayvan kullanılacak bir piyon değil, nihayetinde eve dönecek bir gezgin. Çin’in yeniden birleşmesi gerekiyor ve kesinlikle birleşecek” dedi. Bu sözler, Biden’ın Tayvan’ı Çin’e karşı koruyacakları açıklamasının ardından gelmişti. Aynı haftalarda ABD, Ukrayna’yı da Rusya’ya karşı koruyacaklarını açıklamıştı.
Kazakistan’daki gelişmeleri bu kamplaşma arasındaki bir nokta olarak okumak gerekiyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan Dağlık Karabağ savaşı da yine bu kamplaşmanın bir yansıması. Bölgede Rusya etkisinden biraz uzaklaşan Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesini Azerbaycan’ın ele geçirmesinin ardından sınırına Rus askerlerinin konuşlanmasına izin vermek durumunda kalmıştı. Hatta kendisi de bir halk isyanı ile çürümüş SSCB’den kalma rejimi devirerek iktidar olmasına rağmen Paşinyan yönetimi, benzer bir isyanın yaşandığı Kazakistan’a asker göndererek Rusya ile birlikte Kazakistan’daki yozlaşmış rejimi desteklemek durumunda kaldı.
Tek yol mücadele
İklim krizi, pandemi, militarist gerilim, küresel enflasyon gibi küresel krizler tüm dünyayı felaketten felakete sürüklerken kapitalizme ve emperyalist rekabete karşı tek kozumuz küresel eylemler ve grevler. Rusya ve Çin gibi baskıcı rejimler dahi zaman zaman isyanlarla çalkalanıyor. Bu nedenle zaten fiziksel zor yöntemlerini çok sert bir biçimde kullanıyorlar. Birçok otoriter rejim Kazakistan’da olduğu gibi halk isyanlarıyla sarsılıyor. Sudan ve Myanmar’da darbecilere karşı mücadele sürüyor.
İngiltere iklim aktivistleri ve ırkçılık karşıtı hareketle baş etmekte zorlandığı için yeni bir polis yasası geçirmeye çalışıyor. Aktivistlerin “polis devleti” kurmakla suçladığı Boris Johnson yönetimi ise zor günler geçiriyor. Binlerce kişinin sokaklarda protesto ettiği yasa tasarısı Lordlar Kamarası’nda reddedilmiş durumda.
2022 yılı belli ki askeri kamplaşmanın yükseldiği bir yıl olacak. Ancak bu kamplaşmaya karşı küresel ortak felaketlerin altında ezilen yüz milyonlarca işçi de mücadeleye girecek kaçınılmaz olarak. Yine küresel iklim eylemleri, ırkçılığa karşı eylemler ve muhtemelen savaş karşıtı eylemler göreceğiz. Yapmamız gereken bu hareketleri büyütmek ve ortaklaştırmak.
Özdeş Özbay
(Sosyalist İşçi)