İklim krizine, cinsiyetçiliğe, ırkçılığa ve faşizme karşı mücadele eden antikapitalist aktivistler, Dünya Irkçılık Karşıtı Gün ve küresel iklim grevleri kapsamında Tekirdağ ve İstanbul'da eylem yaptı.
Antikapitalist Blok, DurDe Platformu ve Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır kampanyasının düzenlediği basın açıklamalarında dünyada ve Türkiye'de hakim politikalar protesto edildi.
Tekirdağ'da kadınların ve çocukların öne çıktığı eylemde İstanbul Sözleşmesi'nin iptali, göçmenlere karşı ırkçılık ve iklim krizinin sorumluları teşhir edildi.
İstanbul'daki eylem Kadıköy'de gerçekleşti.
İki eylemde 19 Mart'ta gerçekleşen küresel iklim grevi üzerine açıklamalar yapıldı. "İklim krizi çevre sorunu değil, siyasi bir sorundur. Bu sorunu kapitalizm yarattı. Bireysel önlemleri öne çıkartan, kapitalist düzene son vermeyi reddeden politikalar iklim krizine çözüm olamaz" diyen Antikapitalistler, "Dünyada ve Türkiye'de kapitalistleri durdurmalıyız. Onların çıkarlarına savunan hükümetleri yenmeliyiz" çağrısında bulundu. (Bu konu hakkındaki açıklamanın tamamı için tıklayın)
20 Mart Dünya Irkçılık Karşıtı Gün hakkında ise şu açıklama okundu:
Irkçılığı Yenebiliriz!
Bugün burada 20 Mart Uluslararası Irkçılık Karşıtı Gün vesilesiyle toplandık.
Elbette bugün yalnızca bir vesile, ırkçılığa karşı verilen mücadele ırkçılık var olduğu sürece an be an, gün be gün sürdü ve sürecek.
Bizimle aynı anda, dünyanın dört bir yanında pek çok hareket, sendika, sivil toplum kuruluşu ve inanç grubu, ırkçılığa karşı insanlığın ve dayanışmanın gücünü koymak için bir araya geliyor.
Tüm dünyada ırkçı sağ ve faşist hareketlerin yükselişte olduğu bir dönemi geride bıraktık. Ancak her ne kadar bu hareketlerin arsız yükselişi ırkçılık karşıtı mücadelelerin gayretiyle geriletilmiş olsa da yükselişlerinin kaynağında COVİD-19 salgını ile birlikte derinleşen siyasi ve ekonomik krizin yarattığı belirsizlik ve çaresizlik hissi yatıyor.
Dolayısıyla kriz sürdüğü müddetçe ırkçı tehdidin her zaman pusuda beklediğini de unutmamak gerekiyor.
Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de ırkçıların esas nefret öznesi göçmenler, özellikle de Suriye'deki iç savaştan kaçarak buraya sığınan mülteciler.
Her fırsatta, işsizliğin, yoksulluğun, hatta kimi zaman salgının sorumlusu olarak göçmenleri hedef gösterenler yalnızca nefret saçmakla kalmıyor, aynı zamanda biriken öfkenin esas sorumlusu olan siyasetçilerin ve sermaye sınıfının yaptıklarının yanına kalmasını sağlıyor.
Irkçı siyasetler burada doğan ve büyüyen yüzbinlerce çocuğu, göçmen nüfusunu arttıran bir tehdit olarak göstermeye çalışacak kadar alçalabiliyor.
Hedef gösterilen insanlar hepimiz gibi yaşam mücadelesi veren, üstelik bunu çoğumuzun hayal dahi edemeyeceği koşullarda yapan emekçilerdir.
Üstelik göçmenlik yalnızca savaş ve yoksulluğun değil, gittikçe artan bir hızda iklim adaletsizliğinin de bir sonucudur.
İklim krizini durduramazsak, bugün bize ne kadar uzak görünürse görünsün, kuraklık ve doğal afetlerle yaşadığımız yerlerin yaşanmaz hâle gelmesi an meselesi; yani aslında hepimiz potansiyel göçmeniz.
Göçmenler için eşit haklar istemek bizim haklarımızı azaltmayacak, tam tersine birlik ve dayanışma içinde güçlenmemizi sağlayacaktır.
Her türden ırkçılık ve ayrımcılık ise eşitlik için, göçmen ve yurttaş, hep beraber hak talep etmemizin önündeki en büyük engel.
Ancak ırkçılık kaçınılmaz bir felaket veya doğal yollarla gelişen habis bir hastalık değil, bilinçli ve planlı bir şekilde yayılan bir düşünce.
İnsanların kriz anında, siyasi alternatifsizlik içinde yaşadıkları çıkışsızlık ve güçsüzlük hissini fırsat bilerek onları sahte bir düşmana karşı doldurarak daha da güçsüzleştirmeyi hedefleyen berbat bir düşünce.
Ancak yalanlarla kendini var edebilen ırkçı ideolojiler, tüm insanlığın kaderinin ortak olduğu bilinciyle örülen geniş bir dayanışma ile tuzla buz olmaya mahkûmdurlar.
Bugün burada toplanma sebebimiz de böylesi bir dayanışmaya çağrı yapmak.
Çünkü ırkçılık, bizi komplocu yalanlarla yalnızlaştırmaya çalışırken, eşitlik için bir araya gelerek dayanışmak ise bizi güçlendirecek ve özgürleştirecektir.
Yan yana durursak ırkçılığı yenebiliriz, yeneceğiz de!