12 Eylül Cumartesi Londra’da yapılan trans hakları yürüyüşüne 5 binden fazla aktivist katıldı.
Parlamento Meydanı’nda son bulan onur yürüyüşü, Toplumsal Cinsiyet Tanınma Yasası’nda (Gender Recognition Act) reform yapılması yönündeki talebin merkezde olduğu bir protesto oldu.
Translar iki yıldır trans hakları yasasının iyileştirilmesini bekliyorlar. Söz konusu reform transların yasal kimliklerini değiştirme haklarının daha geniş bir düzeyde tanınması anlamına gelecek. Transların beyanı yasal kimlik değişimi için yeterli olacak. Yani toplumsal cinsiyet değişimi ve yasal tanınma için tıbbi teşhis ön şartı olmayacak. Ama hükümet verdiği sözlerden geri adım atıyor.
Kadın ve Eşitlik bakanı Liz Truss trans çocukların geri dönüşü olmayan kararlar vermesini önlemek istediğini açıklamıştı Nisan ayında. Aynı bakan sadece biyolojik kadınlara özgü alanları ve 18 yaş altındakiler için cinsiyet değiştirme ameliyat hakkının tanınmamasını savunuyor. 2017 LGBTİ+ Stonewall raporu her beş genç transtan dördünün kendine zarar verdiğini ve her beş genç transtan ikisinin intihar girişiminde bulunduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla trans hakları yasasından geri adım atmak çocukları korumayacak, bizzat daha fazla riske atacak.
Stonewall örgütü bakanlığın translar hakkında kullandığı dilin 1980’lerde genç lezbiyen, gey ve biseksüeller için kullanılan dille aynı olduğunu söylüyor. O dönemde genç LGB’ler için “etkilenmeye ve zarar görmeye açık, kendilerini anlamaktan uzak” gibi tanımlamalar çok kullanılırdı. Translar tarihin tekrar etmesinin önüne geçmek istiyor. Ulusal Sağlık Sistemi (NHS)’nin kılavuzuna göre 16 yaşın üzerindeki herkes ebeveyn rızası olmaksızın kullanacağı ilaçlar hakkında kendileri karar verebilirler. Translar bu hakkın savunulmasını talep ediyor.
Socialist Worker'ın haberine göre, Londra'daki yürüyüşe öfke ve militanlık damgasını vurdu. Büyük şirketlerin sponsorluğunda yapılan yürüyüşlerden farklı radikal bir yürüyüş oldu. Trans aktivistlerden biri “Onur yürüyüşü şimdilerde ticari bir makine gibi çalışıyor ama translar yüz yüze kaldıkları bu ayrımcılık karşısında parti yapamazlar” diyerek daha militan bir mücadelenin gerekliliğine vurgu yaptı.
Yürüyüş aynı zamanda siyah trans hayatlarının öneminin altının çizildiği bir gösteri oldu. Konuşmacılardan biri “Siyah translar daha fazla ilgimize ihtiyaç duyuyor. Her gün bir başka siyah transın öldürüldüğü haberi ile uyanmaktan bıktım” dedi. Irkçılık karşıtlığı ve trans özgürlüğü birbiri ile yakından ilişkili. Konuşmacılardan bir diğeri ise dayanışmaya vurgu yaptı: “Kendi başımıza hiçbir şeyiz, birlikte güçlüyüz. Özgürleşmeksizin bir topluluğa sahip olma olasılığımız yok. Özgürlük için ise devrime ihtiyacımız var”.
Londra’da ikinci kez yapılan Trans+Onur yürüyüşü trans haklarının hem sağ hareketlerin hem de Trans dışlayıcı feministlerin basıncı karşısında yükselttiği güçlü bir ses oldu.