Kapitalizm, savaş ve iklim krizlerine neden oluyor

29.01.2020 - 15:08
Haberi paylaş

Yeni yıl orman yangınları ve savaş çıkma olasılıklarıyla başladı denilebilir. Tüm bu gelişmeleri, kapitalizmin olağan işleyişi olarak görebiliriz

Avusturalya ve Endonezya'da yaşanan iklim felaketiyle, Orta Doğu’daki yeni bir savaşın çıkma ihtimali aslında pek de birbirleriyle ilgili görünmüyor olabilir. Oysa bu iki konu da, kapitalist şirketler ve devletler arasındaki rekabetin bir sonucu olarak yaşanıyor.

Patronlar, mücadele içinde oldukları rakiplerinin önünde kalabilmek, karlarını en üst seviyede tutabilmek için uğraşıyorlar. Bu hedeflere ulaşamazlarsa geride kalacaklarını ve iş dünyasından silinip gideceklerini çok iyi biliyorlar.

Zenginler, yüksek kar elde edebilmenin getirdiği gerginliği iyice hissetmeye başlamışlarken rekabet nedeniyle, kapitalizmin gerekli düzenlemeleri yapamayacağını söylemem mümkün.

Avusturalya'nın muhafazakar Başbakanı Scott Morrison, ülkenin karbon emisyonu ve yangınlar arasındaki bağlantıyı küçümsemesi nedeniyle bize garip görünebilir fakat; Avusturalyalı kapitalistler için bu konu aslında çok açık. Fosil yakıt kullanımına getirilecek her türlü kısıtlamanın sonucunda rekabette geriye düşeceklerini ifade ediyorlar. Benzer bir durumu savaş için de söyleyebiliriz. Tüm büyük güçlerin Orta Doğu’da bir savaşın çıkmasını istemediklerini belirtebiliriz ama bu elbette savaş çıkmayacak anlamına da gelmemeli.

En büyük petrol yataklarının bulunduğu Orta Doğu, onlarca yıldır emperyalist rekabetin yaşandığı en önemli merkez olmuştur. Güç dengesinin sağlanabilmesi için, bölgeyi kimin kontrol ettiği önem taşımaktadır.

“Sistemi değiştirebilecek ve barbarlığa gidişi durdurabilecek bir güç var"

Bugün Orta Doğu’da büyük güçler birbirleriyle temas halindeler ve aralarında çıkabilecek küçük bir çatışma, çok daha büyük ölçekli bir çatışmaya neden olabilir. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rosa Luxemburg, kapitalist toplumun “sosyalizme geçiş ile barbarlığa dönüş” tercihleri arasında yol ayrımında olduğunu yazmıştı. “Şimdiye kadar hepimiz muhtemelen bu kelimeleri düşüncesizce, korkutucu yönünden şüphelenmeden okuduk ve tekrarladık” demişti.

2020’de, kapitalizmin bizi nereye götüldüğünü, o korkunç yüzünü görebiliyoruz.

Fakat sistemi değiştirebilecek ve barbarlığa gidişi durdurabilecek bir güç var.

İşçi sınıfının kapitalizmi alt edebilmek için benzersiz bir pozisyonda olduğunu söyleyebiliriz çünkü; işçiler greve gittiklerinde kâr akışını kesebilme gücüne sahiplerdir. Tüm dünyada yüzyılın başıyla kıyaslarsak, günümüzde 600 milyondan daha fazla işçi bulunmakta.

Fransa’dan Şili ve Cezayir’e son günlerdeki bir çok eylem, güçlü ve organize işçi sınıfının varlığını göstermiştir.

İngiltere’nin sokaklarına, işyerlerine, fabrikalarına ve kampüslerine benzer bağlantıları getirmeye ihtiyacımız var.

Parlamentoya odaklanmak yerine, kapitalist sistemle tam bir kopuş yaşamayı hedefleyen devrimci bir organizasyona ihtiyacımız var.

Turgut N. Socialist Worker’dan çevirdi

Avustralya’daki devasa yangınları iklim aktivisti de olan sosyalistlere sorduk:

“Anladıkları dilden konuşalım!”

Yangını nasıl ele almak lazım?

Tuna Emren (Antikapitalistler): Alevler içindeki Avustralya, bize geleceğimizden korkunç bir kesit sundu. Böyle devam edemeyiz. Bekle ve gör yaklaşımı hiç de zekice değil. Şu ana dek bekledik ve Dorian kasırgasının yıktığı Bahamalar’ı, alevlere teslim olan Avustralya’yı gördük. Geçtiğimiz yıl daha birçok iklim felaketi yaşandı. Isınmayı yavaşlatmak zorundayız. İklim ne kadar hızlı değişirse, yerkürenin dengesi bozulan sistemlerinin tekrar istikrara kavuşması o kadar zor olacak. Isınmanın hızı arttı. Karbon salımını azaltmaktan, hatta birkaç yıl gibi kısa bir sürede sıfır karbon ekonomisine geçmekten başka çaremiz yok. Emisyonları sıfırlamak için maksimum 10 yılımız kaldı. Fosil yakıt bağımlılığına son vermemiz şart. Çözüm bu kadar net. İklim krizinin sorumlusu, insanı ve doğayı meta olarak gören kapitalizm ve fosil yakıt endüstrisidir.

Ne yapmalı? Bu kadar kapsamlı bir facia bize, yenilerini durdurmak adına ne yapmamız gerektiğini gösteriyor?

Tuna Emren (Antikapitalistler): Tarih boyunca her neslin kendi çetin sınavları oldu. Ardından hep yeni bir nesil geldi ve uygarlık dediğimiz şey aslında bu sorunların üst üste dizilmesiyle yükseldi. Tarihte ilk kez benzeri görülmemiş bir sınavdan geçiyoruz. Bizimki öyle büyük ki ya çözeceğiz ya da insanlığın bir geleceği olmayacak. 

Yerküre kesinlikle bir anomali. Şu anda bildiğimiz kadarıyla, yaşamın filizlendiği tek gezegendeyiz. Ve her yerinden hayat fışkırıyor. Bu nadir ve değerli gezegendeki yaşamın korunması için mücadele etmekle yükümlüyüz. Fosil yakıtlar için ödediğimiz bedel çok büyük. Tarih öncesi canlıların kalıntıları bunlar. Uygarlığımızı, homo sapiens henüz sahneye çıkmamışken ortalarda olan çok eski türlerin kalıntılarını yakarak ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ait oldukları yerde; toprağın altında kalmalılar. Çünkü yukarıdaki yaşamı tehdit ediyorlar.

Krizin sorumluları yaşamı değil, fosil yakıt endüstrisini ayakta tutmaya çalışıyor. Öyleyse anladıkları dilden konuşalım; gerçekleri duyurmalı, değişimi başlatana kadar sokakları işgal etmeli, isyanı büyütmeli, hayatı durdurmalıyız. Artık bunun bir acil durum olduğu ve fazla zamanımızın kalmadığı anlaşılmalı.

***

“Tüm dünya için dönüm noktası”

Yangını nasıl ele almak lazım?

Melike Işık (Antikapitalist Öğrenciler): Orman yangınları, yalnızca o bölgede yaşayan insanların geleceğinin yok edilmesi olarak görülmemeli. Bu yangınlar, insanlar için olduğu kadar diğer canlılar için de bir ciddi bir tehdit. Avusturalya’da aylardır süren yangınlarda Eylül ayından bu yana 480 milyondan fazla hayvan öldü. Koala nüfusunun üçte biri yok oldu. Bu, yangınların sadece insanların değil; tüm canlıların hayatını tehlikeye attığını gözler önüne seriyor.

Avusturalya’da her yıl yaz aylarında yangınların olması alışılmış bir şey, fakat bu yıl sıcaklığın normalin üstüne çıkmasıyla yangınlar korkunç bir boyuta ulaştı. Bu değişiklik ise iklim kriziyle doğrudan bağlantılı. 2019’da Avusturalya’daki en sıcak hava rekoru iki kere kırıldı. İklim değişikliğinin şiddetlenmesiyle bir süredir zaten yangınların artacağı öngörülüyordu ve maalesef öyle de oldu. Yangınlar sıklaştı ve şiddetleri arttı. Avusturalya yangınları iklim değişikliğinin yalnız bir veçhesi. Fakat iklim değişikliği tüm dünya için bir tehdit. Bu da tehlike altında olanın yalnız bölge halkı değil; dünyadaki her bir canlı türü olduğunu gösteriyor. 

Peki ne yapmalı, bu kadar kapsamlı bir facia, bize yenilerini durdurmak için ne yapmamız gerektiğini gösteriyor?

Melike Işık (Antikapitalist Öğrenciler): Bu ve benzeri faciaları uzun vadede durdurmak, iklim krizini durdurmaktan geçiyor. Avusturalya yangınlarında Başbakan Morrison’un en çok eleştirildiği noktalardan birisi de kendisinin iklim değişikliğini ciddiye almamasıydı. Ülkenin madencilik geçmişi ve güçlü kömür lobisi yüzünden, kendisinden öncekiler gibi, Morrison da iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli adımları atmadı ve fosil yakıt endüstrisine desteğini sürdürdü.

Avusturalya’daki yangınlar, yalnız Avusturalya için değil; tüm dünya için bir dönüm noktası olmalı ve bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması adına iklim değişikliğiyle mücadele için gereken tüm önlemler alınmalı, siyasi liderler sürdürülen iklim mücadelesine kulak vermelidir. 

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol