Yemen: Savaşın yarattığı büyük yıkım

07.12.2018 - 10:34
Haberi paylaş

Özdeş Özbay, Yemen'de emperyalizmin derinleştirdiği insani krizi ve ölümleri Sosyalist İşçi için yazdı. 

Yemen’de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Emperyalist devletler ve Ortadoğu’nun alt emperyalist ülkeleri üç yıldır Yemen’de savaş sürdürüyor. 2015’te başlayan Husi ayaklanmasına karşı ABD, İngiltere ve Fransa’nın desteklediği bölgesel güçler olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ülkeyi bombalamaya başladı. Çeşitli silahlı grupları da destekleyerek kanlı bir savaşa yol açtılar. Husiler ise İran’dan destek alıyor. Büyük emperyalist rekabette İran, Rusya ve Çin’den destek alıyor.

Hava bombardımanları bugüne kadar BM raporuna göre 10 binin üzerinde ölüme neden oldu ve bunun 7 bininin sivil ölümler olduğu söyleniyor.

Ekim ayında açıklanan bir başka BM raporunda Yemen’de 13 milyon insanın açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya olduğunu söylenerek “son 100 yılın en büyük açlık olayı yaşanabilir” açıklaması yer aldı. Charity Save the Children örgütü ise son üç yılda 5 yaşın altındaki 85 bin çocuğun açlıktan ya da hastalıktan öldüğünü tahmin ediyor.

Suudi Arabistan ülkeye karadan ve denizden ambargo uyguluyor. Hem bombardımanlar hem de iç savaş nedeniyle ülkenin altyapısı yıkılmış durumda. Su şebekeleri ve elektrik altyapısı çok nadiren işliyor. Gıda ve ilaç açısından tamamen dışarıya bağımlı olan ülkeye ambargo nedeniyle sınırlı sayıda ihtiyaç malzemesinin girişine izin verilmiyor. Salgın hastalıklar, susuzluk, açlık, iç savaş ve hava bombardımanları nedeniyle ülkede yaşayan milyonlarca insan ölümle burun buruna bir yaşam sürdürüyor.

Geçtiğimiz aylarda yayınlanan BM raporunda Suudi Arabistan’ın işlediği insanlık suçları açıklanmıştı ve elbette Suudi Arabistan bu suçları reddetti. Raporda, Suudi Arabistan öncülüğündeki hava operasyonlarında okulların, pazar yerlerinin ve hastanelerin hedef alındığı, bu saldırılarda bugüne kadar binlerce sivilin öldürüldüğü yer alıyor. Raporda tutsaklara yönelik işkence ve tecavüz gibi insanlık suçları da yer alıyor.

Emperyalizmin rolü

Yemen’de on yıllardır süren ayrışmaların ve çıkar çatışmalarının kökeninde emperyalist devletlerin mücadelesi var. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere Yemen’in güneyinde bulunan Aden’deki üslerini ve Suudi Arabistan’daki rejimi destekledi. Buralarda Batı yanlısı rejimlerin olması ve İngiliz üslerinin bulunması bölgenin kontrolü açısından çok önemliydi.

Aden’de başlayan grevler nedeniyle İngiltere Aden’de yerel şeyhlerin ve emirlerin kontrolünde bir federasyon oluşturdu. 1962 yılında Yemen’de gerçekleşen bağımsızlık yanlısı darbe Aden’de genel grevler örgütleyen sendikanın temsilcilerini de yönetime alarak ülkeyi birleştirmek için adımlar attı. İngiltere, Suudi Arabistan ile birlikte hükümete karşı isyancı grupları destekledi. Aden’deki üssün güvenliğini ileri sürerek hükümet yanlısı güçlere ve kontrolündeki bölgelere bomba yağdırdı.

Yemen sonraki onlarca yıl boyunca çeşitli karışıklıklarla yaşamak durumunda kaldı. İngiltere’nin ve ardından ABD’nin en büyük amacı Yemen’i ve Suudi Arabistan’ı kendi yanlarında tutmak oldu.

2011 yılında başlayan Ortadoğu Devrimlerinin Yemen’e sıçraması bugün yaşanan olayların tetikleyicisi oldu. Rejim karşıtı kitle gösterileri sonucu Yemen Başkanı Ali Abdullah Salih devrilmiş ve yerine Abdurabbu Mansur Hadi geçmişti. Daha önce Salih’e karşı mücadele eden ve ülke nüfusunun %30’unu oluşturan Şiilerin lideri Abdül Malik El Husi, Hadi yönetiminden federasyon talep etmişti. Bunun gerçekleşmemesi üzerine 2014’te başlayan ayaklanma ile Husiler başkent Sana dahil ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirmişti. Bunun üzerine Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri’ni de yanına alarak ülkeye müdahale etti.

Bugün ülkenin Batısı ve başkenti isyancı Husilerin elinde. Ülkenin önemlice bir kısmı Suudi Arabistan liderliğinde kontrolü ele alan Hadi hükümetinin yönetiminde. 2017’de Hadi ile anlaşmazlığa düşerek Aden’de yeniden bağımsızlık ilan eden Güney Geçiş Konseyi kendi bölgesini kontrol ediyor. Ülkenin bir kısmı da El Kaide, IŞİD gibi cihatçı grupların kontrolünde bulunuyor.

Suudi Arabistan Ortadoğu’da her zaman emperyalist devletlerle kurduğu ilişkiler doğrultusunda bölgede karşı devrimci ve statükocu bir rol oynadı. Ortadoğu Devrimleri’ni de kana bulayan ülkelerin başında geliyordu. Suudi Arabistan, yönetimin Şii veya Sunnilerde olup olmadığı fark etmeksizin Mısır, Libya, Suudi Arabistan, İran, BAE ve diğer ülkelere yayılan diktatörlük karşıtı ayaklanmaları mezhep savaşlarına evrilterek devrimleri ezmek için her şeyi yaptı. IŞİD ve daha birçok karşı devrimci cihatçı gruba silah ve para desteği sunarak özellikle Suriye devrimini iç savaşa evrilten ülkelerin en başında yer alıyor.

Ortadoğu’da gericiliğin kalesi

Suudi Arabistan belki de insanlık tarihinde ilk kez bir konsoloslukta bir gazeteciyi öldürüp, parçalara ayırıp cesedini ortadan kaldıran ülke oldu. Bu eşi görülmemiş vahşete rağmen Batı emperyalizmi açısından önemi, ayrıca dünyanın en büyük silah alıcısı ve en büyük petrol üreticilerinden de biri olması açısından önemi sayesinde hiçbir yaptırıma uğramadan ilişkilerini sürdürebiliyor.

Suudi Arabistan’ı yanına çekmeye çalışan Rusya da tüm bunları umursamayarak ülkeyle olan ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor.

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen G20 zirvesinde Trump ve Putin gibi liderler Suudi Prens Muhammed bin Selman ile samimi pozlar vermişlerdi. Yemen’deki insanlık suçları ve Kaşıkçı cinayetine rağmen G20 zirvesinde 2020 yılı G20 başkanlığı Suudi Arabistan’a verildi. Bu açık destek Suudi Arabistan’ın Yemen’de ve bölgede acımasız politikaları sürdürmeye devam edeceğinin kanıtı.

Özdeş Özbay

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol