Peki, bu hafta Birleşmiş Milletler’in Madrid’deki COP25 iklim konferansından ne çıktı?
Üstelik iki gün iki gece uzatılan, delegeleri bîtap düşüren görüşmelerde ne kararlar verildi?
Belki bana inanmazsınız. Haklısınız, bu konuda tarafsız değilim. Dolayısıyla BM Genel Sekreteri Antonio Guaterres’in dediklerini aktarayım:
“Uluslararası topluluk iklim kriziyle baş edebilmek için engelleme, uyarlama ve finansman konularında önemli adımlar atma fırsatını kaybetti.”
Avrupa İklim Vakfı’ndan Laurence Tubiana ise şöyle dedi:
“Bilim insanları bize neler yapmak gerektiğini söylüyor. Verilen kararlar bu gereklerin çok gerisinde.”
Temel karar şu: Tüm ülkeler, karbon salımını azaltmak için neler yapmayı taahhüt ettiklerini gelecek yıl Glasgow’da yapılacak olan görüşmelerde bildirecek.
Bu kararı özetlersem, şöyle: “Bu yıl karar vermiyoruz, seneye vereceğiz inşallah”!
Bunun yanı sıra bir dizi başka karar da Glasgow’a ertelendi. Bunlardan biri de “karbon piyasası”.
Konuya aşina olmayanlarınız, “Karbon piyasası da ne? Kim kime karbon satıyor? Kim niye karbon alıyor?” diyebilir. Çoğunuzun hayatınızda hiç karbon almadığını tahmin ediyorum!
Ve zaten alınıp satılan tam da karbon değil, karbon salımı yapma izni. Piyasanın bir diğer adı da “emisyon piyasası”.
Şöyle ki, örneğin Avrupa Birliği Sera Gazı Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) üye ülkelere belli miktarda emisyon için “izin” satıyor. Ülkeler de kendi sınırları içinde şirketlere “izin” satıyor.
Bir ülke veya şirket satın aldığı izin miktarından daha az emisyon yaparsa, artan izin miktarını fazla emisyon yapan bir başka ülke veya şirkete satabiliyor. Böylece, çok emisyon yapan, havayı çok kirleten bir ülke veya şirket, parayı bastırıp gezegeni imha etmeye devam edebiliyor!
Kapitalizm hakkında, piyasa düzeni ve serbest ticaret hakkında bundan başka herhangi bir şey söylemeye gerek olduğunu düşünmüyorum.
Gezegenin ve tüm canlıların ölümle karşı karşıya kalmasını bile kâr etmek için kullanan bir sistem!
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)