Gündem Çocuk Derneği’nden Ezgi Koman ile röportaj: “Çocukların barış içerisinde özgürce yaşama hakları var”

Geçtiğimiz haftalarda Resmi Gazete’de yayımlanan iki Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan 375 dernekten biri olan Gündem Çocuk Derneği’nden Ezgi Koman, Sosyalist İşçi gazetesine konuştu.

Resmi Gazete’de kapatılma gerekçesi olarak derneklerin “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu” belirtildi. Kapatılan dernekler arasında geçtiğimiz hafta faaliyetleri durdurulan Gündem Çocuk Derneği de vardı.

Sosyalist İşçi, Gündem Çocuk Derneği’nin Çocuk Hakları Merkezi Koordinatörü Ezgi Koman ile OHAL sürecinde oluşturulan baskı ve savaş ortamının çocukların haklarına yansımasını konuştu.

Türkiye Uluslararası Çocuk hakları sözleşmesine taraf olmasına rağmen, çocuk sömürüsünde ve istismarında dünya ölçeğinde ön sıralarda yer almakta. Aynı zamanda sözleşmeyi imzalarken de Lozan Anlaşmasını gerekçe göstererek, çocukların eğitim, ifade ve kendi kültürünü yaşatma, kendi dilini kullanma hakkına ilişkin maddelerde de kısıtlama getirmiş durumda. OHAL kapsamında KHK’lar ile çocukların haklarını savunan derneklerin kapatılması zaten sınırlı olan çocuk haklarının hepten ortadan kalkması anlamına mı geliyor?

Ezgi Koman: Derneğimizin kapatılmasını tamamen haksız ve hukuk dışı buluyoruz. Bize tebliğ edilen belgede ne ile suçlandığımız yer almıyor. Hangi çalışmamızın hangi faaliyetimizi ne ile ilişkilendirdiler bilmiyoruz. Bu bile durumun ne kadar hukuk dışı olduğunun göstergesi. Biz de bu konuda her türlü hukuki yolu deneyeceğiz.

Evet Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi dâhil pek çok uluslararası insan hakları sözleşmelerine taraf. Bu yüzden çocuklara yönelik bu kadar çok yükümlülüğü olan bir devletin, çocuk hakları alanında çalışan bir örgütü kapatması onun çocuk ve insan haklarına ilişkin yaklaşımını gösteriyor. Gittikçe insan haklarından uzaklaştığını. Çünkü bu hem örgütlenme özgürlüğüne hem ifade özgürlüğüne yönelik büyük bir sınırlama hem de çocukların hakları açısından bir geriye gidiş…

Sadece bizim ya da derneklerin kapatılması değil, son dönem TBMM’deki çocuğa yönelik cinsel şiddet tartışmaları, çocukların haklarında somut ilerlemelerin olmayışı, düşmeyen çocuk işçi sayısı, mülteci çocukların yaşadıkları ihlaller, artan ve meşrulaşan şiddet, eğitimin niteliğindeki bazı geriye gidişler gibi çocuklarla ilgili gerçekleşen pe çok şey devletin çocukların hak ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini söylüyor. Çocukların hakları hiçbir koşulda ortadan kalkmaz. Sadece yükümlülük sahipleri yükümlülüklerini yerine getirmemiş olur ki Türkiye için bugün bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu gelişmeler sadece çocukları mı endişelendirmeli?

Ezgi Koman: Tabii ki hayır. Şu anda yaşadığımız süreci; derneklerin kapatılmasını Türkiye’deki baskı ortamından ayrı değerlendiremeyiz. Baskının sonuçları aslında hepimizin yaşamını etkiliyor. Bu yüzden doğrudan baskıya kalan gruplardan olan ya da olmayan herkesin dayanışma ile birlikte güçlenmesi ve mücadele etmesi çok önemli.

Hükümet adı istismara karışmış olan Ensar Vakfı’na sahip çıktı. Sonrasında bir süre önce istismarını derinleştirecek yasa önergesini meclisten geçirmek istedi. OHAL çerçevesinde kapatılan derneklerin büyük bir çoğunluğunu kadın ve çocuk haklarını savunan dernekler oluşturuyor. Sizce tüm bu politikalar kamu vicdanında bir kırılmaya yol açıyor mu?

Ezgi Koman: Yani bu kırılmayı ölçebilecek bir araç elimizde yok ama şunu söyleyebiliriz rahatlıkla: Gündem Çocuk Derneği’nin kapatılması sürecinde toplumun farklı kesimlerinden, daha önceden yakından temas kurmadığımız kişi ve kuruluşlardan destek mesajları vb aldık. Bu önemli. Aynı günlere denk gelen istismar yasasına yönelik de büyük tepkiler oluştu. Sanırım o tepkide böyle bir zamanda çocuk ve kadın örgütlerinin kapatılmasının payı oldu.

Ama gerçekten büyü bir kırılma yaratmış mıdır bilmiyorum. Bildiğim şey, etkilerini hemen görmesek bile hayatın, insanların bu tür durumlar karşısında farkında olarak ya da olmadan bir şeyler biriktirdiği… Bu birikenler nedir, önümüzdeki dönemlerde göreceğiz.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında oluşan darbe karşıtı birlik havası barış ve demokratikleşme açısından önemli bir fırsat sunmuştu. Ancak hükümet fırsatı teperek, 15 Temmuz’un da oluşmasında katkısı olan savaş ve baskı politikalarını sürdürmekte kararlı. OHAL’in ilanıyla birlikte ülkedeki savaş ve baskıcı politikaların çocukların yaşamındaki etkileriyle ilgili gözlemlerinizi öğrenebilir miyiz?

Ezgi Koman: Açıkçası öylesi bir birlik ve beraberlik oluşmuş muydu tam emin değilim.. Ama OHAL ile birlikte buna ilişkin şüphemiz kalmadı. Bu baskı, şiddetin meşrulaştığı her durum çocukların yaşamını doğrudan etkiler. Çocukların haklarını ihlal eder. Anne ve babası işsiz kalan binlerce çocuk var. Okullarını değiştirmek zorunda kalan, belki etiketlenen, büyük bir belirsizlik içinde olan pek çok çocuk var. Bu çocukların yaşadıkları çok zor ve ağır şeyler. Bunların hem tek tek çocuklar üzerinde hem de toplumun genelinde derinler izler bırakacağı kesin.

Ayrıca hali hazırdaki baskı ortamından çocuklar da payını alıyor. Tutuklanıyorlar, okuldan atılıyorlar, meşrulaşan şiddete maruz kalıyorlar.

Hâlbuki çocukların güvenli, şiddetten korundukları, barış içerisinde özgürce yaşama hakları var. Ama şu anda bu hakların tamamı ihlal ediliyor.

Çözüm sürecinin “buzdolabına kaldırılması”yla birlikte Kürt illerinde sürmekte olan çatışma ortamının çocuklara yansıması nasıl oldu. Özellikle geleceğimize ilişkin bir projeksiyon sunması açısından, Türkiye halklarının eşit haklar çerçevesinde barış içinde yaşama ideali nasıl bir yara aldı?

Ezgi Koman: Hepimizin bildiği gibi buralarda yaşayan çocuklar için; öldürülmeler, sokağa çıkma yasakları, eğitimlerin yarıda kesilmesi, yakınlarını kaybetme, yaşadıkları kentlerin yıkılması yok olması, sağlığa ve tedaviye erişim hakkında sınırlılık, baskıya, nefret söylemlerine maruz kalma şeklinde oldu.

Ama daha batıda yaşayan çocukların da yaşamını etkiledi. Bir kısmı yakınlarını kaybetti, medya ve sosyal medya aracılığı ile yaşanılanlara tanıklık ettiler. Belki toplumun büyük bir kesiminin sessiz kaldığını fark ettiler ve adalet duyguları zedelendi. Çatışmaya harcanan bütçe yüzünden daha nitelikli sağlık, daha nitelikli eğitim vb hizmeti alabilecekken bundan mahrum kaldılar.

Eşit ve barış içerisinde yaşama idealiyle ilgili neler hissettiler tam olarak bilemiyoruz. Sadece tahmin edebiliriz. Çünkü bu sürecin ardından, daha önceden yaptığımız gibi, çocukların görüşlerini alamadık.

Ama bildiğimiz bir şey var ki bu süreç hepimizin adalet duygusunu zedeledi, hırpaladı. Adalet duygusu bu kadar hırpalanmışken barış içerisinde yaşama ideali de zarar görmüş olabilir. Ama bu “barış mümkün değil” demek değil. Barış her koşulda mümkün ve gerekli.

Barış ve demokratikleşme meselesine çocuk gözüyle de bakınca biz büyüklerin bu konudaki sorumluğu nedir?

Tıpkı yetişkinler gibi çocukların barış içerisinde ve özgürce yaşama hakları var. Yetişkinlerin çocuklar için bunu sağlamaları, çocukların hak ve özgürlükleri ile birlikte kendilerini gerçekleştirebilecekleri olanakları yaratmaları gerek.

ilginizi çekebilir

ronim
(Seçtiklerimiz) Roni Margulies’i anarken
Avlaremoz-header-74-2
Roni’siz iki yıl
ayse-panus-a-ozgurluk
Kaos GL Derneği: Ayşe Panuş'a özgürlük!