Hakan Tahmaz

Hakan Tahmaz son yazıları

Hakan Tahmaz tüm yazıları

29.01.2017 - 08:33

Kırmızı çizgilerin sonu

Astana toplantısı, sorun çözmek için ezber bozmanın zaruretini bir kez daha açığa çıkardı.

Sorun alanlarında ülkelerin kırmızı çizgilerinin anlamsızlığını gösterdi. Bugüne kadar sorunlara kalıcı çözüm muhataplarıyla birlikte müzakere edilerek bulunmuştur. Bugünde aynı yoldan yürümek en akılcı yoldu. Büyük olasılıkla gelecekte de böyle olacağa benziyor. Bugünün küresel haydutlarının gelecekte IŞİD ile dolaylı veya doğrudan müzakere yapmayacağını kim kesin bir biçimde iddia edebilir. Her kırmızı çizginin bir kullanma süreci var. Bir aşınma eşiği var. Yakın ve uzak bunun tarihte bolca örneği var.

Bu Astana’da iki konuda çok net görüldü. İlki Suriye hükümeti ile silahlı muhalefet grupları arasındaki müzakerede. Ateşkesin devamını ve insani yardımların ulaşımı sağlamak amacıyla yapılan toplantıda silahlı gruplarla ve Suriye devlet yetkilileri arasındaki müzakerelere aynı binanın içinde ayrı odalarda aracılar vasıtasıyla yürütüldü. Toplantının açılış konuşması sırasında bütün katılımcılar aynı salonda birlikte oldular. Ama toplantının kalan zamanında iki farklı salonda garantör (Türkiye, İran ve Rusya) devletlerin temsilcileriyle aracılığıyla müzakere yürütüldü. Şubat sonuna ertelenen Cenevre’de yapılacak Suriye zirvesinde ise büyük olasılıkla hepsi aynı salonda toplanmak zorunda kalacaklar.

İkinci ise Türkiye’nin PYD -YPG ve Beşir Esad yönetimine olan husumetini, Suriye görüşmelerinde kırmızı çizgi olarak ilan etmesinde görüldü. Garantör üç ülke adına Kazakistan Dışişleri Bakanı Kayrat Abdrahmanov’un açıkladığı mutabakat metninde Suriye sorununun askeri yöntemle çözülemeyeceğine vurgu yapılması, Türkiye’nin Esad yönetimiyle masada çözüm arayışının kabullünün ilanıdır. Keza IŞID ve El Nusra örgütlerine karşı ortaklaşa mücadele vurgusu Türkiye’nin uluslararası arenada yalnızlaşmasına yol açan PYD-YPG konusundaki anlamsız ambargonun sonunun gelmekte olduğunun işaretidir.

Astana öncesi Rusya- Suriye’nin doğrudan veya dolaylı PYD ile görüşmelerini toplantı sonrasında Rus sitesi Sputnik’de çıkan haberlerle birlikte dikkate alındığında bu konuda Türkiye’nin sıkışmakta olduğu ortaya çıkıyor.  Sitede önce Rusya’nın hazırladığı anayasa taslağında Suriye Kürdlerine Rusya’nın özerklik önerildiği haberi çıktı. Bunun Astana toplantısında muhtemel gündeme gelmiştir. Aynı sitedeki bir başka habere göre PYD Fransa Temsilcisi Halit İsa, “Rusya, Suriye sorununun çözümü için görüş alışverişinde bulunmak almak amacıyla, PYD’yi Moskova’ya davet ettiğini duyurdu. Halit, siteye Rusya, PYD’den Kobani Kantonu Eş başbakanı Enver Müslim, PYD Eş Başkanı Asya Abdullah ve beni görüşmelere davet etti” dedi. İsa, “Toplantıda Suriye muhalefeti de olacak. Resmi toplantı sonrası belki Ruslarla ayrı bir toplantımız olur. Lavrov dışında da belki başka Rus yetkililerle toplantılarımız olur. Toplantıda 8 Şubat’ta yapılacak Cenevre görüşmeleri konuşulacak. Onunla ilgili görüşlerimiz alınacak. Rusya toplantıda bize Astana’da ne olup bittiğini de söyleyecek. Suriye sorununun çözümü için bir görüş alışverişi olacak” biçiminde açıklamalar yapmış.

Bütün bunlar Türkiye’nin zorlamasıyla ve kısmen İran’ı da yanına alarak, Astana toplantısından dışlağı PYD ile Suriye ve Rusya’nın bir biçimde ikinci bir yoldan müzakere ettiklerini ve sürece katmaya çalıştıklarını gösteriyor. Bunlardan Türkiye’nin haberi olmaması ve rıza göstermemiş olması düşünülemez. Belki Şubat sonuna ertelenen Cenevre’de yapılacak Suriye zirvesine bu kez ciddi hazırlık yapılıyor.

Bu sırada ABD’nin yeni seçilen ırkçılığı, ayrımcılığı ve cinsiyetçiliği ile büyük tepki çeken başkanı Donald Trump iki gün önce, Suriye’de güvenli bölge oluşturulma planının hazırlanması talimatı verdi. Plandan ne çıkar bilinmez. Ancak bir önceki Obama yönetiminin Türkiye’nin bu konudaki ısrarına karşı ayak diremesi sonrasında yaşanan bu gelişme Türkiye açısından olumlu gelişme olduğu kayıt altına alalım. Ancak yazıldığı gibi ABD bunu beş bin kendi askeriyle yapacak olursa Türkiye için sıkıntı bir ölçüde devam edecektir. Trump’ın güvenli gölge hazırlığı yapılması emri vermesi ve Rusya’nın tutumu Kürd kartını elden çıkarmak istemediklerini gösteriyor. Hatta denebilir ki, bu güçlü Kürd kartını Rusya ve ABD, Türkiye’yi sıkıştırmak ve pazarlık için ustaca kullanıyorlar.

Türkiye bu saatten sonra “dört ay önce Suriye masasında etkisiz konumdaydık; şimdi masanın en etkili aktörüyüm” diye avunamaz. Avunursa büyük sorunlarla karşılaşır. Özellik Trump’ın, güvenli bölge çıkışı Türkiye’nin karşılaşacağı çift taraflı (Rusya ve ABD) basıncının habercisi olsa gerek. Trump’ın ekonomik korumacılığı, İslami fobisi Türkiye’yi daha da zora sokacağa benziyor. 7 İslam ülkesine getirilen vize kısıtlaması bunun ilk adımı.

Ortadoğu’da bir geçiş süreci yaşanıyor. Bu süreç, her kesimi ve bütün ülkeleri kırmızı çizgisini değiştirmeye zorluyor. Eski kırmızı çizgilerin bir kıymeti kalmadı. Bütün oyunlar, dönemin ruhuna uygun yeniden kuruluyor. Bunu ayak uyduramayanlar oyun dışı kalacağa benziyor. Bu nedenle artık Türkiye Kürd korkusunu aşmak, bu konudaki anlamsızlaşmış kırmızı çizgilerini gözden geçirmek zorunda. 21. Yüzyılda yeniden “beka sorunu” icat etmek Türkiye’yi zora sokacaktır. Bu söylem etrafında dizayn edilen siyaset iç kamuoyunda geçici bir süre belli destek görebilir ancak zamanın ruhuna aykırı olduğu için tez elden tarumar olacaktır. Kürdlerin yeni dönemde eskisi gibi yaşamayacaklarına dair güçlü emareler var. Buna uyum sağlayamayanların sonu yalnızlaşma ve etkisizleşmedir.

Hakan Tahmaz

[email protected]

(IMP News)


Bültene kayıt ol