Emmanuel Macron’un neoliberal emeklilik “reformuna” karşı başlayan grevler, dün altıncı haftasına girdi.
Bu mücadele, ülkenin tarihindeki en uzun grev dalgası olarak kayda geçti. İşçiler, Macron’un emeklilik yasasını geri püskürtmekte kararlı.
Genel İşçiler Konfederasyonu (CGT) sendikası başkanı Philippe Martinez, geçtiğimiz günlerde bir televizyona yaptığı açıklamalarda, “Çatışma hâlinde olan iki farklı toplumsal koruma modeli, iki farklı toplum projesi. Bu reformin kalbinde, nasıl bir toplumu seçeceğimiz var” dedi.
Grevlerin 36. gününde, dün ülkenin dört bir yanında eylemler vardı. Birçok yerde polis işçilere saldırdı.
500 bin işçi sokaklardaydı
Ülke çapında demiryollarında grev çok etkili oldu. Paris metrosunda iki hat dışında seferler neredeyse tamamen durdu. Doktorlar, avukatlar ve diğer sektörlerden çalışanlar da greve katıldı.
Paris’teki gösteriye 370 bin kişi katıldı. Marsilya, Lyon, Toulouse, Bordeaux ve diğer şehirlerle birlikte ülke çapında sokağa çıkanların sayısının 500 bini aştığı tahmin ediliyor.
Macron’un emeklilik yasası, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmayı hedefliyor. Benzer bir girişim 1995’te gerçekleşmiş, haftalar süren grevler sonucunda işçiler kazanmıştı.
Macron’un kâr hırsına karşı işçilerin dayanışması
New York Times yazarı Adam Nossitter, Lyon’daki tren garında konuştuğu CGT işyeri temsilcisi Bérenger Cernon’un görüşlerini şöyle aktarıyor:
“Bu hükümetle ortak bir zemin yakalamak çok zor. Onların tarafındaki anlayışa göre, kendi fırsatını kendin yaratırsın. Bizim için, mesele tamamen dayanışma: özgürlük, eşitlik, kardeşlik.
Onlar ‘Biz başardık, demek ki herkes yapabilir’ diye düşünüyorlar. Ancak bireysel başarı, hiçbir zaman toplumun ilerlemesini sağlamadı. Bireysel başarıdan kolektif hiçbir zaman fayda görmedi.”
Aynı garda çalışan, sendikalı bilet kesici Sebastien Preaudat ise şöyle diyor:
“Bir tarafta Macron’un vizyonu var: O her zaman kâr etmeyi önemsiyor. Ancak biz kâr için burada değiliz. Topluma bir hizmet vermek için buradayız. Macron’un hükümeti finans dünyasından geliyor. Biz ‘Bütün hayatımız boyunca çalıştık, şimdi dinlenme hakkımız var’ demek için mücadele ediyoruz.”