Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli IPCC’nin 2022 raporu açıklandı. Özdeş Özbay raporun ayrıntılarını ele alıyor.
28 Şubat’ta uzun zamandır beklenen Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC), dört kısımdan oluşan Altıncı Değerlendirme Raporu’nun (AR6) 2. Çalışma Grubu’nun raporu yayımlandı. ‘İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık’ başlıklı rapor, birincisinden farklı olarak küresel ısıtmanın insan topluluklarına ve diğer türlere olan etkisine odaklanıyor.
COP26 zirvesi öncesinde yayımlanan IPCC Altıncı Değerlendirme Raporu’nun ilki tamamen gezegenin küresel ısıtma kaynaklı fiziksel değişimlerine ve olası senaryolarına yer veriyordu. BM Genel Sekreteri António Guterres, bu ilk raporun yayımlanması üzerine “İnsanlık için kırmızı alarm” demişti.
İkinci rapor ise küresel ısıtmayı sınırlandırma şansımızın ortadan kalkmaya başladığı gibi çok tehlikeli bir uyarı yapılıyor. 270 yazar ve 195 hükümet tarafından nihai hale getirilen ve onaylanan rapor hakkında Guterres, ilk raporda olduğu gibi bu ikinci rapor hakkında da çok sert açıklamalar yaptı. Guterres, “Gerçekler inkâr edilemez. Liderliğin bu şekilde terk edilmesi suçtur... Dünyanın en büyük kirleticileri, tek evimizin kundaklanmasından suçludur.” diyerek zengin kapitalist dünyanın siyasilerini eylemsizlikten dolayı suç işlemekle itham etti.
Guterres, “Bu zamana kadar birçok bilimsel rapor gördüm ama bunun gibisini görmedim. Bugünün IPCC raporu, insanların çektiği acıların bir atlası ve başarısız iklim liderliğine yönelik lanetleyici bir suçlamadır.” dedi.
350 ppm hareketinin kurucusu, iklim aktivisti Bill McKibben, Guterres’in sözlerini bir diplomattan beklenmeyecek şekilde radikal ve doğru olarak yorumladıktan sonra rapor hakkında şu sözleri söyledi: “Bir kırılma noktasındayız ve kendisinin [Guterres’in] de belirttiği gibi, eylem için sahip olduğumuz pencere artık daralıyor ve kapanıyor. Zaten kapanmış olabileceğini düşünen bilim insanları da var. Ancak bu rapor, büyük işleri başarmak için azıcık, azıcık, azıcık zamanımız olduğunu söylüyor.”
Raporun içeriği
IPCC raporu şu açıklamayı yapıyor:
“Kümülatif bilimsel kanıtlar çok açık: İklim değişikliği, insan refahı ve gezegenin sağlığı için bir tehdittir. Uyum ve sera gazı azaltımı konusunda ileriye yönelik müşterek küresel eylemde daha fazla gecikme, herkes için yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için kısa ve hızla kapanan bir fırsat penceresini kaçırmaya neden olacaktır.”
Raporda kuraklıkların, sellerin ve sıcak dalgalarının giderek arttığı ve daha da yıkıcılaştığı yer alıyor. Gelişmekte olan dünyanın ve yoksulların en fazla etkilenen gruplar olduğu gerçeğiyle birlikte iklim değişimine uyum sağlamanın neredeyse imkânsız olduğunu vurgulayarak derhal acil eyleme geçilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Ayrıca gıda üretiminin düşeceği, iklim değişimi kaynaklı felaketlerin ülke ekonomilerine çok ağır kayıplara yol açacağını (yüzyılın sonunda GSYİH’da yaşanacak kaybın Çin’de yüzde 42’ye, Hindistan’da ise yüzde 92’ye ulaşabileceğini öngörüyor) ve tedarik zincirlerinin etkileyeceğini de belirtiliyor.
Raporda şu bilgiler yer alıyor:
• Artan sıcaklıklardan ve giderek artan aşırı hava koşullarından kaynaklanan korkunç etkilerden kaçabilecek hiçbir yerleşim bölgesi yok, her yer iklim değişimden etkileniyor.
• Küresel nüfusun yaklaşık yarısı -3,3 milyar ila 3,6 milyar insan -iklim değişikliğine karşı “yüksek derecede savunmasız” bölgelerde yaşıyor.
• Milyonlarca insan, mevcut ısınma seviyelerinde bile iklim değişikliği nedeniyle gıda ve su kıtlığıyla karşı karşıya.
• Ağaçlardan mercanlara kadar türlerin toplu ölümleri devam ediyor.
• Sanayi öncesi seviyelerin 1.5C üzerindeki sıcaklık artışı “kritik bir seviye” oluşturuyor, bu nokta aşıldıktan sonra iklim krizinin etkilerinin güçlü bir şekilde hızlandığı ve bazılarının geri döndürülemez hale geleceği bir duruma ulaşılacak.
• Dünyanın dört bir yanındaki kıyı bölgeleri ve küçük, alçak adalar, 1,5C’yi aşan sıcaklık artışlarında su baskını ile karşı karşıya.
• Kilit ekosistemler, karbondioksiti emme yeteneklerini kaybediyor ve onları karbon yutakları da karbon üretim kaynaklarına dönüşüyor.
• Bazı ülkeler, dünya topraklarının yüzde 30’unu korumayı kabul etti, ancak doğal ekosistemlerin kendilerine verilen zararla başa çıkma kabiliyetini yeniden sağlamak için yarısını korumak gerekiyor.
3.675 sayfalık raporda çok sayıda somut örnek veriliyor ve küresel ısınmanın durdurulamaması durumunda yaşanabilecek olan senaryolara dair de son derece ürkütücü tahminlerde bulunuluyor.
Türkiye, aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkesi durumunda gösteriliyor. Emisyonların önemli ölçüde azaltılması halinde dahi, Avrupa’da aşırı sıcaklar sonucu gerçekleşen ölüm sayısının 2050’ye gelindiğinde, bugünkü yıllık yaklaşık 2 bin 700 ölüme kıyasla 30 bine yükselmesi öngörülüyor. Yaşanacak sağlık sorunları arasında solunum güçlükleri de yer alıyor ve vakaların birçoğunun Güney Avrupa’da gerçekleşeceği belirtiliyor.
Emisyonların düşük seyretmesinde dahi, Akdeniz balık türlerinin yaklaşık yüzde 10’unun yol olacağı, sıcaklık artışının yüksek seviyede gerçekleşmesi durumunda bu oranın yüzde 60’a yükselebileceği yer alıyor.
Başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin yağış rejimin değişeceği ve bu nedenle daha fazla erozyon ve sel yaşanacağı belirtiliyor.
İstanbul’un özel olarak kırılgan bir şehir olarak belirtildiği raporda, Efes ve İstanbul’un tarihi bölgeleri de dahil olmak üzere birçok UNESCO kültürel miras alanı, deniz seviyesinin yükselmesi tehdidiyle karşı karşıya bulunduğu yer alıyor.
Raporda atıfta bulunulan bir çalışma, emisyonların yüksek seviyede gerçekleştiği durumda, yüzyılın sonuna kadar Türkiye’nin kişi başına GSYİH‘sinde yüzde 17 düşüş yaşanmasını öngörüyor.