Yaklaşık bir yıl önce yayınlanan IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu nasıl bir iklim krizinin içinde olduğumuzu gösteren veri ve tespitler ile doluydu. Rapor uzun zamandır dünyanın her yerinde etkilerini yaşadığımız iklim krizinin 1.1 derecelik sıcaklık artışı sonucu oluştuğuna vurgu yaparken, 1.5 derece artışla yaşayacağımız yıkımları bir bir sayıyordu. IPCC’nin bundan önceki raporlarında da ifade edildiği gibi “ön görülenden, beklenenden daha yaygın ve şiddetli bir iklim değişikliği gerçekleşiyor”du.
Çölleşmeyle mücadele
Yine geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) tarafından hazırlanan bir kuraklık raporu vardı. Bu raporun hazırlanma amacı; kuraklık odaklı Fildişi Sahili’nde düzenlenen COP15 Zirvesine katılacak hükümet yetkililerine nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu göstermek ve alacakları kararları bu gerçekliğe uygun olarak almalarını sağlamaktı. Bu rapor da IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu gibi çok çarpıcı veriler içeriyordu. Doğal afetlerin yüzde 15’inin kuraklık oluşturduğu, 2000 yılından günümüze kurak dönemlerin sayı ve süresinin yüzde 29 arttığı, 2000-2019 yılları arasında 1.4 milyardan fazla insan kuraklıktan etkilenirken, kuraklığın selden sonra insanları en fazla etkileyen ikinci felaket haline geldiği açıkça vurgulanıyordu.
Rapordan geçmiş dönem verilerine devam edecek olursak, 2022'de 2,3 milyardan fazla insanın su stresi yaşadığı ve 160 milyon çocuğun şiddetli ve uzun süreli kuraklığa maruz kaldığı önemli bir veriydi.1998-2017 döneminde yaşanan kuraklığın dünya çapında yaklaşık 124 milyar dolarlık bir ekonomik kayba neden olduğu ise bir başka veriydi.
İklim değiştirmeye son!
Raporun kuraklık önlenmez, hızla harekete geçilmezse olacaklar hakkında öngörüleri ise ürkütücü. 2030 yılına kadar 700 milyon insanın kuraklık nedeniyle yerinden edileceği, 2040 yılına kadar her dört çocuktan birinin aşırı su sıkıntısı olan bölgelerde yaşayacağı, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasının kuraklıktan etkileneceği belirtiliyordu. Bu kuraklıktan etkilenecek insan sayısının 4,8 ila 5,7 milyara ulaşabileceği anlamına geliyor. Avrupa Birliği'nde ve İngiltere'de yapılan hesaplamalara göre, kuraklıktan kaynaklanan 9 milyar Euro civarındaki yıllık kaybın anlamlı bir iklim eylemi olmazsa 65 milyar Euro’nun üzerine çıkacağı; IPCC’nin raporunda da yalnızca önümüzdeki on yılda iklim değişikliğinin 32 ila132 milyon arası insanı aşırı yoksulluğa sürükleyeceği belirtiliyordu.
Ocak ayında sıcak hava müjde değildir
Dünyanın her yerinde mevsim normallerinin üzerinde sıcaklık rekorları kıran günler yaşanmakta. Türkiye’de 2022 Aralık ayı, son 52 yılın en sıcak Aralık ayı oldu. Aynı zamanda 2022’in Eylül, Ekim ve Kasım aylarında Türkiye’nin birçok bölgesinde şiddetli kuraklıklar yaşandı. İstanbul’un barajlarındaki su seviyeleri yine haberlere konu olmaya başladı. 2 Ocak 2023’de İstanbul’daki barajların ortalama doluluk oranı yüzde 32,74. Şubat, mart, nisan aylarında beklenen yağış miktarları ile baraj doluluk oranlarında artış olabilir ama bu artış oranları iklim krizinin şiddetlendirdiği kuraklık gerçekliğini değiştirmeye yetmeyecek.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, geçtiğimiz günlerde bir sosyal medya paylaşımında, "Hava olayları çok garipleşti. Türkiye genelinde yağış yok. Sıcaklıklar normalin çok üstünde. Böyle devam etmesi halinde metropol şehirlerde büyük su krizi olur. İçme suyu barajları kritik seviyenin altında seyrediyor. Ocak ayı böyle giderse elimizde sadece şubat ayı kalır. Kuraklık ve su kıtlığı gıda kıtlığını doğurur. Gıda kıtlığı başka sosyal olayları tetikler. Özellikle iklim değişikliği dolayısıyla oluşacak doğudan batıya ve güneyden kuzeye iklim göçlerini ortaya çıkartacaktır. Problem ortak, çözüm de ortak bulunmalı. BM'ye çok iş düşüyor." diye yazmıştı.
İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı’na hemen şu gerçeği hatırlatmak gerekir: Dünyanın en yüksek emisyon üreten 59 ülkesinin incelendiği İklim Değişikliği Performans Endeksi (CCPI) 2023 raporuna göre Türkiye, geçen yıla göre altı sıra gerileyerek 47'nci sıraya düştü ve düşük performans gösteren ülke olarak derecelendirildi. Bu raporda zeytinlikleri madenciliğe açan yönetmeliğe de yer veriliyor ve Türkiye’nin iklim eyleminde şeffaflıktan yoksun olduğu belirtiliyor. Şimdi hükümet kuraklıkla mücadeleyi suyu tasarruflu kullanmaya indirgeyen çağrılarda bulunacak. Kuraklığın önüne geçmek için bizim yanıtımız ise iklim krizini durdurmak için değil, aksine şiddetlendirici faaliyetlere devam eden AKP-MHP iktidarına bir an önce son vermek olacak.
Nuran Yüce
(Sosyalist İşçi)