5 soruda İstanbul Sözleşmesi ve hukukun askıya alınması

27.04.2021 - 16:16
Haberi paylaş

İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararının ardından yaşanan somut gelişmeleri avukat ve feminist aktivist Diren Cevahir Şen’le konuştuk.

1- Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği’nin Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesi’ne İlişkin Kararı Hakkındaki Açıklaması’nı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Anayasa Hukuk Araştırmaları Derneği’nin açıklaması, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin cumhurbaşkanı kararını anayasal haklar ve taraf olunan uluslararası sözleşmeler bağlamında oldukça açık ve duru biçimde değerlendiren bir açıklama. Bu karar, açıklamada da değinildiği gibi bugüne kadarki anayasal kazanımları ve bağlayıcı olan uluslararası hukuk kurallarını tartışmaya açmak anlamına geliyor. Bu saatten sonra hukuk güvenliğinden bahsetmek de çok zor olacaktır. Hukuk askıya alınmaktadır. 

2- İktidarın Sözleşme’den çekilme kararı sonrası kadınlar nasıl bir risk altında?

İktidarın sözleşmeden çekilme kararı sonrası –ki bu karar tek bir adamın ağzından çıkan sözle alınmıştır- kadınlar daha çok öldürülme, tacize ve tecavüze uğrama tehdidi altında. Bunun ilk sonuçları zaten gelmeye başladı. Erkekler yaptıklarından gurur duymakta ve başlarına bir şey gelmeyeceğine olan güvenle kadınları dövmekte, onlara tecavüz etmekte ve onları öldürmektedirler. 

3- Sözleşme’den çekilip “biz kadınları koruyan yeni düzenlemeler çıkartırız” açıklaması yapmanın mantığı nedir?

Bunun bir mantığı yok. Bu zaten başından sonuna kadınların kelle koltukta gezmesini, kadınların erkeklerin tasarrufunda bir hayat sürmesini istemekle ilgili bir şeydi. Yani sizin kadınları korumak gibi bir derdiniz var ise, kadınların eşit ve özgür bir hayat sürmelerini sağlar, onların ailenin içine hapsolmalarını, erkek şiddetinin tüm biçimlerini görmelerini engeller ve bunu engelleyici çözümler üretirsiniz. İstanbul Sözleşmesi bunu yapıyordu. İstanbul Sözleşmesi, LGBTİ+’lardan kadınlara, erkek şiddetinin hedefindeki herkesi koruma amacı güdüyordu. Ancak İslami tarikatları memnun etme saiki taşıyan siyasi iktidar, onlarla yaptığı pazarlık sonucu, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığı ile erkek şiddetinin önündeki en büyük engeli ortadan kaldıracak adım atmış oldu.

4- Sözleşme’den çekilme, 6284 Sayılı Kanun’un da işlevi kalmadığı gibi bir algı oluşturdu. Kadınları koruması gereken kurumların “artık işler değişti” açıklamaları yaparak kadınların başvurularını işleme sokmadığı söyleniyor. Bu konuda ne gibi gelişmeler yaşanıyor gerçekten?

6284 sayılı yasa, İstanbul Sözleşmesi’nin bir nüvesidir. Sözleşme’ye taraf olunduğu için bu yasa yapılmıştır. Zaten iktidara yakın İslamcı kanaat önderi Abdurrahman Dilipak açıkça bu yasayı hedef alarak kaldırılmasını talep etmiştir. 6284 sayılı yasa gereği, kolluk görevlileri, mülki idari amirler, savcılar ve aile mahkemesi hakimleri, şiddet gördüğünü söyleyen kadını koruma altına almakla görevlidirler. Ancak son birkaç aydır, polis ve jandarma karakollarından kadınların geri çevrildiğini, ‘bu bizim işimiz değil, sizinle savcı ilgilenecek, biz ancak bir gece uzaklaştırabiliyoruz’ ya da , ‘İstanbul Sözleşmesi kalktı, bizim görevimiz değil bu, git mahkemeye başvur’ gibi cümleler sarf ettiğini biliyoruz. Karakola yaralı bir halde bizzat başvuran kadınların oralardan geri çevrildiği haberleri geliyor. Bundan sonra da korkarım ki bu gibi durumlar artacaktır. Görevini yapmaya, kadınları erkek şiddetinden korumaya zaten gönülsüz kolluk görevlileri, zaten geçtiğimiz aylar ve yıllarda da kadınların başvurularını almayabiliyor, kadınları gerisin geriye erkek şiddetinin içine atıyordu. Artık hem kamu görevlilerinin hem de erkeklerin eli güçlendi.

5- Sözleşme’den çekilme kararının iptal edilmesi ve Türkiye’nin yeniden Sözleşme’ye dahil olması için neler yapmak gerekiyor?

Sözleşmeden çekilme kararı yok hükmündedir esasında. Cumhurbaşkanının uluslararası sözleşmeleri feshetmeye yetkisi yoktur. İstanbul Sözleşmesi TBMM tarafından 24 Kasım 2011 tarih ve 6251 sayılı Kanunla uygun bulunmuştur. Buna göre de feshedilmesine ilişkin bir kanun çıkarılmadıkça, sadece Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez. Hukuk sayısız kereler katledildi, bu da onlardan birisi. Yürütmenin başı tarafından tüm hukuk alaşağı ediliyor yani özetle. Ne yapılabilir peki? Kadınların tüm şehirlerde, her yerde ses çıkartması ve sokaklara dökülmesi gerekiyor. Parlamenter mücadele de yeterli değil. Kadınlar haklarını nasıl aldılar ise, aynı biçimde mücadele ederek oradan geri gidişi durdurmak zorundalar. Haklarımızın ve hayatlarımızın geri dönüşü yok çünkü. Kazandığımız her hak, uzun mücadelelerin ürünü ve bir siyasi iktidarın dayatmak istediği, bizi zorladığı hayat tarzına ya da hak gaspına kadınlar kolayca boyun eğmeyeceklerdir.

Bültene kayıt ol