FFF'nin küresel grev çağrısıyla İstanbul ve İzmir'de COP25'i protesto eden iklim aktivistleri, devletlerin iklim krizini çözmeyeceğini belirterek küresel mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
Sıfır Gelecek kampanyasının çağrısıyla Beyoğlu ve Alsancak'ta buluşan iklim aktivistleri, Gelecek için Cumalar aktivistlerinin BM İklim Zirvesi'nden polis zoruyla atılmasını kınadı.
COP25 gündeminin "karbon vergisi" olduğunu belirten aktivistler, şirketlerden yana olan devletlerin iklim krizini çözmeyeceğini vurgulayarak küresel mücadele çağrısı yaptı.
Sıfır Gelecek kampanyasının açıklaması:
Madrid’de iki hafta süren 25. COP Zirvesi yani Birleşmiş Milletler İklim Konferansı sona erdi. Devletler bir kez daha şirketlerin sponsorluğunda bir araya geldiler ve iklim değişikliğini durdurmak üzere acil önlemler almaları gerekirken zirve boyunca karbon ticaretini konuştular.
COP zirvesi boyunca gerçek adımlar atmadıkları gibi daha baştan iklim değişikliğinin ve ekolojik felaketin bedelini en ağır şekilde ödeyen yerli halklara zirveyi kapamışlardı. İlan edilen resmi katılımcılar arasında çok sınırlı sayıda sivil toplum temsilcisini kabul ettiler. Fosil yakıt lobileri ise tüm güçleri ile temsil edildi.
11 Aralık Çarşamba günü zirveye katılan Gelecek İçin Cumalar üyesi 200 genç aktivist zirvenin gidişatını protesto etmek için ana sahneyi bir süreliğine işgal ettiler. Ancak zirvenin yanıtı sert oldu. Genç aktivistler zorla zirveden çıkarıldılar ve bir daha da girmelerine izin verilmedi.
İçeride sivil toplumu temsil edecek pek kimse kalmazken fosil yakıt lobileri varlığını sürdürdü.
Bu adaletsizliğe karşı Gelecek İçin Cumalar 13 Aralık’ta COP25’i protesto etmek için küresel iklim grevi ilan etti.
Bugün Sıfır Gelecek Kampanyası içerisinde bir araya gelen Gelecek İçin Cumalar Türkiye platformu dahil tüm bileşenler olarak COP25 zirvesinde gerçekleşen bu antidemokratik uygulamayı protesto ediyoruz.
İklimi aktivisti Greta Thunberg Madrid’te 6 Aralık günü gerçekleşen ve yarım milyon kişinin katıldığı dev yürüyüşte COP’tan hiç bir şey beklememek gerektiğini söylemişti. “Umut dört duvar arasında değil burada, sokakta” demişti. Gördük ki Greta bir kez daha haklı çıktı.
COP25 zirvesinde gerçekleşen antidemokratik uygulamalara karşı bugün tüm dünyayla birlikte ses veriyoruz. Bir kez daha “iklimi değil sistemi değiştir” diyoruz.
İzmir
Türkiye de masum değil
COP zirvesinde yaşananlar basitçe zirve organizatörlerinin sorunu değil. Bu, uygulama iklim krizine karşı mücadele geliştirmeyi küresel ısınmayı değil, şirketlerin çıkarlarını önceleyen tüm hükümetlerin hemen her yerde karşılaştığımız ortak uygulamaları.
Aslında Şili’de gerçekleşmesi gereken zirvenin kitle protestolarına saldıran Şili devletinin şiddeti dolayısıyla Madrid’e alındığını unutmuş değiliz. Hong Kong’tan Irak’a, İran’dan Bolivya’ya dünyanın dört bir yanında toplumsal adaletsizliğe meydan okuyan milyonların başına gelenler COP zirvesinde yaşananlardan farklı değil.
Türkiye’de de maalesef farklı şeyler yaşamıyoruz. En son Kadıköy’de kadınlara yapılan müdahale bunun en son örneği. Dünyanın her yanında adalet talebi zorla susturuluyor. Sadece bu zorun şiddeti ülkeden ülkeye değişiyor.
Türkiye, demokratik hak ve özgürlükler kadar iklim değişikliği ile mücadele konusunda da kötü bir karneye sahip.
Küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkelerden biri olmamıza rağmen Türkiye’nin enerji politikasının merkezinde petrol ve doğalgaz ithali ile yerli ve ithal kömüre üretimine dayanan termik enerji santralleri yer alıyor. Hatırlatalım, Türkiye, dünyada en fazla termik santrali olan 13’üncü ülke ve en fazla yeni termik santral planlayan ülkeler arasında Çin ve Hindistan ardından 3’üncü durumda. Bunun yanında, Kasım ayı sonunda Türkiye, Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı’nın açılışını “gururla” yaptı. Bu proje Hazar petrollerini Avrupa pazarına ulaştırıyor. 8 Ocak’ta hizmete gireceği duyurulan Türk Akım Rusya-Trakya doğalgaz boru hattı projesinin de hedefi Güney Avrupa yani yine Avrupa pazarı. Bu demek ki ne Türkiye ne de Avrupa fosil yakıtlardan yakın zamanda vazgeçmeyi düşünmüyor. Son olarak Libya ile yapılan Akdeniz petrol ve doğalgaz arama antlaşması da, Türkiye’nin 2023 Hedefleri içerisinde yer alan yerli kömür kaynaklarının %100 kullanımı hedefi de Türkiye’nin yangına körükle gittiğini ve elle tutulur bir iklim politikasının olmadığını gösteriyor.
Paris İklim Anlaşması küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak için yeterli olmamasına rağmen imzacı devletler taahhütlerine uymuyor. Türkiye ise imzacı dahi değil ve karbon salımını azaltacak taahhütlerde bulunmuyor. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı meclisten geçirerek onaylaması ve bununla da yetinmeyerek gayet zayıf durumda olan Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nı iklim krizi gerçeklerine göre bir an önce güncelleyerek fosil yakıtlardan çıkış sürecini gündemine alması gerekiyor. adeta karbon salımında dünya birinciliğini hedeflediğini gösteriyor.
Biz iklim aktivistleri olarak kârdan önce yaşam diyoruz. İklim krizinin bir küresel adalet sorunu olduğunu ve çözümünün demokrasiden geçtiğini düşünüyoruz.
Bizler, yakın gelecekte yaşanacak felaketlerin bedelinin yoksullar, göçmenler ve gençler tarafından ödenmesine karşı “iklimi değil sistemi değiştir” diyerek mücadele etmeyi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.
Şirketleri, kalkınmayı, kârı değil yaşamı savunuyoruz.
İklim adaleti istiyoruz!
Ya sıfır karbon ya sıfır gelecek!
Sıfır Gelecek Kampanyası