Darbe yapmaya kalkan kim olursa olsun, orduda her zaman darbecilerin yetişmesine olanak sağlayan bir zemin var.
Bu zemin kurutulmalı.
Kuvvet komutanlarının bakanlara bağlanması, askeri okulların kapatılması ve benzeri önlemler iyidir.
Ancak bunların yapılması, darbeciliğin önüne geçileceğinin garantisi değildir.
Zira darbeciler zaten güçlerini yasalardan veya düzenlemelerden almıyorlar.
Hiçbir yasada “demokrasinin tehlikeye düştüğü durumlarda” parlamentonun bombalanabileceği filan yazmıyordur sanırım.
Darbeciler her zaman, ülkedeki siyasi gelişmeler ve güçler dengesi uyarınca kendilerine açılan alandan faydalanarak inisiyatif alırlar.
CNN Türk’ü bolca izliyorsanız, Ergenekoncu-Balyozcu generallere FETÖ’cüler tarafından kumpas kurulduğunu, suçsuz insanların yıllarca içeride yattığını, şimdi bu aynı kişilerin kahramanca FETÖ’cü darbeyi savuşturduğunu öğrenebilirsiniz.
Hükümetin tutturduğu “darbe karşıtı” söylem, darbenin –ister bilerek ve taktiksel olarak, isterse bilmeyerek olsun- yanlış analizi, sabah akşam FETÖ aşağı FETÖ yukarı söylemi, CNN Türk’teki bu çizgiye denk düşüyor gibi görünüyor.
Bir darbeci grubu bir diğerine tercih etmek durumunda değiliz.
Öte yandan, Marksist.org’daki darbe analizlerinde sıkça işlendiği üzere, herhangi bir seçilmiş hükümetin hiçbir baskıcı/otoriter uygulaması, bir grup generalin darbe yapmasını meşru gösteremez. Ancak bu otoriter uygulamalar aynı zamanda darbeciliğin filizlendiği ortamı da hazırlıyorsa bunları da tartışmak zorundayız.
TSK’nın komuta kademesindeki yaygınlığına bakılınca, darbecilerin yalnızca FETÖ’cülerden oluşmadığı, darbe karşıtı çevrelerde oldukça yaygın bir kanı.
Ama ister Gülen cemaati mensubu ister başkası olsun, darbeye ittifak yaparak kalkışanların cesaret aldığı noktada, dış destek ihtimallerinin yanı sıra, içerideki ve dışarıdaki Kürt savaşı.
Hükümet, “yerli ve milli” bir koalisyon oluşturarak, bundan bir sene kadar önce, hem Türkiye sınırları içerisindeki Kürtlere hem de Rojava’da kendi yaşamlarının kontrolünü eline almak isteyenlere karşı topyekûn bir savaşa girişti.
Bir ülke savaşta olduğu sürece, savaşı sürdürenler kahraman olur, savaşta inisiyatifi alanların siyasi alanda da ön plana çıkmaları inanılmaz kolaylaşır.
Çünkü savaş, politikanın farklı araçlarla sürdürülmesidir.
Hükümet, darbe girişiminden bir gün önce, 2010’da askeri vesayet karşıtı mücadelenin kazanımı olarak kaldırılan EMASYA protokolünün bir benzerini yeniden uygulamaya koymuştu.
Ne için? “Terörle mücadele”.
Türkiye’nin bütün tarihi “terörle mücadele” edenlerin darbelerle yönetime el koymasının tarihidir.
Çatışmaların durdurulup çözüm sürecine geri dönülmesi, yalnızca Kürt halkının eşitlik taleplerinin karşılanması veya ölümlerin sona ermesi için değil, aynı zamanda darbecilik bataklığının bütünüyle kurutulması ve Türkiye’deki tüm diğer demokrasi sorunlarının sona ermesinin önünün açılması için de gereklidir.
Aslında uzun uzun analizler yapmaya, teoriye başvurmaya gerek olmayabilir.
İki gün önce PKK, Tatvan’a giden bir trene saldırdı.
Dün ise Tatvan’daki kışlada bir hareketlilik olduğu iddiası yerel belediye tarafından ortaya atıldı, halk kışlanın önüne akın ederek birliklerin dışarı çıkma ihtimalini engellemeye çalıştı.
İddia edilen hareketlilik, belki de PKK’ye yönelik operasyonun hazırlığıydı.
Darbe karşıtı mücadeleyle çözüm ve Kürt sorunu bu kadar iç içe.
Darbelere kategorik olarak karşı olan herkes barışı savunmalı.
Ozan Tekin