Ferhat Kentel

Ferhat Kentel son yazıları

Ferhat Kentel tüm yazıları

10.11.2016 - 07:19

Çıldırmak rasyonel değildir

Bu günler nasıl yazılır? Ortalığı kuşatmış olan kara bulutlar nasıl anlatılır?

İnternete giriyorum, sosyal medyaya bakıyorum; bu alemlerin tanrılarının izin verdiği ölçüde... Bir kalkış noktası, tutunmak için bir referans bulmak için...

Aklıma yıllar önce yazdığım bir yazı geliyor: “Çıldırmak rasyoneldir!”... Amerikan uçakları Irak’ta Felluce’yi bombalarken, başka ne olabilir ki, başka nasıl olunabilir ki diye düşünürken yazılmış bir yazıydı o...

Öyle bir durumda değiliz şimdi... Şimdilik... Dolayısıyla karşılaştırmak çok anlamlı değil. Ama insanların her türlü iradesini kırmak için her türlü gücü devreye sokan bir makina karşısında ne yapabilirsiniz? Züccaciye dükkanına girmiş fili “dur dikkat et; her şey kırılıyor, her şey paramparça, görmüyor musun?” diyerek nasıl ikna edebilirsiniz?

Hem polis, hem savcı, hem yargı olan ve hem de ağzınızı kapatan ve de üstelik bunu başka kimse görmesin diye ışıkları kapatarak yapan makina operatörlerinin karşısında çıldırmadan nasıl var olabilirsiniz?

Milos Forman’ın, tüm zamanların en iyi filmleri arasında yer alan, 1975 yapımı “Guguk Kuşu” (One Flew Over the Cuckoo’s Nest) adlı filmindekine benzer bir durum yaşıyoruz. İnsanların kişiliklerini, özgürlüklerini anlatma kapasitelerini ya da “anlatamama” hallerini ancak hastalık-delilik kıstaslarıyla algılayan, güvenlik terminolojisiyle düşünen bir akıl hastanesi metaforundayız adeta. Hastane yöneticilerinin kendilerinden başka herkesi “deli” ya da “tehlikeli” olarak gördüğü bir hastane...

Sovyetler Birliği’inde rejime uyum sağlayamadıkları için, toplama kamplarına ya da psikiyatri hastanelerine gönderilen, verilen ilaçlarla uyutulan insanların haline benziyor halimiz.

Gulag takımadalarına “hain” ilan edilmiş insanları postalayarak “sağlıklı komünist toplumu” inşa etmeye soyunan bir yapıyla, hastaların beyinlerine lobotomi uygulanarak “tedavi” eden “Guguk kuşu”nun hastanesi arasında bir yerdeyiz.

Şehirler tam bir kontrol altında...

Hesapta Cumhuriyet bayramı kutlanacak... Ankara garından Kızılay’a; Dikmen’den Kızılay’a bütün yolların girişi hafriyat kamyonlarıyla kapatılmış. Caddelerin her iki yanında on binlerce polis ve “özel güvenlik” (hani bankaların önünde duranlardan) elemanları ile “cumhuriyet güvenliği” sağlanmış.

Her şeyden korkan ve korktukça kontrolü arttıran, kontrolü arttırdıkça korku pompalayan bir idare...

Aynı anda rakip “bayramlar” ve “resm-i geçitler” yapılıyor... “Birleşilen millet”, “birleştiren bayram” paramparça... Bir kesimi yok ederek, kalanlarla “birlik”yaratmaya çalışan bir idarenin altında “birleşemeyen”, korkan ve birbirilerine düşman olan cumhuriyetler...

Bu kadar çok güvenlik, bu kadar çok polis, bu kadar çok kapatma, bu kadar çok atma ve göz altı “tehlikenin ne kadar büyük olduğuna” mı işaret ediyor? Yoksa kendine olan güvenin, sahip olunan meşruiyetin ne kadar yerlerde süründüğüne mi tekabül ediyor?

Dönüp dolaşıp aynı söylemlerin içine sıkışan, yenilenen dünyaya ancak soğuk savaş mantığıyla cevap verebilen bir ruh halinin sonucuna bakın...

O ruh halinin türevleri evleri ve sokakları ele geçiriyor. Sokaklar öfke kusan insan dolu. Gazetelerden ve Umut Vakfı’ndan aktaralım:

“R. K., evlenmesine engel olduğu iddiasıyla A. K.’yı semt pazarının ortasında pompalı tüfekle öldürdü. Saldırgan tüfeği internetten, hem de kredi kartına 6 taksitle ödenmek üzere 350 TL'ye satın aldı. Çok sayıda sabıkası olan ve 4 yıl önce cezaevinden tahliye olan K., üstelik kargo kutusunu bile pazarın ortasında açıp, saldırıyı gerçekleştirdi...”

“Vali, bağış yapana silah ruhsatı veriyoruz demişti: Rize'de kahvehaneye silahlı saldırı: 2 ölü, 8 yaralı.”

“ ‘Ters baktın’ kavgası kanlı bitti.”

“Trafikte maganda dehşeti!”

Yok, hayır; böyle zamanda çıldırmak, öfkelenmek rasyonel değildir. Mühim olan rasyonel olmaktır; aklî ve de kalbîsağlığı korumaktır.

Buğz etmektir, sabretmektir... Ve gülmektir...

Ferhat Kentel

[email protected]

(Bas Haber)


Bültene kayıt ol