Türkiye, baskın basanındır seçimine gidiyor. MHP lideri jet hızıyla harekete geçti. Hükümet partisi ondan da aceleci çıktı. Saray, 66 gün sonra 24 Haziran’da milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleri yapmaya karar verdi.
Üç beş iktidar partisi yöneticisi dışında hiç kimsenin beklenmediği kadar erken bir zamanda seçim yapılacak. Ve bu seçim birçok acıdan çok tartışılacak.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısı sonrasında seçimlerin zamanında yapılma ihtimali seçimleri gündemde uzun süre tutma şansları kalmamıştı. Ankara kulislerinde 15 Temmuz tarihinde seçim olma olasılığı konuşuluyordu. Ama doğrusu sonbahardan önce bir seçime de kimse ihtimal vermiyordu. Bir süredir erken seçim konuşuluyordu ama bu kadar baskınını kimse aklına getirmiyordu.
Bakmayın siz muhalefet partilerinin, iktidar bloğuna hodri meydan çektiğine. Bu kadar erken/baskın seçime yönelik bir hazırlık içinde değillerdi.
Kolay mı vatan haini damgasını yemek? Bizzat Devlet Bahçeli bir süre önce erken seçimden söz edenleri vatan hainliğiyle suçlamıştı. AK Parti yöneticileri ise erken seçim sorularına “muhalefet alışsın artık bizim dönemimizde seçimler zamanında yapılıyor” biçiminde üstenci, muhalefeti hakir gören bir dil kullandı.
Ne yazık ki, hiçbir muhalefet partisi lideri veya sözcüsü bu durumu dile getirmedi. Sormadı “Bu durumda vatan haini kim oluyor şimdi veya alışamayan kim oluyor?” diye. Bildik hamasetle “seçime hazırız” açıklaması yapmayı tercih ettiler. Ne kadar hazır olduklarını aday listeleri açıklandığında ve seçim çalışmaları sırasında göreceğiz. Hiç hazır gibi görünmüyorlar. Ya da başımıza geleceklerin yeterince ayırdında değiller.
AK Parti, zora girdi kendi geleneğini bozdu. Milli çıkarın yerini parti çıkarı alıverdi. Cumhur ittifakının bekası belirleyici oldu.
İşin doğrusu MHP lideri, AK Parti liderini kurtarmak için tam zamanında harekete geçti. Bunu siz kendini kurtarma girişimi olarak da okuyabilirsiniz. Cumhur ittifakı, dışında duran siyasal güçlerin kendi iç işlerini düzenleyip, güç birliği yapmalarına fırsat vermeyecek bir zaman dilimi içinde seçim yapacaklar.
Her iki parti lideri, seçim kararının gerekçesi olarak bölgesel ve ekonomik gelişmeler nedeniyle, Türkiye’ye dış güçlerin müdahale/tehdit olasılığını ileri sürüyor. Yani uzun süredir dillerine doladıkları devletin, ülkenin beka sorunu masalı. Gerçek olan ise her iki partinin işbirliği içinde inşa ettikleri korku cumhuriyeti yaratma projesinin toplumda yarattığı tepki, endişe ile ekonomik ve dış politikanın hızla ülkeyi krize sokma riskinin, güçlü emarelerinin belirmesidir.
Bu riskin, Cumhur ittifakını kemiren ve zayıflatan etkisi bu karara yol açtı anlaşılıyor. Yani iki partinin beka sorunu acele seçim kararı aldırdı. Yeni siyasal alternatifinin şekillenmesine izin vermeme, bertaraf etme kararıdır.
Her ne kadar yeni güçlü, alternatifin şekillenmesi yolunda ciddi alınabilir bir gelişme yaşanmıyor olsa da lafının çok yaygın ediliyor olması her iki parti yöneticilerini korkutmuşa benziyor.
Hiç kuşku yok ki, bu korku, cumhur ittifakının “beka sorunu” etrafında izlediği düşman yaratma strateji ve taktikleri sonucunda oluştu. Kendi kazdıkları kuyuya düştüler.
Seçimlerin cumhur ittifakının derdine “derman “ olsa da, ülkenin derdine derman olmayacağı aşikâr. Yasal altyapısı sağlıklı ve katılımcı bir tarzda hazırlanmadan oldu bitti ile yapılacak düzenlemeyle gidilecek seçimler gerçek anlamda beka sorununa hizmet eder. Seçimlerin yasal alt yapısına ilişkin yasa taslağının her iki partinin yetkililerince seçim tarihin açıklanmasında iki saat sonra Meclis Başkanı sunulmaları ve Meclis’te birkaç gün içinde sonuçlandırılmasının planlanması nasıl bir seçim süreci yaşanacağını ipuçlarını veriyor.
OHAL uygulamasının idareye ve yürütmeye verdiği yetkiye dayanarak devlet sopasıyla sürdürülen seçimlerde sandıktan devletin olanaklarını kullananların rızaları dışında bir sonuç çıkma olasılığı olduk düşük bir ihtimal. OHAL’in varlığı tek başına seçimleri yeteri kadar tartışmalı ve şaibeli kılmaya yetecek bir şey.
Hakan Tahmaz
(www.hakantahmaz.com)