Ankara’da cemevleri̇ne yapılan saldırıları, bu saldırıların tari̇hsel ve güncel si̇yasal arka planını Cafer Solgun i̇le konuştuk.
1- Bunun bir provokasyon olduğu ve yaklaşan seçimlere bağlı olarak geliştiği söyleniyor. Kimileri ise mültecilerden başlayarak, Kürtlere, Yahudilere, Ermenilere, Rumlara ve farklı toplumsal kesimlere uzanan ırkçı nefret dalgasının parçası olarak görüyor. Ankara’da Cemevleri’ne yapılan saldırıları nasıl değerlendirmeli?
Cafer Solgun: Seçimler yaklaştıkça var olan kutuplaşmanın daha da derinleştirileceğine dönük kaygı ve endişeler maalesef yersiz değil. Alevilere yönelik öteden beri süre gelen saldırılar, provokasyon girişimleri var. Eğri oturup doğru konuşalım; bu ülkede “gayrimüslim” yurttaşlara karşı bazen nefret ve düşmanlık boyutuna taşınan önyargıların bir benzeri Alevilere ve Aleviliğe karşı da var. Buna “Alevifobi” denebilir. Türk, Sünni-Hanefi ve kıblesi her halükarda “devlet” olmayan bütün yurttaşlar değişik boyutlarda ırkçılık, nefret suçu ve ayrımcılığın mağduru ve muhatabıdırlar.
2- Alevi örgütleri siyasi iktidarın politikalarının sorumluluğuna dikkat çekiyor. 20 yıllık AKP iktidarı Alevilerin sorun ve taleplerine nasıl yaklaştı?
Biliyorsunuz iktidarının ikinci döneminde bir Alevi açılımı yapmaya (da) niyetlendiler ve sonra vazgeçtiler. Kutuplaşmadan iktidar devşirmek oldu tercihleri ve bu, demokrasiden, hak ve özgürlüklerden daha önemliydi (!). Bu durum AKP’ye karşı zaten mesafeli ve temkinli olan Alevi toplumunda ciddi bir umut ve hayal kırıklığına yol açtı. Aleviler artık AKP’den bir şey beklemiyor ve zaten AKP de tümünü “arka bahçesi” saydığı Sünni çoğunluğun desteğini sürekli kılmaktan başkaca bir çaba içinde değil.
3- Aleviler, her toplumsal grup gibi homojen değiller fakat öne çıkan bir dizi ortak talep var. Bu talepler nelerdir?
Alevilerin “parçalı” durumu ile ilgili çokça demagoji yapılır. Oysa Alevilerin tamamı cemevlerinin ibadethane statüsünün tanınmasını, zorunlu din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını, Diyanet’in yeniden yapılandırılmasını istemektedir. Bunlar “eşit yurttaş” olmanın tartışma ve pazarlık kaldırmaz gerekleridir. Aslında AİHM kararlarını uygulasalar bugünkü durumdan daha ileride olurduk.
4- Altılı masa denilen muhalefet ittifakında bu talepleri yerine getirme potansiyelini görüyor musunuz?
Altılı Masa muhalefetinin Alevilerin somut ve meşru talepleriyle ilgili kendilerini bağlayan bir anlayış ve yaklaşım içinde olduklarını göremiyorum. “Tayyip gitsin de sonrasına bakarız” dercesine bir hava içindeler. Bu ne denli tutarlı ve güven veren bir politikadır acaba?
5- Sosyalistler ve demokratlar, milyonlarca Alevi’nin uğradığı ayrımcılığa ve tarihten bugüne devam eden saldırılara karşı nasıl mücadele etmelidir?
Öncelikle herhangi bir “kayıt” ve objektif olarak “istismarcı” pozisyonuna düşmeden Alevi taleplerini desteklemeli, bunun bir demokrasi, toplumsal barış ve özgürlükler sorunu olduğu bilinciyle hareket etmelidirler. Alevilerin sorun ve talepleri Türkiye’nin genel demokrasi sorunundan ayrı değil çünkü.
(Sosyalist İşçi)