Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Şeref Kalaycı, Kaz Dağları’nda maden çıkarma izni alan Kanadalı Alamos firmasının 5 yılda kademe kademe kesmesi gereken ağaçları tek seferde kestiğini ve şirketin araziyi “dımdızlak” bıraktığını söyledi.
Alamos Gold, geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamada “Ağaç kesimi için Orman Bakanlığı’na 54 milyon TL ödedik,” diyordu. Bu ödemede, kesimin Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından yapılması şartı da bulunuyordu. Şirket, siyanürle altın çıkarma hazırlığı yapmak için 350 bin ağaç kesmiş, 10 yıllık ruhsat süresi dolmuş olmasına rağmen 60 yıllık ruhsat hakları olduğunu iddia etmişti.
‘ÇED olumlu’ kararı verilmiş olan Kaz Dağları yıkımı işte bu itirafla taçlandı. Oysa bu orman kıyımını OGM’nin kendisi gerçekleştirmiş, bunun üzerine yükselen tepkiler karşısında Tarım ve Orman Bakanlığı bölgeyi (Kirazlı) yeniden rehabilite edeceğini bildirmişti. Kirazlı rehabilite edilmedi. Yeni maden şirketleri, bölgeyi diledikleri gibi yakıp yıkabileceklerini görünce sıraya dizildi. Cengiz Holding ve Nurol Holding'e ait TÜMAD Madencilik de ellerini ovuşturarak bekliyor.
Şeref Kalaycı, maden arama ve çıkarma sırasında yıkıma uğratılan doğanın yeniden eski haline döndürülmesini sağlayacak yasalarda yeterince bağlayıcı hüküm bulunmadığını dile getiriyor ama hemen ardından yine madencileri savunmaya başlıyor; “Ameliyat sırasında ortaya hoş olmayan görüntüler çıkıyor. Sonra etraf toparlanıyor, hasta eski sağlığına kavuşuyor. Madenciler de önce ortalığı biraz bozuyor, sonra düzeltiyorlar.”
Bu, madencilik değil hafriyatçılıktır. Bu şirketlerin hepsi ceplerini kirlilik üreterek dolduruyor. Yani böylesi yıkımlar, istenmeyen birer sonuç değil bilakis amaçlanan şeyin ta kendisi. Çok kârlı bir iş modeli olarak benimsendiği için, devletler de bu şirketlerin kirlilik üretmelerini engellemiyor, destekliyor. Bu nedenle, onları durdurabilecek tek bir güç var; yerel ve genel çevre direnişleri.
(Sosyalist İşçi)