Libya'da 20.000'e yakın insan ölmüş ve on binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kalmış olabilir. Bu korkunç bedel (1927'den bu yana Kuzey Afrika'daki en ölümcül sel), emperyalist müdahaleyle parçalanmış bir toplumda iklim değişikliğinin bir sonucu.
Daniel Fırtınası 10 Eylül gecesi meydana geldi ve Libya'nın kuzeydoğusundaki kıyı bölgesinde yıkıcı sellere yol açtı. Yükselen sular Derna kenti yakınlarında iki barajı yıktı.
Hayatta kalanlardan biri şunları söyledi: “Bir ıslık sesi duydum, bunun bir uçak olduğunu sandım. Suyun şiddetinden komşumun evi çöktü.”
Hayatta kalan başka biri, Halil Boushiha ve annesi, bir kapıya tutunup, bir eve girene kadar sokakta sürüklendiler.
“Vücutlar suyun üzerinde yüzüyordu, arabalar yüzüyordu, insanlar çığlık atıyordu. Bir ya da bir buçuk saat sürdü ama sanki bir yıldan fazlaymış gibi geldi” dedi.
Derna'nın 241,4 kilometre batısındaki El-Bayda, El-Marj, Tobruk, Takenis, El-Bayada, Battah ve Bingazi gibi doğu şehirleri de etkilendi.
Bu ayın başında oluşan Daniel fırtınası, Libya'ya doğru ilerlemeden önce Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye'de su baskınlarına neden oldu. Bu, kayıtların başlamasından bu yana görülen en kötü fırtınaydı ve Yunanistan'da 16, Bulgaristan'da ise 4 kişinin ölümüne yol açtı.
Fırtına, "Omega bloğu" olarak bilinen ve giderek sıklaşan bir iklim olayının ardından geldi. Bunlar, bir yüksek basınç bölgesi iki alçak basınç bölgesi arasına sıkıştırıldığında meydana gelir. Daha şiddetli ve daha yoğun yağışlarla ilişkilidir .
100 bin kişinin yaşadığı Derna'da, yakındaki iki barajın çökmesi sonucu 30 milyon metreküp su açığa çıktı. Bir metreküp 1.000 litreye eşittir. On metre yüksekliğe ulaşan dalgalar şehri kasıp kavurdu.
Şehrin yüzde 25'i yok oldu ve büyük kısmı denize sürüklendi. 2011'de NATO'nun bombalama müdahalesinden sonra Libya'da yaşanan iç savaş, ülkeyi kaosa sürükledi ve iklim felaketine hazırlıksız bıraktı (aşağıya bakın).
Yetkililer 2002 yılından bu yana barajların bakımını düzgün bir şekilde yapmamıştı ve etkili bir meteoroloji hizmeti gibi kritik altyapı da mevcut değil.
İnsanları kurtaracak ve onlara yardım edecek uygun donanıma sahip acil servisler yok.
Libya Acil Durum ve Ambulans yetkilisi Osama Aly “Hava koşulları, deniz suyu seviyeleri, yağışlar ve rüzgar hızları iyi incelenmedi. Fırtınanın güzergahında ve vadilerde olabilecek aileler tahliye edilmedi” dedi.
“İnsanlar üç toplu mezara gömülüyor. Onları tek tek mezarlara gömmek için ne zaman ne de yer var. Tek operasyonda 500 cesedi çıkardık” dedi.
Yetkililer 10 Eylül'de bölge sakinlerinin evlerinden çıkmasını engelledi ve sokağa çıkma yasağı koydu.
Seller birçok bölgede hastaneleri ve tıbbi tesislerin yanı sıra telefon hatlarını, elektrik altyapısını ve yolları da yok etti.
Morglar şimdiden sokaklara dağılmış cesetlerle dolmuş durumda ve hala sudan ve enkaz altından çıkarılmayı bekleyen cesetler var. Çürüyen cesetler enfeksiyon yayılması açısından ciddi bir risk oluşturuyor.
Yıkım bitmedi. Uzmanlar iklim değişikliği hızlanarak arttıkça, bu hava olaylarının, özellikle Akdeniz'de, daha sık meydana geleceğini tahmin ediyor.
Kesin olan, en çok acıyı en yoksul insanların çekeceği.
---
NATO askeri ittifak güçleri, Muammer Kaddafi'yi devirme fırsatını yakalayınca, 2011'de Libya'yı parçaladı. 2010 ve 2011'de Arap devrimleri diktatörleri devirmeye başlayınca, Batılı devletler kontrolü ele geçirmek için hemen harekete geçti.
Batı önce Kaddafi'yi şeytanlaştırdı, sonra ona, 'Teröre Karşı Savaş'ın müttefiki olarak ve petrolü için itibarını iade etti. Daha sonra aynı Batı, çeşitli milisleri silah, fon ve birliklerle destekleyerek Libya isyanının iç savaşa dönüşmesine yardım etti.
İngiltere ve ABD, Libya halkını “korumanın kendi sorumluluğu” olduğunu iddia etti. Ancak güçleri Libya'yı hava saldırıları ve cruise füzeleriyle, ardından da Fransız ve Kanada bombalarıyla vurdu.
Bunlar, Ukrayna halkına barış ve güvenlik getireceğine inanmamız istenen güçlerin aynısı.
Kaddafi'nin devrilmesi, savaşan milislerin dolduracağı bir iktidar boşluğu bıraktı. Batılı devletler sıradan Libyalıların desteği olmadan geçici bir hükümet kurdu.
Böylece 2014'te yeniden çatışmalar başladı ve bunu, Batı'nın IŞİD'e karşı daha fazla hava saldırısı izledi. Libya, doğuda bir yönetim ile batıda başkent Trablus'ta bir yönetim arasında bölünmüştü.
2015 yılı sonunda Trablus'ta tek otorite olmak üzere yeni bir Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) kuruldu, ancak bu hükümet pek popüler olmadı. Doğudaki alternatif hükümet buna karşı çalışmaya devam etti.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği (AB) ve ABD UMH'ye destek verdi. Fransa, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan'ın da aralarında bulunduğu diğer güçler doğu hükümetini destekledi.
İki taraf 2020'de ateşkes imzaladı. Rakip hükümetleri birleştirmek amacıyla Mart 2021'de Ulusal Birlik Hükümeti kuruldu.
Ancak siyasi kırılmalar hâlâ mevcut. Trablus'ta başbakan Abdul Hamid Dbeibah, Libya'nın uluslararası alanda tanınan hükümetine başkanlık ediyor.
Bingazi'de rakip başbakan Usame Hamad, Ulusal İstikrar Hükümeti'nin doğu yönetimine başkanlık ediyor. Ordu komutanı Halife Haftar tarafından destekleniyor.
Libya, 2010 yılında Afrika'nın en zengin ve en gelişmiş ülkelerinden biriydi, ancak Libya nüfusunun üçte biri artık yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
NATO ya da Batı tarafından yeniden inşa edilmesi için hiçbir şey yapılmadı. Middle East Eye web sitesi 2015 yılında İngiltere'nin Libya'yı bombalamak için 320 milyon £ harcadığını ve sonraki dört yıl içinde insani yardım için sadece 15 milyon £ harcadığını açıkladı.
Bu arada Libya kıyıları gelişen kölelik endüstrisinin merkezi haline geldi. Hükümetleri küresel güçler, özellikle de AB tarafından manipüle ediliyor.
AB de sınırlarını korumak için Libya'yı kullanıyor. Acımasız sahil güvenlik güçleri mültecilerin Kuzey Afrika'dan ayrılmasını engelliyor. Çeteler ise AB tarafından geri itilen mültecileri korkunç şartlarda hapsediyor.
Isabel Ringrose
(Socialist Worker, Çeviri: Ali Baydaş)