Göçmenlerle dayanışmak için temel yaklaşımlar:
1. Türkiye’de Suriyelilerin negatif hiçbir etkisi yoktur. Kimse böyle bir düşünceye kapılmamalı. Bir hak grubunun, bir kimlik grubunun bir ülkenin toplumsal dokusuna negatif bir etkisi olabileceğini düşünmek için elimizde ırkçıların yanlışlığı kanıtlanmış gerçek dışı iddialarının dışında hiçbir veri yok.
2. Göçmenler hayatta kalmaya çalışıyorlar, bunu yaparken de kendilerini şimdiki insanlar haline getiren tüm sosyal, tarihsel ve kültürel niteliklerini ve yeteneklerini devreye sokuyorlar. Bu, bir halkın kolektif yeteneklerinin ve varoluşunun bir parçasıdır ve halkların bu zorunluluktan kaynaklanan buluşması, sadece ve sadece pozitif sonuçlar doğurur.
3. İki halk, kendilerine özgü olan yanları birbiriyle paylaşmaya başlar, farklı alışkanlıklardan ortak davranış tarzlarına doğru bir evrilme yaşanır. Bunun bütünüyle pozitif bir gelişme olmasını engelleyecek olan tek şey yapay, milliyetçi siyasi mimari olabilir ancak.
4.İktidarın göçmenleri araçsallaştıran yaklaşımı olumsuzukların ilk adımıdır. Ama siyasal rejimdeki dönemeçler, iktidarın göçmenler hakkındaki yalanlara net bir şekilde yanıt vermemesi, göçmenlerin AB ile bir pazarlık konusu olarak kodlanması ve iktidar karşıtı muhalefeti göçmen karşıtlığı üzerinden örgütleyen siyaset anlayışı sık sık göçmenler açısından riskli durumlar yaratmaya başladı.
5. İktidarın dış politikasına karşı olmakla göçmen düşmanlığı aynı madalyonun iki yüzü gibi oldu. Toplumun geniş kesimleri, sistematik ırkçılık ve yanlış iktidar politikaları olmasaydı, göçmenlerin kabul ve uyumunda bir süreklilik sağlanmış olurdu. Hiç umulmadık ilçelerde göçmen kafileleri kardeşçe karşılandı, ortak bir yaşam değilse de yan yana bir yaşam sürdürülmeli.
6. Irkçılık mevcut hayali cemaatlere, krizlerini anlaşılır kılmaya yarayacak gerçek düşmanlar bulmak için reaksiyoner bir hale bürünüyor sıklıkla. Sadece ekonomik kriz bağlamında değil, kültürel allak bullak oluşların da sosyolojik değişikliklerin de günahı, bu değişikliklerle en az ilgisi olan göçmenlere yüklenmeye çalışılıyor.
7. Bunun çok tehlikeli bir doğrudan sonucu oluyor: Şiddet ve şiddetin sessizlikle karşılanması. Şiddet çeşitli örgütlü güçlerin pratik bir göçmen düşmanlığından kendi örgütlenme zeminlerini genişletme işlevi görürken, bu günah keçisi olarak Suriyelileri göstermenin toplumsal dramatik sonucu da toplumun çeşitli kesimlerinin algısında şiddeti sıradanlaştırmak oluyor.
8. Göçmenleri düşmanlaştıran her unsur, ister Suriyelilerin varlığını kutuplaştırmak için kullanmak, ele almak olsun isterse Suriyelileri uluslararası ilişkilerin pazarlık konusu haline getirmek olsun, daima çok tehlikeli toplumsal sonuçlara yol açabilecek yaklaşımlar olarak ele alınmalıdır.
9. Göçmenlerin göç ettikleri ülkede “muhtaç” insanlar değil, tüm yaşamın eşit, onurlu ve aktif bir parçası olan özneler olduğunun altını çizen yasal düzenlemelerin yapılması, bu alanda kazanılmış uluslararası hakların hızla tanınması, bu hakların açık açık ilan edilmesi gerekiyor.
10. Kamu bilincinde göçmenlerin eşit haklara sahip yurttaşlar olarak görülmesi için mülteci haklarının en temel insan hakları arasında olduğunu en başından itibaren anlatan bir politik alışkanlık devrede olmalı.
(Sosyalist İşçi)