Yok sayılan bir halk: Lazlar

Laz fıkrası anlatmak ne kadar kolaydır! Bir İdris koyarsın, bir Temel ilave edersin, araya bir de Fadime koyup, bunlara güya kıvrak zekâlılık adı altında budala muamelesi yaptın mı, al sana Laz fıkrası. Bunun açık bir ırkçılık olduğu, kaç kişinin aklına gelir ki?

Ben Lazlar hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum. Bütün okul hayatım boyunca Lazlar hakkında bana hiçbir şey anlatılmadı. Sonraları, yeri geldiği zaman Lazların Rum olduğu anlatıldı; iç düşmandılar. Yeri geldiği zaman, Lazların “affedersiniz Ermeni” olduğu bile anlatıldı; bu, Rum olmaktan da kötüydü. Ama asıl anlatılan Lazların gerçekte Türk olduğuydu, konuştukları dil de Türkçenin şirin bir lehçesiydi. Karadeniz bölgesinin doğusunda yaşıyorlardı, İstanbul’da da bayağı bir Laz vardı ama Türklerin bir “boyuydular” işte. Hepimiz gibi yani.

Sonra Lazlarla tanışmaya başladığımda, bunun böyle olmadığını da kavramaya başladım. Gençler daha az ama yaşlılar daha fazla, Türkçe olmayan bir dil konuşuyorlardı. İsimleri Temel, İdris ve Fadime değildi, fıkralarda anlatılan tiplemelerle yakından uzaktan ilgileri yoktu.

Lazistan diye bir yer de vardı. Karadeniz’in doğusunda epey geniş bir bölgeydi, tarihsel adı Lazika’ydı. Lazika 16. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine girdi, Lazların büyük kısmı zorla İslamlaştırıldı, kayıtlara artık Müslüman olarak geçtiler. Lazistan, bir sancak olarak 1925 yılına kadar varlığını korudu, bu tarihte diğer bütün etnisitelere yapıldığı gibi, bu ülkenin ismi ortadan kaldırıldı, Lazistan Rize oldu.

Artık Lazlar da yoktu, hepsi Türk sayıldı, kayıtlara Türk olarak geçti. 1935 nüfus sayımında “İslâm Azınlık Dilleri” altında 72,000 kişi Lazca konuştuğunu belirtmişti. Günümüzde Lazların sayısının 2 milyon kadar olduğu, 400.000 kadar insan da Lazca konuşabildiği tahmin ediliyor.

Peki, ya Lazistan nerede? Neden Lazlar anadilleriyle eğitim alamıyorlar? Neden kendi kimlikleriyle var olamıyor? Neden Lazlar ve Lazca Türklüğe tahvil ediliyor? Neden Lazlar her gün ve her gün ırkçı fıkralara konu edilip aşağılanıyor?

Denilebilir ki: Canım, ne olacak? Bir derdimiz Lazlar mı kalmıştı? Hele de şimdi başımızda bu kadar bela varken?

Ama şu anki dertlerimizin büyük kısmı, çoğulculuğu ortadan kaldırıp tekçiliği kabul etmemizden kaynaklanıyor. Lazların varlığını inkâr etmemiz, Lazların dilini, kültürünü yok saymamız, Lazların ırkçılığa kurban edilmesine göz yummamız, diğer bütün etnisitelerle birlikte, hepsini Türklüğe tahvil etmemiz, yok olan çoğulculuğun, yok olan demokrasinin, yok olan insan haklarının, yok olan zenginliğin bir yansıması.

Lazlar özgür olmadan, bizim de özgür olmamız mümkün değil. Lazları bağlayan zincirler, bizim zincirlerimizdir.

Özgürlüğe giden yollardan biri, önce şu gerçeği kabul etmektir:

Lazepe korenan, ort’anen!

Lazlar vardır, var olacaktır!

Atilla Dirim

[email protected]

son yazıları

Ezilenlerin mücadelesinde yeni bir umut ışığı: Barış süreci
Onur Ayında birleşik mücadeleyi yükseltelim!
1915: İşçi sınıfı ve yüzleşme

ilginizi çekebilir

2025_09_09T143003Z_1272711583_RC28OGAYYLOD_RTRMADP_3_NEPAL_PROTESTS
Asya’da mücadele dalgası: Yozlaşmış ve baskıcı yönetimler düşüyor
1625358843701
Brezilya’da bir dönüm noktası: Darbeciler ilk defa soruşturulup cezalandırıldı
Cosmopolitan_Manifest_1191_af474cc8a9
Sadece Manifest'e değil kadınların özgürlüğüne saldırı