Okçular Vakfı tarafından geçtiğimiz mayıs ayında Malazgirt Ovası'nda gerçekleştirilen Uluslararası Fetih Kupası Okçuluk Müsabakası'nda 2071 ok atışı yapılmıştı. Gözünüzden kaçmış olabilir.
Sabah gazetesinin haberine göre, "Malazgirt Zaferi'nin 946. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında... cuma namazının ardından başlayan ve geleneksel okçu, olimpik ve makaralı yay kategorilerinde yapılan müsabakalarda... oku hedefe gönderen sporcular sevinç yaşarken, ıskalayanlar yarışmadan elendi."
Türkiye gazeteciliğini konu etmek değil amacım. Ama Sabah muhabirinin ustalığına dikkat çekmeden geçmek de istemem. Oku hedefe gönderen sporcuların sevinç yaşadığını, ıskalayanların elendiğini (vuranların elenip ıskalayanların sevinmesi gibi bir durum olmadığını) hemen saptayıp vurgulamış. Gazeteciden beklenen de bu değil midir zaten!
Herneyse. Yine gazeteden öğreniyoruz ki, 2069'uncu oku Muş Valisi, 2070'inci oku Okçular Vakfı Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldız, 2071'inci oku ise Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan atmış.
Boş zamanlarında belli ki tarihçilikle ilgilenen, ama başka konularda olduğu gibi bu konuda da pek yetenekli olmadığı anlaşılan Bilal Bey şöyle demiş:
"Malazgirt'te Bizans'ı bozguna uğratan Alparslan ve onun ordusunu oluşturanlar, ümmetin yıldızlarıydı... İşte Malazgirt, ümmetin birliğinin de sembolü ve Malazgirt, ümmetin bir olduğu zaman ne kadar güçlü olduğunun da sembolü. Bizi bölmek için, aramıza nifak tohumları sermek için, birbirimize düşürmek için çalışanlar, bunu bizden çok daha iyi biliyorlar. Çünkü onlar, Malazgirt'te bozguna uğrayanların safındaydı."
AKP hükümetinin her yaptığını alkışlamayan herkesin terörist, Fethullahçı, hain filan olduğunu biliyordum da, Malazgirt'te bulunduklarını ve Bizans askeri olarak savaştıklarını bilmiyordum.
Malazgirt'te ümmet olarak savaşıp büyük bir zafer kazanmamız (Müslüman olmadığıma göre "kazanmanız" demem gerek herhalde, pardon) bugünlerde yine gündeme geldi.
Yine gazetelere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anadolu'nun kapılarını Türklere açan Malazgirt Zaferi'nin Çanakkale Zaferi gibi her yıl kutlanması talimatı verdi." Ve kutlamaları yine Türkiye Okçuluk Vakfı organize edecekmiş.
Kutlamalar için bir sinevizyon gösterisi ve tarihte kurulan 16 Türk devletini temsil eden askerlerin katılımı da planlanıyormuş, sonunda da Anadolu'nun kapısının anahtarı temsilî olarak Sayın Erdoğan'a verilecekmiş.
Malazgirt'le ilgili başka güzel haberler ararken, Yeni Söz adlı bir gazetede şu manşeti gördüm:
"Sabah fethe çıksak, Avrupa'yı üç günde alırız".
Malazgirt'te Selçuklu saflarında savaşmış olan herkesi sevindirecek bir haber! Şöyle:
"Gölge CIA olarak bilinen Stratfor'un kurucusu George Friedman, geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada 'Türkler, Almanları sadece bir öğleden sonra içerisinde ve Fransızları da eğer ortaya çıkma cesaretini gösterirlerse bir saat içerisinde bitirebilir' demişti. Friedman'ın fena halde yanıldığı ortaya çıktı. Uluslararası araştırma şirketi Gallup'un yaptığı 'Ülken için savaşmayı göze alır mısın?' anketine göre Avrupa ülkelerinin vatandaşları bir savaş durumunda sallamak için beyaz bayraklarını dünden hazırlamış. 'Koskoca' Almanya'da halkın sadece yüzde 18'i 'Almanya için savaşırım' diyor. Fransızların 29'u, İngilizlerin 27'si, İspanyolların 21'i, İtalyanların ise sadece yüzde 20'si ülkesi için savaşacağını söylemiş. Bu sonuca göre bir sabah fethe çıksak, akşam namazını Bellevue Sarayı'nda kılabiliriz!"
"Avrupalılar arkasına bile bakmadan kaçar" şeklindeki ara başlık beni düşüncelere sevk etti. Zavallı Avrupalılar! Savaşmak istemiyorlar. Vatan millet edebiyatı yapmaktan bile acizler. Bin yıl önce onların da kazandığı savaşlar vardır herhalde, ama bunları kutlamanın önemini bile idrak edemiyorlar. Savaşmak istemeyen insanlardan ne olur ki?
Memleket dediğin bizimki gibi olmalı. Sürekli övünmeli, sürekli tafra satmalı, kabadayılık etmeli. Böyle olunca, hiçbir yeri fethedeceği filan olmasa da, en azından mizah değeri oluyor.
Roni Margulies