—
24 Eylül neden önemli?
Otoriter Tarih, mücadelelerin tarihidir. İklim krizine karşı mücadele, sözgelimi 1000 yıl evvel yaşanan bir sel felaketinde olduğu gibi, doğal bir olguya karşı dayanışma içerisindeki insanlık mücadelelerinden biri değildir. İklim krizi, doğaya değil; doğayı yok etmeye ve onu sahip olduğu kaynaklar açısından görmeye belirlenmiş toplumsal dinamiklere karşı bir mücadeledir.
İklim krizi, tekniğin çağımızdaki krizidir; bu açıdan tekniği olduğu haliyle dayatmaya belirlenmiş burjuva sınıflarının tüm insanlık üzerindeki dayatmacı belirlenimidir. İklim krizine karşı mücadele, iklim krizinin doğal değil, tarihsel olarak belirlenmiş ve çürüklerin oluşturduğu birikim dağlarıyla beslenen, böyle beslenmeyi öğütleyen sosyal dinamiklere ve bu dinamiklerin tahtında oturanlara karşı mücadeledir.
Bu mücadele, tam da bu dinamiklerin mantığıyla yapılandırılmış ve bu dinamiklerin kokusunu, ruhunu taşıyan sıralı, mikrofonlu ve son derece nazik salonlarda verilemez. Uyutulmuş bugünlerimizde 50 kişinin, 100 kişinin, 200 kişinin salonlar yerine sokağa çıkıp demokrasi üstüne konuşabilmesi, en azından bana bir olanağı göstermektedir. Bu olanak, insanlığın, mevcudiyetin koşullarına muhtaç olmadığını, insanın bir güce sahip olduğunu hatırlatır.
Tibet Şahin – Antikapitalist Öğrenciler
—
Sendikaların desteğini bekliyoruz
İklim değişikliği hayatımızı giderek daha fazla etkiliyor. Kuraklık, seller, fırtınalar gıda üretimini olumsuz etkiliyor ve gıda fiyatları yükseliyor. Sıcak hava dalgaları, yoğun yağış gibi bir dizi doğa olayı ev ve iş yerindeki yaşam koşullarımızı zorlaştırıyor, ulaşımı zaman zaman riskli hale getiriyor.
İklim değişikliğinin olumsuzluklarından toplumun ekonomik olarak en alt grupları öncelikli olarak etkileniyor. Yani Türkiye’deki çalışanların büyük çoğunluğu iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuzluklardan öncelikli olarak etkilenecek grupta.
Çalışanların örgütleri de iklim değişikliğinin giderek artan etkilerine karşı taleplerini yükseltmeli; iş yerlerinin, kentlerin iklim değişikliğine uygun hazırlıklar yapması öncelikli taleplerinden olmalı. Ancak bu da yetmez. Çünkü iklim değişikliğini durduramazsak alınacak önlemler yeterli olamayacak. Hükümetlerin iklim değişikliğini durdurmak üzere adımlar atması için taleplerde bulunmalıyız. Bu dönüşümün faturasını çalışanlar değil, iklimi değiştiren ve bundan muazzam kârlar elde eden şirketler ödemeli.
24 Eylül’de tüm dünyada iklim değişikliğini durdurmak üzere sokağa çıkılacak. Pandeminin şok dalgası sonrası ve Kasım ayında hükümetlerin katılımıyla yapılacak olan iklim zirvesinin hemen öncesinde gerçekleşecek olan bu eyleme sendikaların katılımı büyük önem arz etmekte.
Bekir Ersin – Sağlık çalışanı