"İkinci Arap Baharı" olarak adlandırılan hükümet karşıtı protesto gösterileri dalgası, Cezayir'den Sudan'a zaferler kazanarak, Mısır ve Irak'a yayıldı. Şimdi ise Lübnan'da.
Yaygın yolsuzluktan, dokunulmaz bir siyasi sınıftan, artan ekonomik krizden ve temel hizmetlerin tamamen başarısız olmasından bıkan çok sayıda Lübnanlı kadın ve erkek, küçük ülkede sokaklara çıktı.
"Devrim! Devrim!" sloganlarıyla yürüyen eylemciler, geçen ay Mısır ve Irak sokaklarında atılan ünlü sloganı tekrarladı: "Halk rejimi devirmek istiyor!"
Lübnan'daki mevcut yönetim başarısızlıktan başarısızlığa koştu, Lübnanlı işçilere ve orta sınıfa, bir milyarder olan Başbakan Saad El Hariri'nin ifadesiyle 'acı kemer sıkma' önlemleri dışında hiçbir şey vaat etmedi.
Geçtiğimiz haftalarda Lübnan’da öfke yükselmeye başladı, akaryakıt ve ekmek grevlerine yol açan devam eden döviz krizini takiben, bir dizi kutsal ormanda çıkan yangın ve beceriksiz hükümetin komşulara kurtarma için yalvarmaktan başka çok az şey yapabilmesi eklendi.
Perşembe gecesine kadar pek çok Lübnanlıdaki şüphe hükümetin lehineydi, ülkelerini komşu Suriye’de görülen karmaşadan kurtarmayı tercih ediyorlardı, bunun bedeli; sarsıcı yaşam standartlarını feda etme ve ekonomiyi çökertmekle tehdit eden parazitsel yolsuzluğu görmezden gelmekti.
Ancak deveyi yardan uçuran ot, hükümetin yüksek fiyatlı cep telefonu tarifelerinden kaçınmak için çoğu Lübnanlıların iletişim için güvendiği internet mesajlaşma uygulaması Whatsapp'a önerdiği gülünç bir vergi oldu.
Pek çok Lübnan insanı için yönetici sınıfın onarılamayacağının kanıtı, hükümetin zenginleri vergilendirmeyi reddetmesi; özellikle, servetlerini anlaşılmaz devlet sözleşmelerinden ve kamu borcuna olan yüksek menfaatlerden yapmış olan politikacılarla bağlantılı zenginleri, bunun yerine sıradan insanlara KDV artırımı ve internet hizmetlerinde gerçeküstü vergiler yoluyla daha fazla vergi toplaması oldu.
Perşembe gecesi başkentte ve ülkenin dört bir yanındaki büyük kasabalarda kitlesel protesto gösterileri düzenlendi ve cuma sabahının erken saatlerinde devam etti.
Protesto gösterileri cuma günü de devam etti. Göstericilerin büyük yolları lastik yakarak kapattı.
Sahadan çekilen görüntülerde, polisin Beyrut şehir merkezinde göz yaşartıcı gaz kullandığı ve kadınlar da dahil olmak üzere protestoculara şiddetle vurduğu ve kaosun içinde bulunan hükümet bakanlarının korumaları tarafından havaya ateş edildiği görülüyor. Protestocular ise kolluk kuvvetlerinin saldırılarına direnerek yanıt veriyor.
Sosyal medyada, “Lübnan Ayaklanıyor” ve “Hesap Verme Zamanı” gibi heştegler aşırı derecede trend oldu.
Büyüyen öfke ve mücadele dalgası hükümeti şaşırttı ve Lübnan’ın siyasi liderleri durumu frenlemek için çabalıyor. Hükümet toplantısının protestocuların bozma tehdidinin ardından taşınması ve daha sonra da tamamen iptal edilmesiyle Başbakan Hariri istifaya çağrıldı.
Hariri ise cuma günü gerçekleşen kitlesel protestolar karşısında, koalisyon ortaklarına Lübnan ekonomik krizine çözüm bulmak için 72 saatlik bir süre verdi.
Şimdiye kadarki lidersiz protestolar sadece Hariri’ye değil, tüm siyasi sınıfa öfkeli. Hükümet karşıtı tezahüratlar ve pankartlar hiçbirini ayrı tutmuyor; Başkan Michel Aoun ve ünlü popülist kayınpederi Gebran Bassil'den, Şii grubu Amal'a ve hatta Hizbullah'a kadar, onlar yolsuzluğun doğrudan katılımcıları değilse bile yolunu açanlar olarak görüldü.
Göstericiler hepsinin gitmesini istiyor.
Cuma günü, pek çok siyasi parti ve lider, hükümette olmalarına rağmen kendilerini önerilen vergi önlemlerinden uzak tutmaya çalıştı. Ancak bu sefer görünen o ki, Lübnan halkı öfkelerinin gasbedilmesi ve raydan çıkarılması girişimlerine kanmayacak.
(www.alaraby.co.uk ile Al Jazeraa'dan derlenmiştir. Çeviri: Ali Rıza Seven)