5 soruda NATO'ya karşı mücadele

13.06.2021 - 13:08
Haberi paylaş

NATO zirvesi Brüksel’de toplanıyor. NATO’nun tarihini ve bugünkü politikalarını Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu aktivisti Tayfun Mater ile konuştuk.

1- NATO hangi ihtiyaçla kurulmuştu, işlevi neydi?

Türkiye, NATO’ya 1952 yılında katıldı. Batı Bloku denilen kapitalist merkez ülkeler ile Doğu Bloku denen Sovyetler Birliği ve bağlı ülkeler arasındaki soğuk savaş 1947’de başladı. 

ABD soğuk savaş döneminde ilk olarak 1947 yılında Marshall yardım planını devreye soktu. Daha sonra 1949 yılında 12 ülke tarafından NATO kuruldu. İlk kuruluşunda Almanya, İspanya ve İtalya yok, Türkiye de yok. Avrupa’daki Sovyet hegemonyası dışındaki bazı ülkeler, ABD ve Kanada var.

1950 yılında Kore savaşı başladığında, ABD tüm ülkelerden destek istiyor. NATO kararı yok, ama tüm üyeler ABD’ye destek için asker yolluyorlar. Başka ülkelerden de destek yollayanlar var, ABD dışında en fazla asker yollayan Türkiye oluyor. ABD’nin kolordusu, Türkiye’nin tugayı var. Kore’ye asker göndermesi nedeniyle Türkiye NATO’ya alınıyor.

Doğu Bloku ülkeleri 1955 yılında Varşova Paktını kuruyorlar, paktın başında bir Sovyet generali var. Sovyetlerin nükleer bomba üretmeye başlaması ile dünyadaki dehşet dengesi denilen ortam oluşmuş oluyor.

NATO’ya üye olduktan sonra ABD tarafından, Türkiye’de 20’den fazla askeri tesis kuruluyor, 20-30 bin ABD personeli bu tesislerde görev yapmak üzere Türkiye’ye geliyor. Diyarbakır, Sinop, İncirlik, Kürecik, Ünye gibi yerlerde üsler, dev radar tesisleri kuruluyor. 

Aslında bu üsler ve tesisler NATO kararı olarak değil, ABD ile ikili anlaşmalarla kuruluyor. Ama NATO tesisi demek hükümetlerin daha fazla işine geliyor. NATO da aslında bir ABD organizasyonu. ABD hâkimiyeti var, bütün NATO üyesi ülkelerin subayları ABD’de eğitim görüyor.

2- NATO’nun gizli örgütlenmeleri var, bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

NATO’nun asıl önemli fonksiyonu, sözde bir Sovyet işgaline karşı üye ülkelerde oluşturduğu gizli teşkilatlar. Bu teşkilatlar 1952 yılından itibaren bütün üye ülkelerde oluşturuluyor. Bu teşkilatlarda sadece askerler değil, siviller de görevlendiriliyor, eğitiliyor, silahlandırılıyor. Görev alan sivillerin büyük bir çoğunluğu aşırı sağcı, ırkçı gruplardan seçiliyor. Bu teşkilatların gizli silah depoları bulunuyor.

Türkiye’de ilk gizli NATO örgütlenmesi Seferberlik Tetkik Kurulu adı altında 1952 yılında kuruluyor. Bu kurulda görevlendirilen subaylar ABD’de eğitim görüyorlar. 1960 darbesini yapan ekibin hemen tamamı Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli ve ABD’de eğitim gören kişiler. Örgütün adı 1970 yılında Özel Harp Dairesine çevriliyor. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri büyük ölçüde Özel Harp Dairesinin organizasyonlarıdır.

Örgütün İtalya'daki adı Gladio, Yunanistan'da B-8, Belçika'da SDRA-8, Hollanda'da NATO Command, Batı Almanya'da Gehlen, Avusturya'da Schwert, Fransa'da Rüzgâr Gülü, İspanya'da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), İngiltere'de ise Secret British Network olarak bilinir.

NATO her ne kadar bir askeri savunma birliği olarak kurulmuş gibi görünse de, kurulduğu günden itibaren komünizme karşı ABD’nin Avrupa’daki örgütlenmesi olmuştur. Asıl amacı, komünist hatta sosyalist partilerin iktidara gelmesini engellemek, toplumdaki sol düşüncelerin ezilmesini sağlamaktır. İtalya’da yapılan bir soruşturmada, NATO’ya bağlı Gladio örgütünün sol gruplara ve partilere karşı yürüttüğü bombalı eylemler, suikastler açığa çıkarılmıştır.

İtalya’daki yasadışı faaliyetlerin açığa çıkarılmasından sonra, gizli NATO örgütlenmeleri her ne kadar dağıtılmış gibi ilan edilse de, Sovyet Bloku çökene kadar bu örgütlenmelerin devam ettiği, bir kısmının halen de faaliyetini sürdürdüğü bilinmektedir. 

NATO’nun gizli örgütlenmeleri 1950’li yıllarda üye ülkelerden pek çok genci eğitim için ABD’ye gönderdi. Bu isimlerden bazıları daha sonra bulundukları ülkelerin en üst yönetici makamlarına geldiler. Örneğin Fransa’da Valéry Giscard d'Estaing, Almanya’da Helmut Kohl, İtalya’da Giulio Andreotti, İngiltere’de Margaret Thatcher, Türkiye’de Süleyman Demirel bu isimlerden bazıları. NATO bu anlamda çok saldırgan ve toplum mühendisliği yapan bir pakt. 

3- NATO’nun son durumu nedir?

NATO’yu bir ABD generali yönetiyor, merkezi Brüksel’de. Şimdi 30 ülke üye. Daha önce sadece üye ülkelerin saldırıya uğraması halinde devreye girecek olan NATO; soğuk savaş 1990’da bittikten sonra, anlaşmada yazılı olan sahasının dışına çıkarak çeşitli ülkelere müdahale etti. 

Soğuk savaş sonrası NATO’nun dağılması beklenirken, Yugoslavya’daki karışıklıklara müdahale edince itibarı arttı, Sırbistan’a, Kosova’ya, ardından Libya’ya müdahale etti. Libya müdahalesine Türkiye başta karşı çıktı, ama daha sonra katıldı.

NATO Afganistan ve Irak işgaline resmi olarak müdahil olmadı, ama pek çok NATO üyesi buralara asker gönderdi. Türkiye de Afganistan’a asker gönderdi, daha sonra Irak’a göndermek istedi ama yoğun toplumsal muhalefet sonucu Irak’a asker gönderme kararı Meclis’te reddedildi.

Eğer savunma amaçlı bir pakt ise, 1991’de Varşova Paktı dağılınca NATO da dağılmalıydı. Aksine Yugoslavya ve Libya’ya müdahale etti. Bu da onun saldırgan yönünü açıkça ortaya koydu.

Şimdi pek çok eski Sovyet ülkesini NATO’ya aldılar. Sadece Ukrayna ve Gürcistan’ı alamadılar. Rusya şiddetle karşı çıktı. Bosna’yı da alacaklar. NATO artık dünyanın başına daha büyük bir bela olmuş durumda. 

4- Türkiye’nin NATO ile ilişkileri ne düzeyde? NATO görüşmelerinde hangi konular öne çıkacak?

Türkiye’de NATO tesisi olarak adı geçen iki ABD üssü var. İncirlik üssünde bugünlerde ABD uçağı yok, ama 90 nükleer başlık var, Kürecikte radar üssü var, çok önemli. ABD; bütün Rusya, İran ve Ortadoğu’yu buradan izliyor. Bu üslerde görevli toplam 2 bin kadar ABD personeli var. Daha önceleri nöbetçi F16 uçakları üslerde, pistin ucunda, nükleer bomba yüklü olarak beklerdi, İncirlik’te, Balıkesir’de nükleer bomba yüklü nöbetçi uçaklar vardı. Daha sonra bütün nükleer başlıklar İncirlik üssünde toplandı, İncirlik tamamen ABD kontrolünde.  

İncirlik’e 2012 yılında gelen, Suriye’den füze saldırısı olabilir gerekçesi ile NATO’dan talep ettiği İspanyol hava savunma sistemi patriotlar var, Hollanda ve İtalya da patriot sistemleri göndermişti, daha sonra geri çektiler.

Trump, NATO harcamaları hakkında, “bu bizim için çok fazla bir yük, bunu dağıtacağım” demişti. ABD 2020 yılında 2,1 milyar euroluk NATO’nun ortak harcamalarına yaklaşık 470 milyon euroluk bir katkı koyarken, Almanya 313 milyon euroluk bir ödeme yapmıştı.

ABD milli gelirinin yüzde 4’ü olan 800 milyar dolarlık askeri harcama yapıyor. Bu rakam, toplam 2 trilyon dolarlık dünya askeri harcamasının yüzde 40’nı oluşturuyor. 

Trump’ın bu çıkışı NATO’yu aslında epeyce zayıflattı. Şimdi NATO zirvesi var, muhtemelen ABD eski pozisyonuna döneceğini açıklayacak, yani daha fazla askeri harcama sözü verecek. Trump Almanya’dan ve Avrupa’nın diğer bazı bölgelerinden askerlerini çekeceğini açıklamıştı, şimdi bu çekilme de iptal ediliyor. Rusya ve Çin’e karşı daha güçlü bir askeri-siyasi oluşum haline gelmeye çalışıyorlar.

5- İktidar, NATO ve ABD konusunda ne düşünüyor, nasıl hareket eder? NATO karşıtı olmaya devam etmeli miyiz?

İktidar cephesi İncirlik veya Kürecik’teki üsler için hiçbir şey diyemiyor. İktidar hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak çok sıkıştı, şimdi NATO’ya yaklaşmaya çalışıyor, ama hiçbir şey alamıyor. Çünkü Libya, Kıbrıs, Azerbaycan gibi konularda NATO ve ABD’nin politikaları ile ters düşen girişimlerde bulundu. ABD Dışişleri Bakanı, “Türkiye NATO üyesi, ama NATO’nun dışında hareket ediyor” dedi. Dolayısıyla bu NATO toplantısı tüm bu konuların masaya yatırılacağı bir toplantı olacak.

NATO saldırgan, ırkçı aşırı sağcıların da içinde yer aldığı gizli örgütlenmeleri olan bir pakt. NATO karşıtlığımız eskiden olduğundan daha da güçlü olmak zorunda. Türkiye bu saldırgan paktın içinde olmamalıdır, hemen çıkmalıdır.

Ama pratik olarak NATO’dan ayrılmak, Türkiye burjuvazisi için mümkün değil. NATO’dan ayrılmak aslında neredeyse bir devrim sorunudur, yani devrim olmadan Türkiye NATO’dan ayrılamaz. NATO da Türkiye’den vazgeçmez. 

Bültene kayıt ol