Ağustos ayında ilan edilen ve üç ay bile sürmeyeceği öne sürülen OHAL’in ikinci üç ayı tamamlanıyor.
OHAL kararnameleri ile 110 bin kamu emekçisi mahkeme kararına gerek duyulmadan açığa alındı, işten atıldı. İşten atılan veya açığa alınan kişilerin yargı yoluna başvurmaları, yani haklarını aramaları yasak. Sadece Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabiliyorlar, bu başvurulardan da şimdiye kadar hiçbir sonuç alınamadı. Yani tam bir hukuksuzluk durumu hakim. Sendikalaşma mücadeleleri, grevler ve tıkanan sözleşmeler için yaptıkları eylem ve etkinliklerin hemen hepsinde işçilerin karşısına OHAL yasakları çıkarıldı. OHAL düzeni toplumsal cinnet durumunu artırmaya devam ediyor.
Çözüm ve barış sürecinin bitirilmesi, savaşın tercih edilmesi sonucu yaşanan çatışmalarda, patlayan bombalarda yüzlerce insanımız öldü, yaralandı. Art arda gelen bombalı saldırılar ve sonrasında özellikle HDP’lilere yönelik ırkçı linç girişimleri toplumda derin bir ümitsizlik ve korku ortamı yarattı, toplumsal kutuplaşma arttı. Elbette hiçbir şiddet eylemi meşru değildir. Gerekçesi ne olursa olsun, bu eylemler insanları sokaktan ve sivil siyasetten uzaklaştırmaktan başka hiçbir şeye yaramıyor. Ancak bunu salt asayiş ve güvenlik sorunu olarak gösterip saldırganları kınamak, sorunun ne açıklanmasına ne de çözümüne katkı sağlıyor.
Doların yükselmesiyle başlayan ekonomik kriz giderek derinleşiyor, işsizlik artıyor, halkın önemli bir kesimi fakirleşiyor. Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 küçüldü. Bu durum 2009 krizinden beri ilk defa yaşanıyor. Ülkenin içinde bulunduğu ağır siyasi ve sosyal kriz, büyük bir ekonomik krizle birleştiği takdirde, çok sert bir toplumsal değişim yaşanabilir. İşçi ve emekçiler olarak bu değişime şimdiden hazırlanmazsak, haklarımıza sahip çıkmazsak, gelebilecek olan baskıcı rejim bugünlere rahmet okutabilir.
OHAL hukuksuzluklarına, ırkçı saldırılara ve ekonomideki istikrarsızlığın faturasının işçilere ödetilmesi çabalarına karşı tüm emek örgütlerini birleşik mücadeleye zorlamalıyız. Önceden Emek Platformu, zorlu dönemlerde işçilerin yan yana durmasını sağlardı. Şimdi de benzer adımlar atılmalı, gidişattan memnun olmayan tüm kesimler bir araya gelmeli, her türlü hukuksuzluğa, savaşa, ırkçılığa ve krizin faturasının ödetilme girişimlerine karşı birleşik ve kitlesel eylemler düzenlemelidir.
Faruk Sevim
(Sosyalist İşçi)