Kanal’a hayır

23.06.2021 - 10:02
Haberi paylaş

Kanal İstanbul projesinin temeli 26 Haziran'da atılacak. 

Bilim insanlarının, yerel yönetimlerin ve toplumun büyük bir kesiminin karşı çıkmasına rağmen hükümet projeye devam etmeye çalışıyor. Müsilaj adı verilen çevre felaketi bile onları etkilemiyor. Halbuki, Kanal yapıldığında, hatta yapılırken hafriyatın deniz dolgusu olarak kullanımı sırasında, denizdeki oksijen daha da azalacak, müsilaj felaketi çok daha korkunç boyutlara ulaşacak. 

Kanal, İstanbul’u susuzluğa mahkûm edecek

Kanal yapıldığı takdirde, yeraltı ve yerüstü su kaynakları kaybedilecek. 

Terkos Gölü’ne karışacak tuzlusu ile göl, su kaynağı özelliğini yitirecek. İstanbul’un su kaynaklarını besleyen Istıranca Dağları’ndan gelen yeraltı suyunun yolu kesilecek. Kanal İstanbul projesiyle, Terkos Gölü’nün doğusundaki su toplama havzası devre dışı kalacak. 

Doğayı katledecek

Kanal etrafında 60-70 katlı binalar inşa edilmesi planlanıyor. Cumhurbaşkanı ‘Bu kente ihanet ettik’ diyordu, bu ihanet katmerlenerek büyüyecek. 

Kanal projesi ile 23 milyon metrekare orman alanı, 45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanı ortadan kaldırılmış olacak.

Kanalın inşa edilmesiyle; Küçükçekmece Lagününden Sazlıdere Barajı’na kadar olan sulak ve bataklık alan yok edilecek. Bu bölge kuşların göç yolu, üreme ve dinlenme bölgesidir. Küçükçekmece Lagünü, yarı tuzlu suya sahip olduğu için, deniz canlıları burada üremeyi tercih ediyor. Ormanlık ve sulak alanlar yaban hayvanlarının yuvasıdır. Bütün bunlar yok olacak.

Harcanacak para, herkes için yeni vergiler demek 

Bakanlığın ilk tahminlerine göre projenin 75 milyar maliyeti ve İBB’ye 23-35 milyarlık bir yükü var. Şimdi diyecekler ki ‘Kanalın millete maliyeti yok. Proje, kendi kendini finanse ediyor’. Bu masalı iyi biliyoruz. Hatırlayın; bize köprülerin, şehir hastanelerinin de kendi kendini finanse edeceği söylenmişti. Ne oldu gördük. 

Deli Dumrul hesabı gibi, kullansın kullanmasın hep birlikte o projelerin bedelini ödüyoruz, hem de kat kat fazlasıyla, 4-5 şirkete milyarlar ödüyoruz. Bu da öyle olacak.

Çıkacak hafriyat çevre felaketine yol açacak

Kanal inşaatından çıkacak hafriyatın 2 milyar metreküpe ulaşması bekleniyor. 

İstanbul’un yıllık hafriyat hazmetme kapasitesi 40 milyon metreküptür. 2 milyar nere, 40 milyon nere? 

İstanbul’da 50 yılda çıkabilecek hafriyat toplamı çıkacak Kanal İstanbul’dan. Bu hafriyatı denize dökmekten başka çare yok. Bunun yaratacağı felaketin boyutları muazzamdır. 

Bu hafriyat, 10 bini aşkın hafriyat kamyonu ile taşınacak. Şu an İstanbul’da 7 bin 200 ruhsatlı hafriyat kamyonu var. En az 5-6 yıl boyunca 10.000 kamyonun daha ilave edildiğini düşünün. Bu kamyonların doğaya vereceği zararı henüz bu hesaba eklemedik.  

Denizler ölecek, balıkçılık yok olacak

Karadeniz – Marmara su geçişinde, Marmara Denizi’ndeki ilk 25 metrelik su, az tuzlu Karadeniz suyudur. Yani bol oksijenli olan, balıkların çok sevdiği su budur. Geri kalan 1.400 metrelik çukurda ise bol tuzlu Akdeniz suyu var. 

Kanalın inşa edilmesiyle Karadeniz’de tuzlu su miktarı artacak ve suyun doğal dengesi bozulacak. Az oksijenli su Marmara’yı kaplayacak ve tüm Marmara, bir zamanlar Haliç’in koktuğu gibi kokacak. Çok da hızlı olacak bu süreç. Çünkü kanaldaki akıntı nedeniyle, Küçükçekmece Lagününün dip çamuru da olduğu gibi Marmara denizine akacak. Şimdilerde müsilaj olarak adlandırılan çevre felaketinin boyutları katlanarak artacak.

Bütün bu olumsuz verilere karşın hükümetin Kanal İstanbul’u yapma gayreti bir nedenle açıklanabilir: Özel şirketlere kâr kapısı açmak, arazilerin rantına konmak. 

Kanal İstanbul’a bütün gücümüzle karşı çıkmalıyız.

Bültene kayıt ol