Kayseri’de binlerce Boytaş işçisinin görkemli ayaklanmasında unutulmayacak bir an vardı. İşçileri “sakinleştirmek” için yanlarına gelen sendika bürokratı, kitlesel tepki karşısında polis korumasında fabrikaya kaçırılıyordu.
Bu sahneye bakan herkes, orada Tayyip Erdoğan’ın sonunu görüyor olmalı.
“Reis” bugünlerde sık sık muhtarlara sesleniyor, olmayan tesislerin açılışını yapıyor. “Bize 400 milletvekili verin” diyor. Bunun %65 oya denk düştüğünü biliyor, olmayacak duaya amin derken kendince hedefi yüksek tutmak istiyor.
Partisi ise, binbir karışıklığın ve krizin ortasında, İç Güvenlik Paketi’ni geçirmek için parlamentoyu sabah akşam çalıştırıyor.
Paketi geçirmek istiyor çünkü AKP artık herkesten korkuyor.
Baş düşmanı, eski ortağı “paralel yapı”. Beğenmediği herkesi “paralelci” ilan ediyor,–kemalistleri aratmayacak şekilde- komplo teorilerine sarılarak “vatan haini” arıyor.
AKP sokaktan korkuyor. Demokratik gösteri yapma hakkını “ortalığı karıştırma”, “kaos yaratma” olarak görüyor. Çünkü artık çok farklı toplumsal kesimler sokağa çıkıyor.
AKP Gezicilerden korkuyor. Onları “darbeci” ilan etme girişimleri tutmadı, yalanları sökmedi.
AKP gençlerden korkuyor. Gezi direnişine ruhunu verenin, eski rejimin bekçisi mağara adamları değil özgürlükçü yeni aktivistler kuşağı olduğunu biliyor.
AKP kadınlardan korkuyor. O yüzden kadın cinayetleri tırmandığında aklına sadece “idam” geliyor. Tecavüzcüleri, kürtaj yaptıran kadınlardan daha masum görüyor. Kadınların özgürlüğü için mücadele edenleri “Özgecan’ı istismar edenler” olarak suçluyor.
AKP Kürtlerden korkuyor. Meclis’te poşuya “Teröristler gibi yüzlerini kapıyorlar” diyor. Kürt halkı ayaklandığı anda “Çözüm sürecini baltalıyorlar” diyor. Barış için direnenleri yeniden zindanlara atmaya kalkıyor.
AKP sandıktan korkuyor. Kendisinin %40’ın altında oy alacağını iddia eden anket şirketine saldırıyor, kendi başbakanına seçim kampanyası yaptıramıyor. Seçim barajı olmazsa istikrarın bozulacağını söylüyor.
AKP demokrasiden korkuyor. Daha önce “Referandumda demokrasi demiştik, yanıldık” demişti, şimdi “Parlamenter demokrasi bir yere kadar, bize başkanlık lazım” diyor.
Ve en önemlisi, AKP işçi sınıfından korkuyor.
“Grev yaparlarsa kaos olur” diyor, şirketlerin zarar etmesine katlanamıyor, “millî güvenlik” için işçilere saldırıyor.
Bütün bunları yaparken, yanında kimler kaldı?
İç Güvenlik Paketi’ne destek veren Sedat Peker, “paralele karşı mücadele” etrafında ittifak kurduğu bir grup Ergenekon eskisi. Belki bir de, Bülent Arınç’ın “saygı duyduğu” lider, Trabzon’da HDP’ye AKP teşkilatlarıyla bir araya gelen ülkücü faşistlerin lideri, “sokağın” azılı düşmanı Devlet Bahçeli.
Siyasi partileri bazı kağıt parçaları üzerinde yazan bazı cümleler değil, arkalarında olan toplumsal güçler korur.
Erdoğan, tabanının paralize olmasından korkuyor.
Ve korkusunda haklı. AKP’ye ayrılan sürenin sonuna geliniyor.
Ozan Tekin