Kamuoyunda Katliam Yasası olarak bilinen Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki değişikliklere karşı hayvan hakları aktivistlerini ve örgütleri bir araya getiren Yaşatacağız! Platformu, Kadıköy’de gerçekleşen basın toplantısı ile miting duyurusu yaptı. Her türlü hayvan sömürüsüne karşı olan platformun basın toplantısında vegan atıştırmalıklar ikram edildi.
Yaşatacağız! Platformu Kadıköy’de düzenlediği basın toplantısıyla 29 Eylül’de gerçekleşecek büyük İstanbul mitingine çağrı yaptı
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nin başlattığı ve birçok kitle inisiyatifinin dahil olduğu nöbet ve eylemlerde bir araya gelen aktivistler tarafından, yasaya karşı kitlesel kampanya örgütleme hedefiyle kurulan Yaşatacağız! Platformu, hayvanların katline ve tecridine karşı olan herkesi 29 Eylül saat 17.00’de Maltepe Miting Alanı’nda gerçekleşecek büyük İstanbul mitingine çağırdı.
Platform üyelerinden Ersin Tek, “AKP ve MHP oyları ile yasanın meclisten geçirilmesinin ardından Türkiye’nin dört bir yanında yerel inisiyatifler kuruldu. Hayvan hakları savunucuları il il, mahalle mahalle örgütlenerek kendi sokaklarındaki hayvanları korumak için bir araya geliyor. Bu yerel direnişler sayesinde pek çok toplama ve katliam girişimi engellenebildi. Mahalle örgütlenmeleri ve eylemleri devam ederken bu yasanın tamamen yürürlükten kalkması hedefiyle kitlesel eylem ve çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.“ dedi.
Yasa AYM gündeminde
Anayasa Mahkemesi, Katliam Yasası’nın iptali için yapılan başvuruyu inceledi. Ve esastan görüşülmesine karar verdi.
Arzum Bahab, toplumun AYM’den bu katliam yasasını iptal etmesini beklediğini ve kamuoyunun gözlerinin AYM’nin üzerinde olduğunu belirtti.
“Anayasa Mahkemesi toplumun büyük çoğunluğunun karşı olduğu, yaşam hakkını tartışmaya açan, ekolojik ve toplumsal dengeye zarar verecek bu yasayı derhal iptal etmeli” diyen Sevcan Çamlıdağ, sözlerine şöyle devam etti:
“AYM’nin bu yasayı iptal etmesi gerektiğine inanıyoruz fakat çıkacak karar ne olursa olsun bu yasanın uygulanamaz olduğunu, Türkiye’nin hiçbir yerinde bu yasayı uygulatmayacağımızı bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu yasayı sokakta, kitlesel bir kampanya ile durduracağız ve sokaktaki hayvanları bugüne kadar yuva bildikleri sokaklarda, mahallelerde güvenle yaşatacağız”.
---
Bir video eylemci olarak hayvan hakları mücadelesinde yer almaya 2 Haziran’da Ankara Tandoğan’da düzenlenen eyleme katılarak başladım. Hayvan hakları alanında daha önce aktif değildim; ancak Roboskî Katliamı, Gezi Direnişi, Yüksel Direnişi gibi toplumsal hareketlerde bulunmuş biri olarak bu mücadelede de yer almak benim için kaçınılmazdı. İlk katıldığım hayvan hakları eyleminde, kitlenin bir bölümünün kolluk güçlerinin talimatları doğrultusunda hareket etmesi, türcü, ırkçı ve cinsiyetçi sloganlar kullanması beni hayal kırıklığına uğrattı. Ancak, bu eylemlerde baskıcı otoritelere ve ayrımcı söylemlere karşı duran, mücadeleyi hayvan hakları, ırkçılık, cinsiyetçilik ve diğer toplumsal adaletsizliklerin birbirinden ayrılamaz olduğu kesişimsellik perspektifiyle ele alan bireylerin varlığını fark ettim. Bu insanlara odaklanarak, Sokaktayım Yanındayım Direnişi’ne katıldım.
Katıldığım ilk gün Tandoğan’dan Kızılay Sakarya Caddesi’ne yapılan yürüyüş sırasında ve sonrasında, direnişin bir parçası olarak sokakta canlı yayınlar yapmaya devam ettim. Sakarya Caddesi’nde yapılan basın açıklaması ve oturma eylemleri sırasında, Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi ile de tanıştım. 104 gündür devam eden bu eylemlere başlangıçta sadece bir video eylemci olarak katılmıştım. Ancak zamanla hem Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi hem de Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi bünyesinde, sokak hayvanlarının katliamını durdurmak için daha aktif bir rol üstlendim.
Hayvan hakları mücadelesini sağcı, gerici, muhafazakar ve kariyerist bir çerçeveye hapsetmeye çalışanlara karşı, bu iki inisiyatifin ortaya koyduğu eylem ve etkinliklerin, hayvan hakları mücadelesine yeni bir perspektif kazandırdığına inanıyorum. Özellikle şu günlerde Anayasa Mahkemesi süreci devam ederken, yaşam savunucularını yurt genelinde örgütleyerek toplumsal muhalefeti kitleselleştirmek, bu ay sonuna İstanbul ve Ankara’da kolektif olarak düzenlenmesi planlanan mitinglerle, Kuğulu Park’ta devam eden yaşam nöbeti, AYM önünde yapılan eylem ve diğer etkinliklerle barışçıl direnişi sürdürmek ve katliam yasasına karşı çıkmak hayati öneme sahiptir. Katliam yasasını durdurmak ve canlarımızı kurtarmak için direnişi ve dayanışmayı büyütmekten başka çare yoktur. Sokaklar özgürleşene ve son kafes kırılana dek, Sokaktayım Yanındayım!
Gökhan Mezarcı
(Video eylemci, HYÖ ve SYİ üyesi, Ankara)
---
Mayıs sonu-Haziran başından beri yaşadıklarımızın hem olumsuz hem de olumlu anlamda olağanüstü olduğunu düşünüyorum. Birincisi hükümet, gündeme getirdiği yasa tasarısını apar topar, adeta kaçırırcasına meclise getirdi ve onayladı. Bu hükümetin olağanüstülüğü, OHAL’deki gibi bir kriter hâline getirdiğini gösteriyor. Ancak bizim açımızdan, ezilenlerin olağanüstü durumunu yaratan bir hareket de ortaya çıktı. Türkiye’nin dört bir yanında on binlerce insan yasaya karşı sokaklara döküldü. Biz de Ankara eylemlerinden başlayarak, inisiyatif olarak bu sokak hareketinin içinde aktif olarak yer aldık. Bu hareketin ayırt edici yönü şu: Bugün kadar bu tür bir yasa değişikliğinin gelmesi bekleniyordu ancak buna ilişkin muhalefet genel olarak hükümete “vicdan” üzerinden yalvaran, milliyetçi bir hattan ilerliyordu. Bu damarın hâlen mevcut olduğunu biliyoruz. Ancak 100 günden fazladır süren bu direnişte şimdi yeni ve kitleselleşen bir hat daha var. Bu damar, “vicdan” değil haklar üzerinden ilerliyor ve politik bir hak olarak yaşam hakkını talep ediyor. Bunu diğer ezilenlerin mücadelelerine bağlıyor. Birlik içinde çeşitliliği dışlamıyor, tek bir renge indirgemiyor. Tam da bu yüzden Kuğulu Park’ta nöbet alanında trans bayrağı da var, Filistin bayrağı da. Bu mücadeleyi büyütmeliyiz.
Can Irmak Özinanır
(HYÖ aktivisti)