Yerel seçimlerde AKP’ye karşı her bölgede en güçlü adaya oy vermemizi öneren kampanyaya “Tatava yapma, bas geç” denilmişti. Bu pespaye taktik, yerel seçimlerin ardından Ekmeleddin’li cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de rezil bir sonuç ortaya çıkardı.
Sayısal oy oranlarının yanı sıra, kampanyanın daha vahim tarafı, siyasi içeriği idi.
AKP liderliği hırsızlardan, rüşvet yiyenlerden oluşuyor. Buna karşılık önerilen kim? Mustafa Sarıgül.
AKP sık sık milliyetçiliğe başvuruyor, “Afedersin Rum, afedersin Ermeni” diyor, Kürtlere tepeden bakıyor. Buna karşılık önerilen kim? Faşist Mansur Yavaş.
Demek ki, tatava yapmayıp basıp geçmemizi isteyenler için, tercih ettikleri siyasetçinin milliyetçi veya hırsız olması önemli değil. “Müslüman olmasın yeter, yoksa AKP’den bir farkımız yok” diyorlar.
Basgeç kampanyası gerçekten iki büyük hezimete uğradı ve “Halkımız aptaldır” noktasına geri döndü. Kollarını kaldıracak hâlleri yok.
Durum böyleyken sahneye yeni bir güç çıktı. “Neo-basgeççiler”, yaklaşan genel seçimlerde çözümün CHP, HDP ve “sosyalistler” arasında kurulacak bir ittifak olduğunu söylüyorlar.
Sosyalistleri tırnak içine aldım çünkü HDP içinde zaten çok sayıda sosyalist örgüt yer alıyor. Bunu önerenler HDP ile sosyalistleri ayrı ayrı andıklarına göre, onları değil bir dizi ulusalcı partiyi “sosyalist” olarak tanımlıyorlar.
Daha önce defalarca anlattık: AKP’yi geriletmek aritmetik değil siyasi hesaplarla olur. Kürdistan’ı askeri olarak ezmeyi planlayan MHP’lilerle Kürdistanlıların aynı partiye oy atmasını sağlayacak fantastik bir proje üretseniz bile, AKP’nin halkın yarısına yakın olan seçmeninden bir şey koparamadığınız takdirde, onu geriletmeniz mümkün değil.
Dolayısıyla, sol, AKP’nin tabanındakileri, solun doğal tabanı olması gereken geniş yoksul kitleleri kazanmayı hedeflemeli. Solcu olmak Mansur Yavaş örneğinde olduğu gibi bozkurt-zafer işareti-yumruk yapan elleri bir araya getirmeyi değil emekçileri örgütlemeyi gerektirir. AKP’yi yenmenin ise yegane formülü budur.
Velhasıl, solcular zaten böyle yapacak. Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyasında yaşanan muazzam sıçramayı büyütüp, 12 Eylülcülerin kurduğu ve AKP’nin koruduğu barajları yıkacağız. Böyle bir seçim kampanyasını AKP tabanını aşağılmadan, “göbeğini kaşıyan adam”, “makarna karşılığı oy veriyorlar” saçmalıklarına girmeden inşa edeceğiz.
Üstelik bugün bunun olanakları son derece fazla.
AKP büyük bir kriz yaşıyor. Gezi’den beri gün yüzü görmedi. Arada seçimler kazandı ama önce en büyük ittifakı Gülen cemaatiyle ayrıştı, o günden beri sürekli olarak kendi içindeki çatlaklarla boğuşuyor.
AKP liderliğinden isimlerin birbirlerine saldırması rutin hâline geldi. Arınç’ın açıklamaları Erdoğan’ı hedef alıyor. Babacan, Erdoğan’ın hedef aldıklarını koruyor.
Fakat daha da önemlisi, AKP’nin çok güçlü olduğu birçok işçi havzasında grevler ve iş bırakmalar yaşanıyor. İşçilerin hepsi aynı şeyi söylüyor: Kriz sebebiyle fedakarlık yapmamız istendi ama yeter artık, ekonomik büyüme patronlara yarıyor, biz pay alamıyoruz.
Bunun karşısında her seçimde AKP’yi güçlendiren bir muhalefet biçimine sarılarak HDP’ye saldıranlar, yine sağdan sola bir dizi ulusalcı olacak.
Suriyelilere “Evinize dönün” diyeceğini beyan eden Kılıçdaroğlu’na sempatiyle, Kürt halkının dişiyle tırnağıyla mücadele ederek kazandığı çözüm sürecine küçümseyerek bakıyorlar. O süreç başladığından beri her aşamada Kürt hareketini ve onunla ittifak yapan sosyalistleri “AKP ile uzlaşmak” ile suçluyorlar.
CHP, MHP ve başka istedikleriyle birleşebilir, seçim ittifakları yapabilirler. Kaybedecekleri kesindir. Biz kazanmak istiyoruz. Bizi rahat bıraksınlar.
Ozan Tekin