Trump ABD Başkanlık seçimlerini kaybedince dünya rahat bir nefes alacak. Trump’ı iktidara taşıyan koşulların analizi önemli.
Bu koşullar ortaya çıktığında, tekrar Trump gibi ırkçı, milliyetçi, otoriter biri ABD başkanı olabilir ve dünyadaki ırkçı, milliyetçi havanın yayılmasını hızlandırabilir. Üstelik bu koşulların analizi Biden gibi birisine karşı mücadele açısından da önemli.
Neoliberal küreselleşme orta sınıfları eritti
80’li yıllarda başlayan, 2000’li yıllar boyunca süren neoliberal küreselleşme döneminde, özellikle 2008 krizinden sonra düşük ekonomik büyüme oranları, sert resesyonlar ortaya çıktı. Bu durum, bütün dünyada olduğu gibi, gelişmiş ülkelerde de gelir dağılımını epeyce bozdu, orta sınıfları eritti.
Gelişmiş ülkelerdeki emekçiler, artan işsizlik ve yoksulluktan, kendilerini korumayan siyasetçileri sorumlu tuttu. Trump gibi otoriter liderler, ekonomik konularda geliştirdikleri milliyetçilikle, yoksullaşan orta sınıfların desteğini kazanarak iktidara geldiler.
ABD'nin dünya ekonomisindeki payı azaldı
Bilindiği gibi ABD İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya kapitalist ekonomi üzerinde hegemonyasını kurmuştu. O tarihte dünya ekonomisinin yüzde 50’sine hükmetmekteydi. Bu oran 1980’de yüzde 25’e kadar geriledi. Bugün ise küresel üretimin sadece yüzde 18’i ABD’de gerçekleşiyor. Dünya Bankası’na göre, satın alma gücü temelinde hesaplandığında, bugün Çin dünyanın bir numaralı ekonomisi.
Asya-Pasifik bölgesindeki Singapur, Tayland, Malezya ve Endonezya, 1993’te dış ticaretlerinin yüzde 18’ini ABD’yle, yüzde 2’sini Çin’le gerçekleştirirken; 2013’te ABD’nin payı yüzde 8’e geriledi, Çin’in ağırlığı yüzde 18’e yükseldi.
Trump ırkçılığı, milliyetçiliği destekledi
Trump, ABD’nin eski büyüklüğünü kaybettiğini kabul ederek ülkesini "yeniden büyük" yapmak isteyen; taraftarlarının desteğini korumacılık, ırkçılık gibi araçlarla tutmaya çalışan bir başkan oldu. Bütün dünyaya yönelik başlattığı ticaret savaşları da bu ırkçı, milliyetçi tutumunun yansıması şeklinde oldu.
Trump, içerde ırkçı, milliyetçi hareketleri desteklerken, uluslararası arenada ticaret savaşları yoluyla otoriterliğini ve ABD’nin hegemonyasını devam ettirmeye çalıştı. Trump’ın ortaya koyduğu ABD milliyetçiliği, pek çok başka ülkede otoriter yöneticilere örnek oldu. İngiltere'de Johnson, Brezilya’da Bolsonaro, Hindistan’da Modi bu otoriter liderlerin bazıları.
Trump ticaret savaşlarını başlattı
Trump’ın “önce Amerika” sloganıyla başkan seçilmesi, ulus devletin önceliğini vurgulaması, kapitalist küreselleşmeyi karşısına alması, “neoliberal uluslararası düzenin” çatırdamasına yol açtı. Trump’ın seçim zaferinde, küreselleşme sürecinin mağdur ettiği, küresel tedarik zincirleri kurgusu içerisinde işlerini kaybeden ve/veya yaşam standartlarını koruyamayan mavi yakalıların etkisi önemli rol oynadı.
Trump iktidara geldikten sonra, öncelikle Çin’e karşı ticaret savaşı başlattı. Diğer kapitalist ülkeler için, ABD’nin ticaret politikalarının Çinlilerin canını yakmasında bir sakınca yoktu. Ama Trump’ın, 2018 yılında çelik ithalatına yüzde 25, alüminyuma yüzde 10 vergi koyması ile tablo değişti. Çünkü bu vergiler başta Avrupa ve Kanada olmak üzere tüm ülkelere uygulanacaktı. Hem de ulusal güvenliği tehdit maddesinin kapsamına sokularak.
Trump otoriterliği ve diktatörlüğü teşvik etti
Trump, sürekli gerilimden yana bir politika izledi. Otoriter yöneticilerle, diktatörlerle iyi geçindi. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi için “en sevdiğim diktatör” dediği kayıtlara geçti. Çin’i eleştirdi, ama Sincan’da uygulanan soykırıma sesini çıkarmadı. Rusya’nın yayılmacı politikaları ile uğraşmadı. Ama ABD’nin askeri gücünü, para kazanmak için kullanmaktan çekinmedi. Her askeri operasyondan sonra maliyet hesabı yaptı, ilgili devletlerden parasını istedi.
Neoliberal sistem çatırdadı
Trump’ın, “iklim değişikliğini” küresel tehditler arasında saymaması, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi gibi politikaları, Avrupa ile ipleri iyice gerdi. Mayıs 2017’de Almanya başbakanı Angela Merkel’in, “Artık Avrupalılar başkalarına bağımlı değil, kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız” sözleri, ABD’nin küresel liderliğinin çatırdadığı yorumlarına neden oldu. Nitekim çok geçmeden çelik ve alüminyum vergilerine Avrupa Birliği’nden karşı hamle geldi. AB Ticaret Komiserliği, geniş bir ürün yelpazesinde 2,8 milyar avroluk bir gümrük tarifesi misillemesi açıkladı.
Sonuç
Trump ırkçı, milliyetçi, otoriter bir politikacıydı. Neoliberal düzenin orta sınıfları eriten, emekçileri yoksullaştıran politikaları onu iktidara taşıdı. Eğer Biden ABD Başkanı seçilirse, muhtemelen neoliberal politikaların uygulanmasına devam edecek. Bu da dünya genelinde emekçilerin yoksullaşmaya devam etmesi demek olacak. Neoliberal sistemin yerine emekçiler lehine alternatif bulmak zorundayız. Yoksa dünya, tekrar Trump gibi veya ondan beter birisiyle karşılaşabilir.
Faruk Sevim