Hakan Tahmaz

Hakan Tahmaz son yazıları

Hakan Tahmaz tüm yazıları

05.06.2017 - 11:35

Türklerin 'beka' sorunu

“Sözün özü, siyasetin, sivil toplumun bütün renkleri ve kümeleri önce “kendisi olmak” ve değişime ayak uydurmak mecburiyetinde.” Bir önceki yazım bu cümleyle son buluyordu. Yeni siyaset arayışı konusunda bu hafta ortasında iki yeni gelişme oldu.

İlki, Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, referandum sonrası yapmış olduğu değerlendirmeye yeni bir boyut getirdi. Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’ne verdiği özel röportajda Demirtaş, Demokrasi Cephesi çağrısı yaptı. Daha doğrusu bir süre önce avukatları aracıyla kamuoyuyla paylaştığı referandum değerlendirmesini daha somut hale getirdi. Önceki değerlendirmesinde yer alan bazı cümlelerden kaynaklanan AK Parti ile iş birliği mi arıyor biçimindeki yanlış anlamaları düzetti ve önerisini daha bir anlaşılır kıldı.

Tesadüf olarak aynı gün İstanbul’da farklı kesimlerden binin üzerinde aydın, yazar, akademisyen, sanatçı, gazeteci, siyasetçinin imzaladığı basın bildirisi kamuoyuna açıklandı. Bu bildiri basında geniş bir biçimde “tek adam rejimine karşı demokrasi çağrısı” olarak yer aldı.  Bu çağrıda ağırlıklı olarak HDP ve CHP çevresinden insanların yer alması dikkat çekti. 

Bu iki gelişmenin dışında bir süredir CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, referandumda hayır kampanyası yürüten siyasal çevrelerle görüşme yaptı, yapmaya devam ediyor. Bu görüşmelerin amacı da hayır cephesini kalıcı hale getirmek. Kılıçdaroğlu’nun önceliğinin CHP’nin sağında yer alan merkez sağ partiler olduğu görüldü. Bir anlamda Kemal Kılıçdaroğlu, yanlış bir biçimde kendi kendine hayır cephesinin liderliğine soyundu.

 Bu üç girişim, referandumda hayır oyu kullananların birbirlerinden ne derece uzak olduklarının görülmesine fırsat sunuyor. Aynı zamanda siyaset alanındaki arayışı da özetliyor.

Demirtaş’ın geliştirmeye ve somutlaştırmaya fazlasıyla muhtaç Demokrasi Cephesi önerisi, kendini kurucu irade olarak sunmaya ve konumlandırmaya yatkın bir çerçeve. Bu öneriyi büyük yıkım sonrası, büyük emek ve özveri isteyen bir yeni siyaset arayışının çerçevesi olarak değerlendirmek pekala mümkün. Aynı zamanda HDP eş başkanı partisine, değerler sistematiğine sahip ortak buluşma paydalarının belirlenmesi, oluşturulması ve tartışılması çağrısı yapıyor.

“Yan Yanayız, Bir Aradayız” çağrı metni, birçok güncel can alıcı konuya temas eden, çözüm getiren ama eskiye özlem veya dönme çağrısı olarak algılanmaya fazlasıyla müsait bir muhtevada. Bu algı ve durum bin imzalı çağrının mesela Haziran Hareketi ile politik farkının izah edilmesi ihtiyacını ortaya çıkarıyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, en azından ilk adım/öncelik olarak, eskiye özlemi ifade eden ve eskiye dönmeyi mümkün kılacak bir arayış içinde. Demirtaş’ın aksine kurucu değil, savunucu, koruyucu güçlü siyasal bir irade oluşturma çabası gösteriyor. Bu nedenle de öncelikle Doğu Perinçek’in, MHP muhaliflerinin, Saadet Partisi’nin kapısını çaldı.

Tam bu nokta Türkiye siyasetinin ve sivil toplum örgütlenmesinin temel sorunuyla bizi yüzleştiriyor. O nokta Türk iç ve dış siyasetine yön veren, doksan yıllık beka meselesi. Koruma, kollama veya eskiye özlem eksenli siyasetlerin ortak paydasını Türklerin beka sorunu oluşturuyor. Hatta denebilir ki, Türk siyasetine esas olarak bu korku üreten güvenlik sorunu yön veriyor.

Uzağa gitmeye gerek yok. 1 Kasım seçimlerinin ve referandumun sonuçlarını belirleyen neredeyse tek başına bu konu oldu. Bölgesel gelişmelere paralel, iktidar partisinin seçim ve referandum kampanyasını hatta güçlü, etkili ve uyumlu hızlı yönetim ihtiyacını tam da bu korku ve güvenlik ekseninde gerekçelendirip, yürüttüğü dikkate alındığında yeni siyaseti bu soruna yaklaşımın belirleyeceği ya da belirlenmesinde kilit rol oynayacağı kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Bugün, “beka” sorununun toplumun çok geniş kesimlerince satın alındığını göz ardı ederek de, bu soruna dokunmadan da yeni siyaset geliştirilemez. Bu sorunu bertaraf edecek yaklaşım geliştirmeden üretilecek siyaset ya kâğıt üzerinde kalmaya ya da mevcut Ankara siyasetinin parçası/ortağı olmaya mahkumdur.

Beka siyasetinin Türkiye’nin ayağında büyük ve ağır bir pranga olduğu son dönemde Ortadoğu’daki gelişmelerle ve Batıyla yaşanan sorun ve sıkıntılarla açığa çıktı. Geniş anlamda Türk tarafında “beka” siyasetinin çimentosu ve aynı zamanda Kürd Meselesi’nin çözüm arayışlarından (barış ve çözüm arayışlarından) uzak durma hali, onarılamayacak “esas beka” sorununa ebelik etme potansiyeli taşıyor. Bunu birkaç yıldır yaşananlardan sonra hala görmekten aciz olanların ve bundan beslenmek isteyenlerin bu ülke insanın derdine derman olması mümkün değildir.

Bu nedenle yeni siyaset ve sivil toplum arayışlarının üzerinde yükselebileceği ana direklerden biri Türk milliyetçiliğine, militarizmine karşı çıkmak olmak zorunda. Beka sorunu bu hat üzerinden yürünerek bertaraf edilebilir. 

Türkiye’yi tek adam rejiminden uzaklaştırmanın panzehiri de budur. Korkuyla, panikle, eskiye benzemek için atılacak adımlar değildir. Ayrıların aynı yerde durması sorun çözmüyor, var olanı kronikleştiriyor ve yeni sorunlar yumağı üretiyor.

Hakan Tahmaz

(IMP News, 02.06.2017)

[email protected]


Bültene kayıt ol