Paris'te gerçekleştirilen BM İklim Zirvesi'yle aynı günlerde Halkın İklim Zirvesi yapıldı. Zirveye Uluslararası Sosyalist Akım'ın dünyanın farklı yerlerindeki örgütlerinden sosyalistler de katıldı. Paris'ten dönen DSİP üyeleri Emin Şakir ve Onur Devrim Üçbaş, izlenimlerini Sosyalist İşçi gazetesine anlattılar.
30 Kasım-11 Aralık tarihleri arasında 195 lideri bir araya getiren Paris İklim Zirvesi sona erdi. Hedefin küresel sıcaklık artışını 2°C'nin altında tutmak olduğu zirvenin sonunda dünya liderlerinin ayakta alkışladığı, "tarihi" olmakla nitelendirdiği bir anlaşma ortaya çıktı. Ama ne tesadüftür ki, sıcaklık artışını sınırlamayı vurgulayan anlaşmada doğrudan hükümetlerin karbon salımlarına çizgi çeken bağlayıcı bir madde yok.
Liderlerin bu krize çare olamayacaklarını bilenler ise çeşitli etkinliklerde, forumlarda, Paris sokaklarında bir araya geldiler. COP21 devam ederken aktivistler de Halkın İklim Zirvesi adıyla alternatif bir zirve gerçekleştirdiler. Hem bu zirveye hem de yasaklanmasına rağmen polis barikatlarını aşan büyük iklim yürüyüşüne Fransa dışından pek çok aktivist katıldı. DSİP üyeleri de hem alternatif zirvede hem de büyük iklim yürüyüşündeydiler.
Sosyalist İşçi, zirveyi ve Paris sokaklarındaki atmosferi DSİP üyesi Emin Şakir ve Onur Devrim Üçbaş’la konuştu.
İklim zirvesi, Paris katliamından 2 hafta sonra başlamasına rağmen insanlar büyük bir kararlılıkla sokaktaydılar. Moraller nasıldı Paris'te?
Emin: Fransız hükümeti COP21 için iyi hazırlanmıştı. Bunu tren garına adımınızı attığınızda fark ediyordunuz. COP21 rehberleri her yerdeydiler. Ama gardan dışarı, sokağa çıktığımızda ikinci bir şeyi fark ettik. Paris'in sokakları alternatif zirve, yürüyüş ve diğer iklim etkinliklerinin afişleri ile donatılmıştı. Dünyayı sokakta değiştirmek isteyenler sokaktaydılar.
28-29 Kasım yürüyüşlerine polisin saldırmasına, 200 eylemciyi gözaltına almış olmasına ve Paris genelinde aşırı güvenlik önemleri alınmış olmasına rağmen aktivistler ilk günden beri 12 Aralık'ta sokakta olacaklarını söylüyordu.
Büyük iklim yürüyüşünden bir gün önce yapılan ve binlerce aktivistin katıldığı forumda eylemin son ayrıntıları tartışılırken hükümetin eylemi yasaklamış olmasına rağmen büyük olacağı çok belliydi. Ve 12 Aralık'ta Paris'in pek çok yerinde on binlerce kişinin katıldığı etkinlikler gerçekleşti. Bunların en büyüğü Zafer Takı'ndan başlayıp Eyfel Kulesi'nde biten yürüyüş oldu.
Dünyanın her yanından iklim aktivistleri buradaydı.
Onur: Paris’te gerçekleşen son saldırılar alternatif zirveye ve eylemlere olan katılımı etkilese de hem iklim değişikliğine, hem de Fransa devletinin ilan ettiği olağanüstü hale karşı sokağa çıkan binlerce insan vardı. Daha önceki zirvelerle bu zirve arasındaki en büyük farklılık “hükümetlere basınç yaparak daha iyi kararlar çıkartma” düşüncesinin yerini büyük oranda “resmi zirveden önemli bir sonuç çıkmayacağı” düşüncesinin almasıydı denilebilir. Hem 5-6 Aralık’taki “Halkın İklim Forumu” toplantılarında hem de 12 Aralık’ta yapılan “Kırmızı Çizgiler” eyleminde devletlerin ve hükümetlerin ikiyüzlülüğüne vurgu yapılarak, antikapitalist bir hat öne çıkarıldı.
Hükümetlerin iklim zirvesine karşı yapılan halkın iklim zirvesinde neler konuşuldu?
Emin: 5-6 Aralık'ta hükümet temsilcileri fosil yakıt, petrol ve kömür gibi şeylerin adını dahi anmadan iklim değişikliğini durdurmak gibi bir dertlerinin olmadığını bir kez daha gösterirken aynı tarihte aktivistler Alternatif Zirve'de buluştular.
2 gün boyunca yüzlerce toplantı ve gerçekten çok farklı konularda tartışmalar yaşandı. Savaşların iklim değişikliğine etkisinden, alternatif tarım yöntemlerine, yenilenebilir enerji toplantılarından, iklim için "1 Milyon İş" kampanyasına ve diğer onlarca deneyim aktarma toplantısına kadar. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun (ITUC) düzenlediği iklim değişimi ve işçi sınıfı toplantısı önemli etkinliklerdendi.
Ama alternatif etkinlikler sadece bu kadar değildi. 12 Aralık'a kadar Paris'in pek çok yerinde değişik örgütlerin düzenlediği geniş katılımlı toplantılar gerçekleşti. İngiltere İşçi Partisi Başkanı Jeremy Corbyn, yazar Naomi Klein ve sendika temsilcilerinin konuşmacı olduğu toplantı hem çok katılımlı hem de çok coşkuluydu. Özellikle dünyanın pek çok yerinden gelen sendika temsilcilerinin iklim değişimine karşı mücadele konusundaki kararlılığı umut vericiydi.
Onur: Halkın İklim zirvesi onlarca yapının bir koalisyonu olan İklimKoalisyonu21 tarafından örgütlendi. Aynı anda 45 toplantının yapıldığı konferansta genel olarak tüm dünyadaki hareketler deneyimlerini ve perspektiflerini anlattılar. Mauritius gibi ada ülkelerinden gelenler küresel ısınmanın yarattığı somut sonuçları anlattılar, İngiltere’den gelen “Bir milyon İklim İşi” kampanyası aktivistleri iklim sorununun enerji yönetiminin radikal bir şekilde değiştirilmesi, bu süreçte yeni işler yaratılmasıyla çözülebileceğini vurguladılar. Tüm Avrupa’da gelişen divestment (fosil yakıtların toprakta bırakılması hareketi) hareketin kazanımlarını paylaştı. Güney Amerika’daki çiftçi hareketlerinden, Avrupalı finansal vergilendirme kampanyalarına onlarca farklı hareket alternatif iklim zirvesinde yer aldı.
Zirvede ortaya çıkan anlaşmayı hükümetler coşkulu bir şekilde karşılasa da, iklim aktivistleri, antikapitalistler için değişen pek bir şey olmadı. Nasıl bir mücadeleyi işaret ediyor bu durum?
Emin: Alternatif zirve boyunca COP21'den iklim değişikliğini durdurmaktan çok uzak kararlar çıkacağını hepimiz biliyorduk. Her ne kadar 1,5 derecelik bir artış konusunda anlaşılmış olunsa da fosil yakıt kullanımına bir sınırlama getirilmediği sürece ısı artışını durdurmak mümkün değil. COP21'den ve daha önceki 20 zirveden de biliyoruz ki, hükümetlerin birincil hedefi patronların kar oranları. Ve bu değişmediği sürece iklim değişimini durdurmak mümkün değil.
Zirvedeki liderler Paris'ten çıkacak anlaşmanın tarihi bir anlaşma olduğunu coşkulu bir şekilde anlatsalar da, anlaşmada karbon salımlarına sınır çizen bağlayıcı bir hüküm yok. "Gelişmekte olan ülkeler" sorunu ise bir kez daha gündeme geldi.Tartışma, hangi ülkelere ne kadar finansman sağlanacağı ve bunun ne kadar sürede ödeneceği.
Buradan anlaşıldığı gibi "liderlerden" iklim krizini çözmelerini beklemek hiç gerçekçi değil. İklim değişikliğinin yıkıcı etkileri tahminlerin çok ötesindeyken, gelecekteki tablo hiç de iç açıcı değilken hükümetlerin önceliği bir kez daha bu sorunu ortadan kaldırmak olmadı. Zaten çanların oldukça sesli çaldığı bu krizi hükümetlerin iyi niyetini bekleyerek değil ancak iklim aktivistlerinin, antikapitalistlerin, öğrencilerin, işçi hareketinin, köylülerin bu vahşi kapitalizme karşı verecekleri ortak mücadeleyle yenebiliriz.
Onur: Paris’teki toplantı ve eylemlere katılanlar, “tarihi bir adım” olarak nitelenen anlaşmanın kendi bekledikleri çözüm olmadığı konusunda çok netlerdi. Sonuçta önümüzde içinde “fosil yakıtlar”, “petrol”, “kömür” gibi kelimelerin bile geçmediği bir anlaşma var. 12 Aralık’ta Zafer Anıtı’ndan Paris’in finans merkezi La Defence’e uzanan caddede yapılan eylemdeki sloganlar ve vurgular, iklim aktivistlerinin bu anlaşmayı devlet başkanları gibi heyecanla karşılamadığını çok net bir şekilde gösteriyordu. “İklimi değil, sistemi değiştir” sloganı farklı dillerde pek çok grup tarafından dövizlerde, pankartlarda kullanılıyor, Uluslararası Sosyalist Akım kortejinden atılan “Antikapitalista” sloganına diğer kortejlerden de katılım oluyordu. Kısaca Paris’teki alternatif zirve ve eylem iklim hareketinin hem büyüdüğünü hem de kapitalizm-iklim ilişkisi konusunda bir eşik atladığını göstermiş oldu.