Sosyalist İşçi'nin 635. sayısında, 8 Mart öncesi dünyanın pek çok yerinde örgütlenme hazırlıkları yapılan kadın grevi ele alındı:
ABD’de 2017 yılında ‘yüzde 99 için feminizm’ sloganıyla yola çıkan kadınlar, tüm dünyadaki kız kardeşlerine grev çağrısı yapmıştı. Çağrı dünyanın dört bir yanında onlarca ülkede karşılık bulmuş, hemen her ülkede son on yılların en büyük 8 Mart gösterisi gerçekleşmişti. Birçok ülkede kadınlar hem iş yerlerinde hem de evde çalışmayı durdurmuştu. Son yıllarda yükselen hareketin kitleselliği, dinamizmi ve radikalliği, kadın grevi mefhumunu mücadele hayatımıza soktu. Bu yıl da dünyanın birçok ülkesinde kadınlar 8 Mart’ta greve çıkmaya hazırlanıyor. İsviçre’deki kadın grevi ise 14 Haziran’da, yaklaşık 30 yıl önce yarım milyon kadının katıldığı grevin yıldönümünde gerçekleşecek. Kadınların talepleri her yerde aynı. Eşit işe eşit ücret ve kreş hakkı gibi talepleri kazanmanın yanı sıra cinsiyetçiliği, tacizi, kadın cinayetlerini durdurmak için de küresel bir dalga yükseliyor.
Almanya
8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına öncülük eden Clara Zetkin’den 1968’e güçlü bir kadın mücadelesi geleneği olan Almanya da bu yıl grev listesine eklendi. Almanya’daki grev hazırlıkları hakkında Sosyalist İşçi’ye konuşan sosyalist Dimitra Kyrillou, mevcut ve önceki hükümetlerin neoliberal uygulamalarının, kreş, eğitim ve sağlık gibi refah devleti politikalarını zayıflattığını söylüyor. “Esnek çalışma koşulları, temizlik vb. sektörlerdeki kadın işçilerin daha kötü koşullarda ve güvencesiz şekilde çalışmaları anlamına geliyor.” Kadınların karşılaştığı başka bir sorun ise Nazi döneminden kalma 218 ve 219A yasaları. Kyrillou’nun aktardığına göre bu yasalar kürtaj hakkında bilgi veren ve kürtaj yapmayı teklif eden kişileri suçlu ilan ediyor. “2017 yılında bir kadın, Hristiyan bir köktendinci tarafından mahkemeye verildi ve para cezası ödeme ya da hapis yatma cezası aldı!” Kyrillou bugün iktidarda olan büyük koalisyon partilerinin bu türden yasaları iptal etmeyi reddetmelerini utanç verici olarak tanımlıyor.
Ancak her yerde olduğu gibi Almanya’da da kadınlar mücadele ediyor. Söz konusu yasalara dikkat çekmek için 6 Ocak’ta Berlin’de, geniş çaplı bir organizasyonun çağrısıyla protesto gerçekleşmiş. “13 Şubat'ta Birleşik Hizmet Sendikası (Ver.di), kemer sıkma politikalarına karşı grevdeydi ve en önde kadınlar vardı. Temizlik işçisi kadınlar da daha iyi çalışma koşulları için kendi mücadelelerini yürütüyor ve şimdiye kadar davalarına dikkat çekip, dayanışma gösterilmesini sağladılar.”
“Kadın örgütleri, LGBT+ grupları ve siyasi partilerin katılımıyla birçok şehirde protesto ve gösteriler düzenleniyor.” 8 Mart’ın resmi tatil ilan edildiği Berlin başta olmak üzere o gün birçok şehirde kadınlar sokakta olacak.
Yunanistan
8 Mart’ta ilk kez bir grevin örgütlendiği Yunanistan’da, kamu sektörünün en büyük sendikası da grev ve gösteriye çağrı yapıyor. Birçok büyük şehirdeki onlarca hastanede, belediyede ve okulda uzun süredir grev hazırlıkları sürüyor. Gennimatas Hastanesi’nde çalışan Argyri Erotokritou grev kararının kadınlar ve işçi sınıfı için devasa bir bir gelişme olduğunu ve yeni bir mücadele yolunun sinyalini verdiğini söylüyor. Sendika militanı olan Erotokritou aynı zamanda DSİP’in Yunanistan’daki kardeş örgütü Sosyalist İşçi Partisi’nin üyesi. Erotokritou’ya göre kadınların taleplerini kazanmasının yolu, işçi sınıfının merkezi güç olmasından geçiyor. “Grev kararı iş yerindeki ayrımcılığı ve eşitsizliği tersyüz etmek kadar evdeki iş yükünü durdurmaya yönelik de bir eğilimin olduğunu vurguluyor. Ücret eşitliği, çalışma koşulları ve iş yerindeki tacize dair mücadeleye, günümüzde aileye devredilmiş olan ve yeniden üretim ihtiyaçlarını karşılayan sosyal hizmetleri devletin üstlenmesi gerektiği talebi eşlik ediyor. Barınma, yemek, bakım, eğitim gibi ihtiyaçlar için çalışmak aile içinde kadınlar üzerindeki bireysel baskılara dönüştürülemez. Emek mücadelesinin talepleri kadınların, işsizlerin, emeklilerin ve gençlerin taleplerini içerecek şekilde genişletilmeli.” 8 Mart’taki grevin bir dönüm noktası olacağını düşünen Erotokritou, örgütlü ve kolektif mücadelenin iş yerindeki tacize karşı koymak için işçilere güç verdiğini söylüyor.
Erotokritou’nun aktardığına göre, Marksist Kitaplık’tan çıkan, Maria Styllou imzalı ‘kadın özgürlüğü mücadelesi’ kitabı grevin örgütlenmesinde önemli rol oynamış. İş yerlerinde kitabın tanıtımı için yapılan toplantılar, işçi kadınları bir araya getirmiş. “Grev kararı işçilerin katıldığı bu toplantıların sonucuydu. İşçi kadınların mücadele isteği ve öfkesi kitabın dört ay içinde yeniden basılmasını sağladı. Çalıştığım hastane gibi birçok iş yerinde kadınlar komiteler kurdu. Bildiriler dağıtıp afişler asarak grevi örgütlüyorlar. Öğrenciler üniversitelerde, yoldaşlarımız mahallelerde grevi örgütlüyor.”
İspanya
“Kırda ve kentte yaşıyoruz, iş yerinde ve evde çalışıyoruz. Çingene, göçmen, lezbiyen, trans, biseksüel, inter, queer, heteroyuz. Dünyayı durduruyoruz ve bağırıyoruz: Yeter!” İspanya’daki kadınlar 8 Mart’ta greve böyle çağrı yapıyor.
Geçen yıl 8 Mart’ta başarılı bir genel grevin gerçekleştiği, kadın erkek binlerce insanın cinsiyet eşitliği için büyük şehirlerin sokaklarını doldurduğu İspanya’daki aktivistlere göre bugünlerde kadın hareketi İspanya’daki en güçlü mücadelelerden birisi.
Marx21 grubundan aktivistler, geçen sene açılan yolun ardından bu sene de başlıca sendikaların grev çağrısı yaptığını aktarıyor. “En büyük sendikaların bürokrasisi, iki saatlik iş bırakma çağrısı yaparak birçok iş yerindeki hareketliliği tepeden kontrol etmeye ve kısıtlamaya çalıştı. Buna rağmen mücadeleci sendikalar ve feminist hareket, tüm sektörlerde 24 saatlik genel grev çağrısı yaptı. Tabandan gelen bu baskı, sendika bürokrasisini bazı sektörlerde 24 saatlik genel grev için çağrısını genişletmeye zorladı.”
İspanya’da grev çağrısı kadın ve erkek tüm işçilere yapılıyor. “Ancak grev mücadelesinin ön saflarında olanlar kadınlar. Erkekler sadece onları takip ediyor ve kadınlar iş yerlerinde, mahallelerde grevi örgütlerken bakım işlerini üstleniyor.”
(Sosyalist İşçi)