Bolivya'da darbe: Egemen sınıf intikam alıyor

23.11.2019 - 11:05
Haberi paylaş

​Latin Amerika'da son zamanlarda kötü şeyler oluyor. Ancak bugüne kadarki en kötüsü, Bolivya’daki cumhurbaşkanı Evo Morales’i istifaya ve Meksika’ya sürgüne kaçmaya zorlayan sağcı darbe.

Latin Amerika'da son zamanlarda kötü şeyler oluyor. Ancak bugüne kadarki en kötüsü, Bolivya’daki cumhurbaşkanı Evo Morales’i istifaya ve Meksika’ya sürgüne kaçmaya zorlayan sağcı darbe.

Bunun gerçekte bir darbe olup olmadığı konusunda, bazı solcuların bile dahil olduğu aptalca bir tartışma var.

Morales, son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde usulsüzlük yapmış olmakla suçlanıyordu. İddiaya göre amacı, başlıca sağcı rakibi Carlos Mesa'nın ikinci tura kalmamasını sağlamaktı.

Muhaliflerinin giderek daha şiddetli protestolar düzenlemesi üzerine, Morales geri adım attı ve yeniden seçim yapmayı önerdi. Mesa bunu reddetti ve pazarlık yapmaya yanaşmadı.

Polis greve gitti ve Genelkurmay Başkanı Morales'in istifasını “önerdi”. Henüz 1960 ve 1970'lerin Latin Amerikan darbelerini anımsatan bir kan banyosu yaşanmadı, ama bunun bir darbe olduğu kuşkusuz.

Bu durumu çok trajik kılan şu ki, 2003-5 yıllarında Bolivya “pembe gelgit” adı verilen olgunun zirve noktasını temsil ediyordu.

Yüzyılın ilk yıllarında Latin Amerika'nın birçok ülkesinde merkez sol hükümetler iktidara geldi. Bu hükümetler 1970'lerin başından beri toplumun geniş kesimlerini yoksulluğa mahkûm eden neoliberal ekonomik politikaların halk kitleleri tarafından reddedilmesini temsil ediyordu.

Bolivya'da bu, bir dizi kitlesel ayaklanma şeklini aldı. Önce, 2000 yılında Cochabamba'da suyun özelleştirilmesi üzerine başlayan “su savaşı” geldi. Ardından, doğal gazın özelleştirilmesine karşı Ekim 2003’te “gaz savaşı” çıktı. Bu, başkan Gonzalo Sánchez de Lozada’nın devrilmesine yol açtı.

Nihayet Mayıs-Haziran 2005’te ikinci gaz savaşı yaşandı. Bu mücadele Sánchez de Lozada’nın başkan yardımcısı olup onun yerine geçen Carlos Mesa'yı devirdi.

Başkent La Paz'ın yamaçlarındaki işçi sınıfı şehri El Alto, iki gaz savaşının merkezinde yer almıştı. El Alto'dan organize edilen kitlesel seferberlikler, genel grevler ve önemli ulaşım yollarını engelleyen ablukalar, iki cumhurbaşkanını deviren hareketlerin merkezinde yer alıyordu.

Morales'in ve Sosyalizm için Hareket'in (MAS) Aralık 2005'teki zaferi, bu büyük mücadelelerin bir ifadesiydi.

Ne var ki, iktidara geldiklerinde Morales ve MAS bu muazzam hareketin yarattığı beklentileri karşılayamadı. Morales hükümetleri yoksulluğu bir miktar azalttı, ama amaçladıkları değişiklikler sınırlıydı.

Başkan yardımcısı Álvaro García Linera, Bolivya’da sosyalizmin gündemde olmadığını ve amacın “And-Amazon kapitalizmi” olduğunu yazdı.

Morales’i eleştiren Marksist Jeff Webber, iktidardaki MAS'ın aslen doğu eyaleti Santa Cruz merkezli ihracata yönelik tarımsal kapitalizmi inşa etmek için devlet gücünü kullandığını iddia ediyor. Köylü hareketleri esas olarak devlet ile sermayenin bu ittifakına tabii kılınmıştı.

Bu sınırlamalar darbenin daha az tehlikeli olduğu anlamına gelmiyor. García Linera, “Bolivya'da sosyal sınıf ancak ırk hiyerarşileri biçiminde anlaşılabilir ve görülebilir” diyor. Beyaz veya karışık ırk olarak algılananlar ülkenin tarihsel yerlilerinin torunlarına üstün olarak görülüyor, adeta sömürge ülkelerdeki gibi bir bölünme var.

Morales ülkenin ilk yerli başkanıydı. Mas 2010 yılında Toprak Ana’nın Hakları Yasası’nı geçirdi. Yasa, sürdürülebilir bir gelişme vaat ediyor ve yerlilerin Toprak Ana’nın kutsallığı inancına hitap ediyordu.

Ancak Morales bir kez yalpaladıktan sonra, sağcılar yerli halkların, işçilerin ve köylülerin (bu üçü Bolivya'da birbiriyle önemli ölçüde örtüşür) elde ettiği kazanımları tersine çevirmek için seferber oldu. Bu, sadece MAS'ı iktidara getiren kitle hareketlerini yenmek değil, aynı zamanda sınıfsal ve ırksal olarak intikam almak anlamına geliyor.

Bunun böyle olduğu, kendi kendini başkan vekili ilan eden Jeanine Anez Chavez'in ünlü tweetinden belli: “Yerlilerin şeytanî ritüellerden arınmış bir Bolivya hayal ediyorum”.

Bu dil, 16. yüzyılda İspanyolların fethettikleri bu topraklardaki yerli toplulukları imha ederken kullandıkları dilin aynısı.

Aynı sınıf ırkçılığı, Brezilya'da Bolsonaro altında ve Venezuella'nın sağcı muhalefetinde de iş başında.

Morales ve García Linera görevlerini terk ettiler. Ama onların bu görevlere gelebilmesini sağlayan kitle hareketlerinin darbeyi yenmek için gerekli gücü ve birliği bulabileceğini umalım.

Alex Callinicos

(Socialist Worker'dan çeviren Ali Rıza Seven)

Bültene kayıt ol