Türkiye dünyanın en hoş, en güzel ülkesi değil midir? Öyledir.
Her Türk vatandaşı Türkiye'yi dünyanın tüm diğer yerlerine tercih etmez mi? Eder.
"Ne mutlu Sierra Leoneliyim diyene" denebilir mi? Denemez. Buna karşılık, "Ne mutlu Türk'üm diyene" denebilir, denir ve üstelik duvarlara filan bile yazılır.
Ben bunların kuşkusuz, sorgulanamaz, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez gerçekler olduğunu sanırdım. Doğru olduklarından emindim.
Şimdi içime bir kuşku düştü.
Habertürk gazetesinde bir haber okudum. Ve Türk olmanın verdiği mutluluğum sarsıldı.
Habere göre, Rus bilim adamı İgor Ashurbeyli uzayda bir uyduda yeni bir ülke kurma projesi yapıyormuş. Ashurbeyli bu projeyi ilk kez geçen yılın sonlarında Paris’te toplanan Uzay Konferansı’nda tanıtmış. Dünya yörüngesinde kurulacak olan bir uzay istasyonu için ilk adım atılıyormuş. Yeni ülke Asgardia, kendi bayrağı, anayasası, millî marşı olan bağımsız bir ülke olarak tasarlanmış. Ashurbeyli internet üzerinden alınan vatandaşlık başvuruları 100 bin kişiye ulaştığında Birleşmiş Milletler’e bir ulus olarak tanınmak için başvuruda bulunacağını açıklamış. Asgardia’nın “Hiçbir ülkenin hukukuna bağlı olmayan, kendi mevzuatı olan, dünyada olmadığı kadar özgür bir ülke” olacağını iddia etmiş.
Olabilir. "Bize ne?" diyebilirsiniz.
Ama öyle değil.
Gazetenin haberine göre uzay turizmi, uzay madenciliği, göktaşı avcılığı ve uzay çöpü temizliği gibi hizmetler verecek olan Asgardia ulusuna katılmak için 500 binden fazla kişi başvuruda bulunmuş ve 221.866 kişinin vatandaşlığı kabul edilmiş.
Yine ilgilenmeyebilirsiniz. Uzay çöpü toplamak size çok cazip gelmeyebilir.
Şimdi bizi ilgilendiren kısmına geliyorum.
Asgardia uzay ulusuna en çok başvuru 32.488 kişi ile Çin’den gelmiş. İkinci en çok başvuruyu ise Türkler yapmış. Toplam 29.844 Türk, Asgardia vatandaşı olmak için başvurmuş!
Çin'in nüfusu yaklaşık 1,5 milyar kişi olduğu için, en çok başvurunun oradan gelmesi garip değil. Ama bizden de, nüfusumuz Çin'in yirmide biri olmasına rağmen, Çin kadar başvuru var!
Asgardia projesini pek çok Türk'ün duymamış olacağını, duyanların epey bir kısmının "Valla, çok iyi olur, ama başvuruyla filan uğraşamam şimdi" demiş olacağını, epeycesinin projeyi beğenip ama inandırıcı bulmamış olabileceğini düşünürsek, Sayın İgor Ashurbeyli'nin Türkiye'de iyi ve ikna edici bir duyuru kampanyası yaptığı taktirde başvuruların çok daha yüksek olacağını tahmin edebiliriz.
Demek kii... Bazı vatandaşlarımız çok da mutlu değil!
"Buradan gidelim de, neresi olursa olsun, göktaşı avcılığı bile yaparım valla" diye düşünüyorlar. Fırsat bulsalar anında "Ne mutlu Asgardialıyım diyene" diye bağırmaya başlayacaklar.
Bu vatandaşların kimler olduğunu tahmin edebiliyorum. Tek tek, ismen değil elbet, ama aşağı yukarı biliyorum.
En çok başvuru İstanbul, Ankara ve İzmir'den yapılmış. Bu bir ipucu. Ayrıca, yine bu şehirlerden epey vatandaşımız Yunanistan'da mülk almaya çalışıyor. Niye? Çünkü 250 bin avro değerinde mülk alanlara Yunanistan on yıllık oturma izni veriyor. Daha da çok parası olan vatandaşlarımız zaten çoktan Avrupa ve Amerika'ya kapağı atmış durumda.
Gidenler, üst/orta sınıf, iyi halli, "Batılı", laik vatandaşlar. Yakın zamana kadar memleketin sahipleri olduklarını düşünürken, şimdi artık memleketin el değiştirdiğini düşünenler.
Ben bu kesimden, bireysel düzeyde değil ama kesim olarak onyıllardır nefret ederim. Üstelik son 15 yıldır, Mustafa Kemal'in askerleri olmalarıyla, milliyetçiliğe ve İslam düşmanlığına yuvarlanmalarıyla, darbeci Genelkurmay'ın arkasına dizilmeleriyle kendilerinden iyice nefret ettim.
Bu kesimin partisi CHP'dir. CHP'nin Kemalizm'i, milliyetçiliği, ırkçılığı, devletçiliği, Kürt düşmanlığı, mülteci düşmanlığı tam bu kesime denk düşer. Bu nedenle, CHP'den de çok uzun zamandır nefret ederim.
CHP'nin "sol" bir parti olduğunu, olacağını veya olabileceğini hiçbir zaman düşünmedim. Milletvekilleri araasında Mustafa Balbay'ın, Tuncay Özkan'ın, Dursun Çiçek'in ve çeşitli Ergenekoncuların bulunmasının "kaza" olduğunu da hiç düşünmedim.
Bugün de düşünmüyorum.
Ama CHP'nin yaptığı bir şey, belki Cumhuriyet kurulduğundan beri, belki de Ecevit'in "Karaoğlan" günlerinden beri ilk kez, halkın geniş bir kesiminin taleplerine, duygularına denk düşüyor. Ankara-İstanbul yürüyüşü memlekette milyonlarca kişinin düşüncelerini, adalet talebini yansıtıyor.
CHP liderliği bu yürüyüşü fazla kitleselleştirmemek için, yayılmasını engellemek için, hakiki bir harekete dönüşmemesini ve "kontrollü" kalmasını sağlamak için elinden geleni yapacaktır. Kılıçdaroğlu'nun Gandhi gibi gösterilmesi ilginç bir şakadan ibarettir.
Ama yine de, CHP'nin sınırlı arzularının ötesinde bir muhalefete denk düştüğü için, muhalefet etmenin mümkünlüğünü gösterdiği için, yürüyüşün desteklenmesi gerekir.
Roni Margulies